27.02.2015

MUTLU OLMAK İÇİN : BEKİ ERİKLİ


' MELEKLERDEN YARDIM İSTEDİĞİNİZDE KARŞINIZA ÇIKAN BİR KUŞ TÜYÜNDE MUTLULUK.'

Hani içiniz ısınır, yüzünüzle değil yüreğinizle gülümsersiniz ya! gülümsersiniz ya! İşte o mutluluk anlarına vesile olan hayatın minik hediyelerinden bazıları...

* Bir çocuğun gözlerinin içi gülerek gülümsemesi...

* Kış ortasında çıkıveren pırıl pırıl öğle güneşinin gözleri kamaştıran altın sarısı...

* Birine yaptığınız iyiliğin içinizi sıcacık ısıtması...

* Bir sokak satıcısından evinde demlediği çayı satın alırken onunla konuştuğunuz iki cümleden sonra tüm gününüzün aydınlanması...



* Meleklerden yardım istediğinizde önünüze çıkan bir kuş tüyü...

* İnce belli bir bardak çayın buruk tadı...

* Kışın yılda bir kez de olsa lapa lapa yağan karın sessizce elinize konması...

* Gözlerinizi kapadığınızda rüzgarla salınan ağaç yapraklarının yumuşacık hışırtısı...

* En sevdiğiniz kişinin size de bulaşan kahkahası...

* Doğada çıplak ayakla gözlerinizi kapayıp bir ağacın gövdesine yüreğinizi açarak sarılmak...

* Bir sokak kedisini dakikalarca, kalbiniz ısınana kadar okşamak...

* Kutsal yerlerde, örneğin Hz. Mevlana 'nın türbesinde sessizce o ulu insanın varlığına kendini bırakmak...

* Eğitimlerde aydınlanmış üstatların, meleklerin mesajlarına vesile olurken ışığı iliklerinize kadar hissetmek...

* Doğada kalemi elinize alıp yazmak, yazmak...

* Denizin dalgalarıyla bir olmak...

* Deniz kaplumbağalarıyla burun buruna yüzmek...

* Meleklerin mucizelerini yaşayan birinin gözlerindeki heyecanı hissederek onun mutluluğunu paylaşmak...

* 'Şu an bir mesaja ihtiyacım var!' diyerek çektiğiniz melek kartından cevabın güneş gibi parlaması...

* Eşinizle romantik bir film izlerken 'Aşk'tan gözlerinizin dolması...

* Denizin dibinde iskeleye çarpan dalgaların enerjisini hissetmek...

* Tüm yıl uyumuş olan çiçeklerin canı istediğinde tomurcuk tomurcuk, rengarenk açması...

* Güneşin batışını denizi görerek izlemek...

* Minicik bir çocuğun bilge cevabını dinlemek ve ona hayran kalmak...

* 23-24 yaşındaki gençlerin yaşam amaçlarını dinlemek ve gelecekte kimlerin nelere dokunabileceğini hayal edebilmek...

MUTLU OLMAK İÇİN : BANU KALAYCI

MELEKLERLE YAŞAMAK... 


MUTLU OLMAK İÇİN: BANU KALAYCI


'OLAN HER ŞEYDEN DAHA GÜÇLÜ, DAHA GERÇEĞİZ.'

* Sevdiğimiz bir insanın kokusunu zihnimizden çağırmak zorunda değilsek, canlı canlı koklayabiliyorsak o'nu her istediğimizde...

* Yediğimiz her lezzet, kolayca sindirilip, bedenin mucizesinde ayrıştırılıp, parçalanıp, gerekmeyenler kolaylıkla bedenimizi terk edebiliyorsa her gün...

* Dünyanın tüm renklerini, gün doğarken, gün içinde, gün batarken ve yıldızların dansında yarattığı kompozisyonlarıyla tüm şiirselliğiyle görebiliyorsak canlı gözlerimizle...

* Beethoven'ın yüzyıllar öncesinden ruhunun tüm tınısını kattığı senfonisini dinlerken, kulağımızdan beynimize, oradan vücudumuza yayılıyorsa, ruhu, ruhumuza dokunabiliyorsa sonra ve kalbimizin en derininde tutkusuyla hissedebiliyorsak içimizde...


* Hiç tanımadığımız bir insana 'Günaydın' deme cesaretimiz varsa, bir de üstüne koca bir gülümseme alabiliyorsak yolda...

* Mevsimlerin değişimine şahitlik ederken, hayatın değişimlerinden ve dönüşümlerinden ibaret olduğunu düşünebiliyorsa zihnimiz... Soğuk günlerinde şöminenin huzuru ve rahatı gibi, zor günlerimizde sıcacık dostlar beliriveriyorlarsa kapıda...

* O cep telefonunun faturası, sabahki şampuanın kokusu, duşta akan suyun parası ödenebiliyorsa her ay düzenli... Düşünülmüyorsa bile hatta, düşünmeye gerek olmuyorsa...

* Yeni tanışırken kapımız çalıyorsa ansızın, yan komşu elinde bir tepsiyle 'Hoşgeldiniz' diye bekliyorsa...

* Lunaparkın önünden geçerken hala zıp zıp ediyorsa kalbimiz, hatta bazen delilik yapıp dalıveriyorsak içeri ve çığlık çığlığa kahkahaları yayıyorsak etrafa...

*Gönlümüzün isteği elleri tutuyorsak sadece, istediklerimize sarılıyorsak bu dünyada ve bedenimizin tüm hakları tüm özgürlüğüyle bizimse...

* Aynada gördüğümüze, o güzellik abidesine gülümseyebiliyorsak her göz göze geldiğimizde...

* Evde ya da işte... Çalışıyorsak, bizim emeğimizden çıkanın insanlara dönüşerek ulaşmasına şahitlik edebiliyorsak...

* Bugün bu kitabı elimize aldığımızda okuyabiliyorsak.... Eğitim, öğretim hakkıyla örülmüşsek, kendimizi geliştirmek ve dönüştürmek sadece bizim için bir seçimse, keyfimizse...

* Her gün uyandığımızda sıcak yatağımızda 'Dünde ne olduysa oldu, bugün yeni bir gün ve ben bu günümde muhteşem hissetmeyi seçiyorum.' diyebilecek özgürlüğe sahipsek önce zihnimizde sonra hayatsal seçimlerimizde...

* 'Nasılsın bakayım sen bugün? Özledim seni....' diye arayan bir sese 'Alo' diyorsak gün içinde...

* Yaşam alnımızı sevgiyle başka canlılara paylaşabiliyorsak; sabah kalkınca sokulan bir kafa, pati atan iki göz, gülümseyen çiçekler ya da yapraklar varsa evimizde, yolumuzda, işimizde ve biz bunları fark edebiliyorsak...

* Dünyada bugün ne olduysa oldu deyip, hiçbir şey olmasa bile anda Friends'de Joey'nin yaptıklarına gülebiliyorsa suratımızda önce yanaklar, sonra göbeğimizdeki en derin kaslar...

* Jason Mraz 'I won't give up' derken fonda 'Asla senden vazğeçmeyeceğim bu hayatta, seni yarı yolda bırakmayacağım'ı müziklerden ilk aklımıza gelen hayat yolculuğumuzdaki en değerlimizse... Kendimizse önce... Ve onu düzgün yedirip, düzgün uyutup, düzgün sevip, koruyup kollayıp yürüyebiliyorsak hayatta...

* Her şeyle ve her şeye rağmen hala hayattaysak, olan her şeyden daha güçlü, daha gerçek olduğumuzun farkındaysak....

* Tüm bunları unuttuğumuz anlarda bir sevgiliden, bir kitaptan, bir dergiden... 'El ele' bağlı olduğumuz hayattan mutlu olmanın bizim ilk ve en önce hakkımız olduğunu hatırlatacak dostlarımız varsa etrafımızda....

* Güzelliklerin tamamını hak ettiğimize inandığımız ve bu inancımızı gerçeğimiz yapabileceğimizi bildiğimiz, mutlu anların bileşkesini 'hayat' diye, hayatım diye andığımız anların toplamı olsun ömrümüz...

* Mutluluğun bir seçim olduğunu ve bu özgürlüğün de bizde olduğunu en derinimizde biliyoruz aslında.... Değil mi?

MUTLU OLMAK İÇİN: AZRA SARIZEYBEK KOHEN

26.02.2015

NLP İLE FOBİ TEDAVİSİ


Fobiler, insan yaşamını zaman zaman bir kabusa çevirerek kısıtlayan çok büyük ve yersiz korkulardır. Yükseklik fobisi olan bir inşaat mühendisi, asla yüksek binalar ve gökdelenler inşa etmeye yanaşmayacaktır. Ya da topluluk önünde konuşma fobisi olan bir çalışan, gönderildiği seminerde edindiği bilgilerini şirketindeki diğer arkadaşlarına küçük de olsa bir seminer vererek anlatamayacaktır. Ya da bir üst düzey yönetici aynı fobiyi asla tam olarak yöneticilik özelliği gösteremeyecektir.

Çoğu kez insanın yaşamını sınırlandıran ve yapabileceklerinin çok gerisinde kalmasına yol açan bu ve benzeri fobiler, NLP' de yine alt modalite çalışmasıyla çözümlenebilen, problemlerdir. Fobi tedavisinin adımları şöyledir. 

1. Bireyden fobisine 1 den 10 a kadar bir puan vermesi istenir. Fobinin derecesi büyükse 10 a, küçükse 1 e yakın bir değer verilecektir.

2. Bireye bir sinema salonunda oturuyor olduğu düşündürülür. İlk sırada oturup büyük ekrana bakması söylenir. Ekranda bireye çok benzeyen (katlanılabilirliğine göre bireyin kendisine de olabilir) bir kimsenin aynı fobiyi yaşıyor olduğu görüntüsü oluşturulur.

3. Bireyden kendi bedeninin dışına çıkıp daha geriden, kendini izleyen kendini izlediğini hayal etmesi istenir.

4. Görüntüsünün uzaklığı bireyin her seferinde 3. adımda yaptığını yineleyerek ve kendini daha da dışarıdan izlemesi sağlanarak artırılır. Bu işlem birey rahatsız olmayacak kadar fobi görüntüsüne uzak olduğunu ifade edene kadar tekrar edilebilir.

5. Görüntü yeterince uzaklaştırıldığında, bireye ekranda fobisiyle karşı karşıya olan kimsenin filminin sondan başa doğru
sarılarak oynatıldığını hayal etmesi söylenir.

6. Filmin görüntüsü geriye doğru hızlı bir şekilde oynatılırken görüntü renksizleştirilir, soluklaştırılır.

7. Filmin sonunda her şeyin yolunda gittiği bir noktada son görüntüsü dondurulur.

8. Görüntü tekrar 6. adımdaki işleme uğrarken aynı zamanda komik ve eğlenceli bazı öğeler filme eklenir. Bu şekilde film geri sarılmaya devam edilir. Burada önemli olan filmi geri sarıp başa aldıktan sonra, aradaki görüntüleri sırasına göre oynatmadan sona atlatmaktır.

9. 8. adımdaki işlem en az beş kez tekrar edilir. 

10. Bireyden fobisinin şimdiki durumunu yeniden puanlandırması istenir. Yeterli aşama kaydedilmemişse çalışma tekrarlanır.

Görüldüğü gibi NLP fobiler gibi bir soruna yaklaşırken, sorunun sebeplerini araştırarak detaylarıyla fobiyi güçlendirmek yerine 'Nasıl?' sorusunun cevabını arayıp sürecin özelliklerini değiştirme yolunu problemin çözüm seçeneği olarak önermektedir.
Bunu yaparken de, bireye şimdiye dek çok ciddiye aldığı ve yaşamında pek çok sıkıntıya yol açan fobisi, alt modalite değişiklikleriyle oldukça eğlenceli bir Charlie Chaplin komedisi izliyormuş etkisi yaratacak şekilde izlettirilerek bu fobinin bireyin zihnindeki
kodlamaları değiştirilmektedir.

Elvan Acar

HELAL PARA


Adamın biri, yaşadığı döneme göre küçümsenemeyecek bir gelire sahip olmasına rağmen, yine de geçim sıkıntısı çekiyormuş.

Her zaman yedi altın alan adamcağız, ne yapıp ettiyse, gelirini önce sekiz altına, sonra dokuz, derken on altına çıkarmayı başarmış. Ama nafile ....

Altınlar arttıkça, adamın geçim derdi azalacağına, daha da çoğalıyormuş.

Zavallı adam, ümitsizlik içinde kıvranırken, aklına 0 civarda bulunan bilge kişiye danışmak gelmiş ve utana sıkıla huzura Çıkıp, derdini anlatmış. Bilge kişi, Onu dinledikten sonra;

"Şimdi on altın alıyorsan, bir daha ki ay dokuza in..." demiş,

"yine de olmuyorsa daha da azalt gelirini"

Bu sözler, adamın aklına hiç mi hiç yatmamış, yatmamış ama

"Herhalde bir bildiği vardır..." deyip, önce dokuz, sonra sekiz, derken attı altına kadar azaltmış gelirini.

Bir de bakmış ki, o ay eline geçen para, diğer aylardan daha az olduğu halde, çok rahat bir şekilde getirmiş ayın sonunu.

Adamcağız, hayretler içinde tekrar bilge kişiye koşup:

"Efendim..." diye sormuş, bu ne iştir ki, en altınla geçinemezken altı altınla rahat rahat ayın sonunu getirebildim ? "

"Evlat..." demiş bilge,

"yaptığın işin karşılığı altı altındı. İşin içine hak etmediğin para da karışınca, bereket gidiyordu. Şimdi, tamamen helalinden kazandığın için bereketini görüyorsun ...."


25.02.2015

HAYALLERİNİZE SINIR TANIMAYIN..


Dokuz yaşındayım, Kuzey Carolina'da küçük bir kentte yaşıyorduk. Bir gün bir çocuk dergisinin arkasında tebrik kartları satışı ilanı gördüm ve kendi kendime, 'bunu yapabilirim,' diye düşündüm. Anneme, sipariş mektubu göndermeme izin vermesi için yalvardım. İki hafta sonra siparişim geldiğinde, kahverengi kapağı yırtarak açtım ve kartları alarak evden koşarak çıktım. Üç saat sonra, 'Anne insanlar kartlarımı satın almak için sıraya girdiler,' diye bağırarak eve döndüğümde satılmadık tek kartım kalmamıştı ve cebim para doluydu.

Bir satıcı doğuyordu.




On iki yaşıma geldiğimde babam beni Zig Ziglar'ı izlemeye götürmüştü. Karanlık salonda oturduğumu, Bay Ziglar'ın insanların ruhunu tavana yükselten konuşmasını izlediğimi hatırlıyorum. Oradan çıkarken her şeyi yapabileceğimi hissediyordum. Arabaya bindiğimizde babama dönerek,

 'Baba, ben de insanlara böyle hissettirmek istiyorum' dedim. Babam ne demek istediğimi sordu. ' Tıpkı Bay Ziglar gibi insanlar harekete geçiren bir konuşmacı olmak istiyorum,' diye cevapladım.

Bir hayal doğuyordu.

Son zamanlarda başkalarını harekete geçirme hayalimi gerçekleştirmeye başladım. Büyük bir şirkette satış eğitimcisi olarak işe başlamış, dört yıl sonra da bölge satış müdürü olmuştum. Kariyerimin zirvesindeydim, fakat birden işi bıraktım. Birçok insan altı rakamlı bir geliri bırakmama hayret etmiş ve bir hayal uğruna her şeyi neden riske soktuğumu sormuştu.

Bir bölge satış toplantısından sonra kendi şirketimi kurmaya ve güvenli pozisyonumu bırakmaya karar vermiştim. Orada şirketimizin genel müdür yardımcısı hayatımı değiştiren bir konuşma yaptı. Bize,

'Bir cin sizden üç dileğinizi sorsa ne derdiniz?' diye sormuştu.

Üç dileğimizi yazmamız için bize süre verdikten sonra,

 'Peki neden bir cine ihtiyaç duyuyorsunuz?' 

diye sormuştu. O an içimde hissettiğim gücü asla unutamam.

Gerçekleştirdiğim şeylerin farkına vardım:

Üniversite diploması, başarılı bir satış kariyeri, konuşma anlaşmaları, büyük bir şirketin eğitim ve yönetimi, işte hepsi beni bu ana hazırlamıştı. Hazırdım ve harekete geçiren bir konuşmacı olmak için bir cinin yardımına ihtiyacım yoktu.

Patronuma planlarımı anlattığımda bu çok saygı duyduğum inanılmaz lider, 'Korkup pes etmezsen başarılı olursun,' diye cevaplamıştı.

Kararımı verdikten hemen sonra test edildim. İstifamı verdikten bir hafta sonra da kocam işten çıkarıldı. Yeni bir ev almıştık ve aylık ipotek parasını ödeyebilmek için iki gelire birden ihtiyacımız vardı. Fakat ne yazık ki, artık hiç gelirimiz yoktu.


Kalmamı istediklerini biliyordum, eski şirketime dönmek cazip geliyordu. Ama  eğer dönersem bir daha ayrılamayacağımdan da eminim. Hala ilerde 'Keşke' diyeceğime devam etmek istediğime karar verdim. Harekete geçiren bir konuşmacı doğuyordu.

Hayalime sıkı sıkı tutunmaya başlayınca en zor zamanlarda mucizeler gerçekleşti. Kısa bir zaman içinde kocam daha iyi bir iş buldu ve tek bir ödemeyi bile geciktirmedi. Ben de yeni müşterilerle birkaç konuşma anlaşması imzaladı. 

Hayallerin inanılmaz gücünü keşfediyordum. Eski işimi, dostlarımı ve çalıştığım şirketi seviyordum, ama hayallerimin peşine düşme zamanı gelmişti. Başarımı kutlamak için yerel bir ressama, ofisime bahçe temsil eden bir resim çizmesi için sipariş verdim.

Ressam duvarın üst tarafına , 'Hayat hayalcilere her zaman fırsat tanır,' yazmıştı. 

24.02.2015

HAMİLELİKTE MASAJ


Dokunma, insanların birbirine verebileceği en kutsal ve iyileştirici hediyelerden biridir. Binlerce yıldır dokunmanın iyileştirici gücü bilinmekte ve antik dokunma tedavi yöntemleri dünyanın bir ucundan diğerine yapılmaktadır. Tayland, Çin, Japonya ve Hindistan
gibi ülkelerde masaja, insanın sağlığını korumasının bir parçası olarak bakıldığı halde, modern batı kültüründe zenginlerin lüksü olarak veya belirli bir yarayı iyileştirmek amaçlı bakılmaktadır. Fakat, çoğu insan dokunmanın fiziksel ve duygusal acılarımızı 
rahatlatmadaki gücünü görmektedir. Omzumuzun arkasından gelen arkadaşımızın ve ya sevdiğimiz kişinin kolu, üzgün zamanlarımızda üzüntümüzü hafifletir.


Hamilelik süresince sırt, bel, ve baş ağrılarıiçin normalde aldığımız ilaçlar yasak olduğu için, dokunmanın iyileştirici gücü daha da önem kazanır. Meksika ve Hindistan' daki bazı geleneksel kültürlerde masaj, gebelik bakımının düzenli bir parçasıdır ve hamile kadınlara
ve bebeklere düzenli olarak yapılır.

Meksika' da ebe olan Irene Solete her görüşmesine boyun ve sırt masajı yaparak başlamaktadır. Kaslar gevşerken, anne adayının zihni de gevşer.

Anne adayı böylece korkularından rahatça bahsederken ve merak ettiği şeyleri de özgürce sorabilir. Gebenin karnına da masaj yapılmaktadır. Bu, yalnız bebeğin duruşunu ve boynunu anlamak için değil, ayrıca hamile kadının cildini esnetmek için de önemlidir. Doğum süresinde, Irene Hanım masajı bebeğin durumunu düzeltmek, doğum sancısını azaltmak ve doğumu hızlandırmak için kullanılmaktadır. Doğumdan sonraki haftalarda rahime
ve kalçaya destek olması, kas ağrılarını azaltması ve annenin bol süt yapabilmesi için masajdan yararlanmaktadır.

Modern kadının yaşadığı stres göz önüne alındığında, masajın sağlıklı bir hamilelik için ne kadar önemli olduğu da anlaşılmaktadır.

Yüksek tansiyon, kas gerginliği, düşük kan dolaşımı ve düşük enerji gibi sık görünen problemler hamilelikte daha belirgin, rahatsız edici hatta tehlikeli olabilir. 

Düzenli yaptırıldığında masaj tedavisi, bu problemleri çözebilir. Masaj kan dolaşımını arttırır. Böylece ödemi, kas kramplarını ve gerginliği
azaltır. Masaj süresince salgılanan hormonlar yüksek kan basıncını düşürmeye ve duygusal gerginliği azaltmaya yardımcı olur. 


Masaj, emzirmeye, lohusalığın sorunsuz geçmesine ve kilo vermeye her zaman destek olmuştur. Modern batı kültürü düzenli masaj tedavisinin yararlarının farkına vardıkça hamileliğe olan faydalarını da fark etmeye başlamaktadır. ABD' de hamilelik masajı artık meslek olarak gelişmiş ve birçok masaj terapisti, gebelere ve ailelere kapsamlı bakım vermek için, doktorlarla, ebelerle ve diğer sağlık profesyonelleriyle birlikte çalışmaktadır.

Julia Steils Paçacıoğlu
Hamile Masaj Terapisti

MUTLU OLMAK İÇİN: AZRA SARIZEYBEK KOHEN


'DOĞANIN İÇİNDE GEREKSİZ HİÇBİR ŞEY OLAMADIĞINI GÖRMEK MUTLULUK VERİCİ'

*İnisinasyon varlığın bulunduğu aşamadan bir üst aşamaya ruhsal olarak geçmesini sağlayan süreç. Ruhun evrim yolculuğu. İnisinasyonda olduğunun farkındalığında birinin ilk öğrendiği şey, mutlu olmanın bir seçim olduğu. Hayat arada seçiminizi sarsacak deneyimler getirebilir ama önemli olan odağı bozmayıp sürekli hatırlamak ve ayıklanmak. Ancak kendini, merkezinden uzaklaştıran şeyleri hayatlarından ayıklayabilenler sürekli mutlu olabilir. Bu yüzden inisinasyonda olma hali mutluluğun yuvası!





* Çabasız geçen bir hayatın sıkıntısını hiçbir şey geçiremez. Kendinize, düzeltmek istediğiniz bir şey seçin. Her çabamız yerini bulmayabilir ama vazgeçmediğimiz sürece mutluluğumuz umutla beslenir. Sonunda 'Elimden geleni yapıyorum' demenin huzuru eşsizdir.

* Dost. Kendimiz olacağımız insanlar lazım bize. Ama önce insan kendini tanımalı, anlamalı, kendi olmalı. Peki insan kendini nasıl tanır? En iyi yaptığı, yaparken de keyif aldığı şeylere odaklanır. O odak kişinin merkezine açılan kapıdır. Siz odaklandığınızda dikkatinizi dağıtmayacak, sizi kendi merkezinize yönelmek için destekleyecek dostlardır mutluluğun keyfi. Hedef eğlenmek değil, gelişmektir ve gerçek dost sizin bunu unutmanıza izin vermeyendir.

* Sağlık, birinci mutluluk nedeni. 'Dengeli beslen, doğru yaşa' falan iyi de önce insan, sağlığı anlamalı. Bedeninin içinde yaşayan yaklaşık 40  trilyon hücrenin hayatlarından sorumlu olduğunu ve bu sorumluluğun tamamıyla kendisine bırakıldığını anlamalı. Her birimiz bir açıdan hücrelerimizin Tanrısıyız. Sağlıklı geçen her günde bedenimin içinde huzurla yaşayan trilyonlarca hücrem için mutluyum.

* Çocuklarımızın hayata saygılı olması. Canı sever ve korur olması da bir mutluluk nedeni!

* Beslemek. Canı beslemek mutluluk verir. Suyla beslediğim bitkiler, yemek artıklarını verdiğim sokak hayvanları, güzel bir yemekle doyurduğum ailem ve arkadaşlarıma kadar herkes ve her şeyin doyduğunu görmek mutluluk verir.

* Sıcak suyla alınan duş. Bir düşünün, insanların derelerden su taşıyıp ısıtıp yıkandığı günlerden, çeşmeyi çevirdiğimde şelale gibi akan sıcak su günlerine ulaşabilmiş olmak! Yıkanmanın onlarca kova su taşımak gibi ağır işçilik gerektirecek zahmetinden şarıl şarıl bir keyfe dönüşmesinin mutluluğu...

* Beyin kimyasal dengesinin bozulmasına psikolojik rahatsızlık diyoruz. Ancak var oluşun üç hali var; zihinsel, ruhsal ve fiziksel. Spor yapıp sadece zihni geliştirmek dengeyi engelliyor. Her birimiz dengede olmak için tasarladık. Sporu yapıp, kendimi bilgiye açıp deneyimlerimin analiziyle içsel dünyamı boş bırakmadığımda mutlu oluyorum, çünkü dengede oluyorum.

* Fark yaratmak. Emek verdiğimiz şeylerin fark yaratacak değişimlere neden olduğunu görmekten güzeli yok!

* Doğanın içinde gereksiz hiçbir şey olmadığını görmek mutluluk verici. Mesela keneler bünyelerinde yüzlerce mikroorganizma taşıyor, bunlar doğadaki çeşitliliğin en büyük destekçisidir ama aynı organizmalar keneler tarafından kanını emdikleri kişiye bulaşabilirler. Keneyi gerekli yapan şeyle tehlikeli yapan şey aynı. Eğer Sivas'ta yapıldığı gibi karınca ilaçlaması yaparsanız  kene baskınına uğrarsınız çünkü karıncalar keneyi yiyen hayvanlardır.

* Çoçuklar mutluluktur! Her canlının yavrusunu görmek insanı mutlu eder.

* Keşfetmek. Yeni bir şeyleri fark etmek. Bu bir düşünce ya da daha önce gitmediğimiz bir yer ya da güneşin batışı, doğuşu gibi her seferinde kendi eşsizliğinde tekrarlanan şeyler de olabilir.

* Acıktığımızda yemek yiyebilmek.

* Meyveyi dalından toplayabilmek.

* Üşüyen ayaklarınızın ısınması! Bunu belki de eşinizin yapması.

* Dans etmek. Etrafta bakan birileri olmadan hoplayıp zıplamak.

* Evde yapılmış yoğurtlu patates kızartması. Sağlıklı değil ama yine de arada değer!

* Zorundalıkları eleyip seçebilmek.

* Tanımadığım insanlarda farkındalık yakalamak.

* Cana sahip çıkmak ve sahip çıkıldığını görmek.

* Sabah kahvaltısında evde yapılmış kırık yeşil zeytin yemek.

* Konuyu yanlış bilen birinin doğrusunu anlamak için çaba göstermesini izlemek.

* Zor duruma düşmüşlüğe yardım etmek için çabada olan kişileri tanımak.

* Eşinizle yapacağınız uzun sohbetler.

* Çocuğunuza sarıldığınız her an!

'BİRİNCİL İHTİYAÇLARIMIZ KARŞILANIYORSA, YANİ KARNINIZ DOYUYOR, UYUYABİLİYOR VE HAYATTA KALMAK İÇİN GEREKLİ ŞEYLERE SAHİP OLABİLİYORSAK, İŞTE O ZAMAN MUTLULUK BİR REAKSİYONLAR ZİNCİRİNİN SON HALKASI GİBİ HAL BULUYOR FİKRİMCE. ANCAK NE OLURSA OLSUN ÖNCELİKLE MUTLU OLDUĞUMUZU FARK EDECEK KİMYASAL BİR DENGEDE OLMAK ZORUNDAYIZ, AKSİ TAKTİRDE MUTLULUK ADINA HER ŞEYE SAHİP OLSAK DA MUTLULUĞU YAŞAMAYABİLİRİZ.'

MUTLU OLMAK İÇİN: AŞKIM KAPIŞMAK 

23.02.2015

GERÇEK SIR


Öncelikle bu SIR ' ın çekim yasası olmadığını belirteyim. Çekim yasası birçok etkenden sadece biri. Bu kitapta sözü edilen SIR hayatınızda arzuladığınız değişikliği oluşturmak için gereken bütün etkenleri bir araya getirmenizi sağlayacak.


Cesaretinizi kaybettiğiniz zamanlar olmuşsa, varınızı yoğunuzu ortaya koymanızı gerektiren zorluklar yaşadıysanız, deneyip başarısız olduysanız, amansız hastalıklarla, sağlık sorunlarıyla boğuşuyorsanız, çölde kaybetmiş ve belki de aramaktan vazgeçmek üzere olduğunuz umutlarınıza SIR sayesinde tekrar kavuşacaksınız.

İyi kitaplar konusunda önemli olan kaç tanesine ulaşabildiğiniz değil, kaç tanesinin size ulaşabildiğidir.

Mal kaybeden bir şey kaybetmemiştir. Onurunu kaybeden çok şey kaybetmiştir. Cesaretini kaybeden her şeyini kaybetmiştir.

                                                                                          GOETHE

Belki de sizin kafesiniz, kişisel imajınızdır, kendinizi nasıl gördüğünüzdür, başarıp başaramayacağınız konusundaki inançlarınızdır.

Cesaret en önemli erdemdir ve bütün diğer erdemler buna bağlı olarak gelişir.

                                                               WİNSTON CHURCHİL

Bütün korkular, hayatta yaşayabileceklerimizle baş edemeyeceğimiz duygusundan kaynaklanır. Karşılaşacağımız her şeyle baş edebileceğimizi bilseydik, korkmazdık. Kendimize daha fazla güvenmeliyiz. Hatta başa çıkabileceğimize inanmalıyız.

Cesurlar sonsuza kadar yaşamazlar, ama korkaklar hiç yaşamazlar.

Korktuğumuzda hayattan istediklerimizi elde etmek yerine, hayatın bize verdikleriyle yetiniriz. Sürekli şüphe ve endişe halinde olur, karar vermekte güçlük çeker ve ertelemeye başlarız.

Korkularımız yüzünden siz şimdiye kadar nelerden vazgeçtiniz?

Arzuladığınız hayatı yaşamak istiyorsanız, korkuya karşı dikkatli olmalısınız. Aksi taktirde, zamanınızın büyük bir bölümünde zihninizde yer alıp, sizi tahrip eder.

Korkunun karşınıza çıkması normaldir. Her gün karşınıza çıkar. Normal olmayan, korkunun hayatımızı kontrol etmesine izin vermektir.

Peki, bu korkular nereden gelir ve bizi alt etmeleri yerine biz onları nasıl alt edebiliriz?

BAŞARISIZLIK KORKUSU:

Başarısız olamayacağınızı bilseydiniz, neleri hayal etmeye cesaret ederdiniz, hayatınızda ne tür değişiklikler yapardınız? Eğer başaracağınızdan yüzde yüz emin olsanız, kendinize ne tür hedefler belirlerdiniz? 

En büyük başarı hiçbir zaman düşmemekten değil, her düştüğünüzde tekrar ayağa kalkabilmektir.

                                                                            KONFÜÇYÜS

Başarısızlık, başarı için bir şeyler yaptın ve öğrendin demektir, hayatını boş yere harcadın değil. Yeni bir başlangıç yapabilirsin demektir. Asla başaramayacaksın değil, daha sabırlı olman gerekiyor demektir.

Başarısızlıklarınızdan utanmayın. Eğer böyle olsaydı, muhtemelen yeryüzündeki yedi milyar insanın utanç içinde yaşıyor olması gerekti.

Utanılması gereken bir şey olsaydı, bu amaçsız ve bir şeyi başarmayı denemeden, bir hedef uğrunda çalışmadan yaşamak olurdu.


Büyük bir servet sahibi olmuş işadamına televizyon programında, 'İzleyicilerimizin başarılı olabilmeleri için birkaç cümleyle ne tavsiye edersiniz? diye soruldu.

Cevabı netti: 'Başarısızlık hızını iki katına çıkarsınlar. Ne kadar başarısız olursalar, o kadar öğrenip, tecrübe sahibi olup hızla ileri gidebilirler.'

Neye başlarsanız başlayın, her seferinde engellerle karşılaşıp hatalar yapacaksınız. Bu gerçekle savaşmayı bırakın. Engeller aşmadan, hatalar yapmadan ilerleyemezsiniz.

Başarısızlığı büyütmeyin. Bir hatayı ya da başarısızlığı felaket olarak görmeyin. Kendinizi kapana kısılmış ve isteklerinizi hiçbir zaman elde edemeyeceğinizi hissettiğiniz zamanlar olabilir. Olağanüstü bir ruh durumunda olduğunuzu kabul edin. Her şeyin o an göründüğü kadar kötü olmadığını ve kalıcı olmayacağının farkında olun.

Başarısızlık, daha zekice başlama fırsatından başka bir şey değildir.

                                                                                Henry Ford

Başarınıza gelen her şeyin bir amacı vardır. Kötü görünen her bir şeyin ardında mutlaka iyi bir şey vardır. Her zaman o olumlu olanı arayın ve pes etmeyin ki, bu güzellikler sizinle buluşsun. Bu buluşmanın muhteşemliğini yaşama fırsatı verin kendinize.

Bazı yıkılışlar, daha kalkışların teşvikçisidir.

                                                               Shakespeare

Golf oyununda topu deliğe sokmanız için belli sayıda vuruş yapma hakkınız vardır. Ama hayat oyununda topu deliğe sokmak için sınırsız hakkınız var. Elleriniz kollarız bağlı değil, topa istediğiniz kadar vurabilirsiniz. Topu deliğe sokarsanız, kazanırsınız. Kaç kere ıskaladığınızın önemi yok.

Başarılı insanların hayatlarından kaç kez başarısızlığa uğradığına kimse bakmaz. Neleri başardığına bakar.

Batan güneş için ağlamayın. Yeniden doğduğunda ne yapacağınıza karar verin.

                                                                             Dale Carnegie

Ders alın.

Bir gazeteci, kariyerinin zirvesine çıkmış bir yöneticiyle görüşüyordu. Söyleşinin bir yerinde, gazeteci:

'Başarının sırrı nedir sizce?' diye sordu.

Cevap çok kısaydı.

'İki kelimedir.'

'Peki, o iki kelime nedir efendim?'

'Doğru kararlar.'

'Peki, bu doğru kararlar nasıl alınır?'

'Bir kelimeyle,'

'O nedir peki'

'Tecrübe.'

'Peki, bu tecrübe nasıl elde edilebilir?'

'İki kelime ile.'

'O iki kelime nedir?'

'Yanlış kararlar.'

Büyük bir bilgisayar firması, iyi bir üniversitenin başarılı bir öğrencisini mezun olur olmaz işe alır.

Oldukça iyi bir konumda işe başlayan genç, ilk birkaç ayda verdiği kararlarla firmayı 10 milyon dolar zarara uğratır.

Yönetim kurulu başkanıyla koridorlarda karşılaştığında, ' Sanırım istifamı masanıza bırakmamı istersiniz.' der. 

Yönetim kurulu başkanı;

'Senin eğitimin için 10 milyon dolar harcadık, şimdi artık deneyimlerinle daha iyi işler yapmanı bekliyoruz.' diyerek gencin istifasını kabul etmez.

Hatalarımızı bulmanın amacı kendimizi aşağılamak ya da kendimizle bütünleştirmek değil, onları düzeltmektir. 

Hatalarınızla ve yetersizliklerinizle yüzleşecek kadar cesur olun.

Cesaret ne yaptığınızı bilmekten, bilgiden ve yönetiminizin doğruluğundan geçiyor. Hedefinize ulaşmanızı ne engelledi? Tekrar denediğinizde, neleri aşmanız gerekecek? Engelleri kağıda dökebilmeniz gerekir.



Hata yapmak hiçbir şeydir, eğer hatırlamaya devam etmezsen.

                                                                                 Konfüçyüs






22.02.2015

HAFTA SONU GÜZEL BİR FİLM İZLEMELİ...


Bu hafta maceralı ve heyecanlı bir film paylaşmak istedim...



3'lü bir kitaptan uyarlanmış ve daha ilki çekilmiş devamını sabırsızlıkla bekliyorum... Kitaplarını da okuyup sizleri bilgilendirmek isterim... 


Hoş bir film gecesi için ideal bir film...




Teen wolf dizisini izleyenler bilir oradaki oyunculardan  Dylan O'Brien Labirent ölümcül kaçış filminde başrol oyuncusu...

21.02.2015

MUTLU OLMAK İÇİN: AŞKIM KAPIŞMAK


'YAVAŞLAMAK İÇİN MUTLU OLMALIYIZ.'

* Az konuş mutlu ol. Çağımız sadece anlat, konuş, içinde hiçbir şey kalmayana kadar tüket diyor. Tarihimiz ise, sükutun aslında çoğu zaman konuşmalardan daha etkili olduğunu bize söylüyor. Konuşabilmek için mutlu olmalıyız.

* Allah insanlarla olaylar diliyle konuşur. Hep bir mesaj vardır alabilene, almak içinse bilinçli bir çaba ve kalbi temizlemeye çalışmak lazım gelir. İlahi güçlü konuşabilmek için, mutlu olmalıyız.

* Ne zaman ki, ' sadece beni sevsinler, sürekli sevileyim' düşüncesiyle insanlarla karşı tavır takılıyor ve bu şekilde hareket etmeye başlıyoruz, işte o zaman egomuzu kutsamaya başlamak için de bir adım atıyoruz. Egomuzdan özgürleşmek için, mutlu olmalıyız.

* Kendini bir hasta bakıcı gibi konumlandırdıkça, bulur sizi de hastalar. 'Senin iyiliğini düşünüyorum' deyip de aslında en yakınına kadar gelip, hastabakıcıya kendi hastalığını bulaştırırlar. Sen de hasta olmaya başlarsın iyileştireyim derken, tüketilirsin sonuna kadar ve sadece posası kalmış bir meyve gibi kalakalırsın. İnsanları tanımak için mutlu olmalıyız.

* Gerçek sevgi dediğimiz olgu, doğru duygularla başlar. Eğer biz sadece beğenilme duygumuzu bir insan üzerinden tatmin ediyor ve sırf bu duygumuzu devam ettirebilmek için bir ilişki kuruyorsak, hem kendimize hem de karşımızdaki insana haksızlık yapıyoruz demektir. Herkesi tanıyabilmek için mutlu olmalıyız.

* Hızlanma duygusuyla sabır duygusunu tüketerek, sürekli olarak hayatı iş gibi görür ve farkınsa olmadan sürekli sahip olunacak bir şey var ve ben hep bir adım uzağındayım, yakalayabilirim kolayca diye düşünür dururuz. Yavaşlamak için mutlu olmalıyız.

* Kazançların saklı olması, ne zaman olacağını bilmemek insana verilen mükemmel bir nimetken, insan genelde bir adım daha atmayı istemiyor... Oysa ki kazancı belki de bir adım sonrasındaydı ve herşey değişecekti. Atmadığı adım yüzünden farklı bir yöne gider, tekrar başlar sürecine. Yaşamda istikrar için mutlu olmalıyız.

* Hayatı tamamıyla kucaklayamamak, gerçek bir ilişki kuramamak mutsuz eder. Anlamlı bir yaşamdan çok sadece kendi penceremizden olaylara bakmak, kendimizi tatmin etmek ve hastalıklı yönlerimizi başkaları üzerinden çözmeye çalışmak iyi değil. İyileşmek için mutlu olmalıyız.

* Sürekli olarak yaralarını açmak veya kendini acınarak bir insan olarak konumlandırmak, gerçekten bir süre sonra herkes tarafından acınarak bir konuma getirir insanı. Acımasınlar diye mutlu olmalıyız.

* İyileştirmeler, faaliyetler ilk önce insanın kendisinde başlamalı. Eğer kişi ilk önce kendine faydalı olamıyor ve nefsini terbiye edemiyorsa, başkalarının yaralarına merhem olmak ve yardım etmek istese bile farkında olmadan yanlış yönlendirmelere sebebiyet verecektir. Yardım edebilmek için mutlu olmalıyız.

* Mutluluk, imrendiğimiz insanların yollarındaki adımları takip ederek o yolları arşınlamak ve kendi süzgecimizden geçirerek, kendi duygularımız ve düşüncelerimiz ile harmanlayarak yolumuzu çizmeye çalışmaktır. Birbirimiz için mutlu olmalıyız.

* Şikayet etmeyi bırakıp neyi nasıl yapacağımızı öğrenmemiz gerek. Fikri ve yaşamsal olarak gerekli olan tohumları ekeceğimiz yerler çok önemli. Yanlış yere atarak heba mı edeceğiz, yoksa doğru yerlere bir tohum atıp binlerce meyvesini mi toplayacağız? Verimli olmak için mutlu olmalıyız.


* Pazarladığımız sadece dış görüşümüz ve sahip olduğumuz eşyalar. Sürekli olarak haklıyız kendimizce ve diğer insanlar bizi hiç anlamıyor... Kendimiz 'seçilmiş' düşüncesiyle, diğer insanları kurban gören bir anlayış hakim kılmaya başlıyoruz. Yaptıklarımızı ise hiç sıkıntı duymadan meşru bir zemine oturttuğumuzu varsayıyoruz. Bize zarar veren bizden kurtulmak için mutlu olmalıyız.

* Hayır diyememek ve sınırlarımızı çizememek tam burada başlıyor. Sürekli evet diyerek karşı tarafı sorgulamadan, onaylayarak sevilme duygumuzu tek bir kişi tarafından ve bize hiç ummadığımız anda zarar verebilecek insandan karşılamasını istiyoruz. 'Hayır' diyebilmek için mutlu olmalıyız.

* İnsanları affetmek sabır ile doğru orantılı olarak hızlanır. Daha hızlı yol aldığı için, hayatının diğer kısımlarını daha anlamlı bir şekilde yaşarsın. Affedebilmek için mutlu olmalıyız.

* Her zaman zorlukların gelebileceğini değil de sadece sonuçlardaki güzellikleri ve bize hissettirdiklerini düşünmeye başladığımızda, farkında olmadan kendimizi ilk aşamada engellemiş oluyoruz. Süreci sevmek için mutlu olmalıyız.

* Ne kadar elimizde kalan şey varsa bir o kadar da çıkan var. Nasıl geldiysek öyle gideceğiz, ancak gitme şeklimize yaşadıklarımız birer birer renk katıyor. Hesabı doğru yapabilmek için mutlu olmalıyız.

* Her zaman şu soruyu sormalıyız kendimize: 

'Bizi korkularımız mı yoksa hayallerimiz mi yönlendiriyor?' Hangisiyle motive ediyoruz kendimizi ve günümüzü nasıl geçiriyoruz? Korkularımızla ne zaman yüzleşmeyi düşünüyoruz? Bu soruların cevabını bulmak için mutlu olmalıyız.

* Yarın acıkırım duygusuyla bugün doyduğundan fazlasını yemek, ne de olsa susarım duygusuyla sürekli su içmeye çalışmak insana nasıl zarar verirse, kendini örtmeye çalıştığımız rollerle üstümüze kaldıramayacağımız ağırlıklar yüklemek de insana zarar verir. Şişmanlamamak için mutlu olmalıyız.

* Doğrulardan vazgeçmek ve geri dönüş yapmak seçebilecek en kolay yol bizler için. Olmuyorsa ve zorlanıyorsak, hemen bırakıp başka denizlere yelken açma düşüncesine sahibiz genelde. Doğrudan sapmamak için mutlu olmalıyız.

* İlişkilerimizi artık birbirimizin hayatını kolaylaştırmak için değil, birbirimize rakip kişilerle ve sürekli rekabet duygularıyla hareket edebileceğimiz şekilde kuruyoruz. Birbirimize yardım etmek için mutlu olmalıyız.

* Kendimizce kurguladığımız düşünceler ve doğrularımız genelde gerçek hayatta yanlışlanıyor. Kafamızda oluşturduğumuz dünya hayatının izlerini arıyoruz. Bu izlere ulaştığımız sürece başarılı ve mutlu olacağımızı düşünüyoruz. Farklı olduğumuzu kabul etmek için mutlu olmalıyız.

* Bizi bizden başka engelleyenler var gibi gözükse de, asıl engelleyici kendi nefsimiz. Onları nefsimiz bize gösteriyor ki en baştan kendini unuttursun ve istediklerini bize yaptırsın. Nefsimize yenilmemek için mutlu olmayız.

* Hız çağında yaşıyoruz diye düşünüyoruz. Ne kadar hızlı iş çözüyorsak  o kadar başarılı görülüyoruz. Ne kadar çok iş yaparsan, kısa sürede o kadar artıyor rütbelerimiz, mevki ve makamlarımız. Sakinleşmek için mutlu olmalıyız.

* Ne zaman ki içimizden geldiğince sevgimizi kelimelere ve davranışlara yansıtırız. İşte o zaman açılmayacak hiç bir kapı bırakmamak için ilk adımı da atmış oluruz.
 En güzel anahtar kelime:
Sevmek.
İnsanlığımızı pekiştirir ve işte o zaman bunu ifade etmek ise hayat tarzımızla ilişkilerimizi kuvvetlendirir. Sevmek, sevilmek için mutlu olmalıyız.

MUTLU OLMAK İÇİN: AYKUT OĞUT

20.02.2015

AT ÇİFTLİĞİ


Bir at terbiyecesinin yedinci sınıfa giden oğluna okulda bir kompozisyon ödevi verilir. Kompozisyonun konusu, öğrencilerin gelecekte ne yapmak istedikleri üzerinedir.

Çocuk altı sayfalık bir kompozisyon yazar. Gelecekte bir at çiftliğine sahip olmak istediğini belirtir ve bunu bütün detaylarıyla anlatır. İki yüz dönümlük arazi üzerine kurulan çifliğin çizdiği planında binalar, ahırlar ve koşu yolları vardır. Hatta sekiz yüz metre karelik çiftlik evinin ayrıntılı çizimini dahi yapmıştır. Arzuladığı, yüreğinde hissettiği hayalinin anlatımını tüm detaylarıyla kağıda dökmüştür.

Kompozisyonunu öğretmenine verir ve iki gün sonra geri alır. Kağıdın ortasında kocaman bir sıfır ve 'Beni gör!' notu yazılmıştır.

Neden sıfır aldığını öğretmenine sorar. Aldığı cevapsa, ' Bu senin için gerçekçi bir hayal değil. Paranız yok, gezginci bir aileden geliyorsun.

'At çiftliği kurman için çok paraya ihtiyacın var. Bunu başarman imkansız.' olur. Ardından da, 'Eğer kendine daha gerçekçi hedefler belirleyip kompozisyonu tekrar yazarsan, sana yeniden not veririm.' der.

Çocuk evine döner ve üzerinde düşünür. Babasına danışır. Babası,

' Bu konudaki kararını kendin vermelisin. Bu senin hayatın için oldukça önemli bir seçim.' der.

Bir kaç gün düşündükten sonra, kompozisyonunu değiştirmeden olduğu gibi öğretmenine tekrar geri verir. Öğretmenine,

'Siz verdiğiniz notu değiştirmeyin, bende hayallerimi.' der.

O yedinci sınıfa giden çocuk bugün iki yüz dönümlük arazi üzerine kurulmuş sekiz yüz metre karelik evinde oturuyor. Yazdığı kompozisyon ise şöminenin üzerinde çercevelenmiş asılı duruyor.

SIR KİTABINDAN...

19.02.2015

SON ZAMANLARIN İŞ MAHKEMESİ KONUSU FAZLA ÇALIŞMA (MESAİ)


Fazla Çalışmanın İspatı

Fazla çalışma yaptığını iddia eden işçi bu iddiasını ispatla yükümlüdür. Ücret bordrolarına ilişkin kurallar burada da geçerlidir.



İşçinin imzasını taşıyan bordro sahteliği ispat edilinceye kadar kesin delil niteliğindedir. Bir başka anlatımla bordronun sahteliği ileri sürülüp kanıtlanmadıkça, imzalı bordroda görünen fazla çalışma alacağının ödendiği varsayılır. Bordroda fazla çalışma bölümünün boş olması ya da bordronun imza taşımaması halinde işçi fazla çalışma yaptığını her türlü delil ile ispat edebilir.

Fazla çalışmanın ispatı konusunda işyeri kayıtları, özellikle işyerine giriş çıkışı gösteren belgeler, işyeri iç yazışmaları, delil niteliğindedir. Ancak, fazla çalışmanın bu tür yazılı belgelerle kanıtlanamaması durumunda tarafların dinletmiş oldukları tanık beyanları ile sonuca gidilmesi gerekir. Bunun dışında, herkesçe bilinen genel bazı vakıalar da bu noktada göz önüne alınabilir, işçinin fiilen yaptığı işin niteliği ve yoğunluğuna göre de fazla çalışma olup olmadığı araştırılmalıdır.

İmzalı ücret bordrolarında fazla çalışma ücreti ödendiği anlaşılıyorsa işçi tarafından gerçekte daha fazla çalışma yaptığının ileri sürülmesi mümkün değildir. Ancak, işçinin fazla çalışma alacağının daha fazla olduğu yönündeki ihtirazı kaydının bulunması halinde,
bordroda görünenden daha fazla çalışmanın ispatı her türlü delil ile söz konusu olabilir.

İşyerinde en üst düzey konumda çalışan işçinin görev ve sorumluluklarının gerektirdiği ücretinin ödenmesi durumunda ayrıca fazla çalışma ücretine hak kazanılması olanaklı değildir. Bununla birlikte üst düzey yönetici konumunda olan işçiye aynı yerde görev ve talimat veren bir yönetici ya da şirket ortağı bulunması durumunda, işçinin çalışma gün ve saatlerini kendisinin belirlediğinden söz edilemeyeceğinden yasal sınırlamaları aşan çalışmalar için fazla çalışma talep hakkı doğar. 

Yargıtay' ca, işçinin, işyerinde mesaisini kendisinin belirlediği en üst düzeyde bir çalışan olması halinde fazla çalışma alacağına hak kazanamayacağı kabul edilmektedir. Yargıtay çeşitli kararlarında, genel müdürün, bölge müdürünün, mağaza müdürünün, saha müdürünün ve müfettişin fazla çalışma ücreti istemeyeceği sonucuna varmıştır. Bahsi geçen kararlarda öne çıkan husus, işçinin görevi veya bulunduğu yer itibariyle en yüksek konumda çalışması ve kendi mesaisini kendisinin belirleyebilecek durumda olmasıdır.

Satış temsilcisinin fazla çalışma yapıp yapmadıkları hususu, günlük faaliyet planları ile iş çizelgeleri de dikkate alınarak belirlenmelidir.



Genelde belli hedeflerin gerçekleşmesine bağlı olarak prim karşılığı çalışan bu işçiler yönünden prim ödemelerinin fazla çalışmayı karşılayıp karşılamadığı araştırılmalıdır, işçiye ödenen satış priminin fazla çalışmaların karşılığında ödenmesi gereken ücretleri
tam olarak karşılamaması halinde aradaki farkın işçiye ödenmesi gerekir.

Günlük çalışma süresinin 11 saati aşamayacağı Kanunda emredici şekilde düzenlendiğine göre, bu süreyi aşan çalışmaların denkleştirmeye tabi tutulamayacağını ve zamlı ücret ödemesi veya serbest zaman kullanımının söz konusu olacağı kabul edilmelidir.

Yine işçilerin gece çalışmaları günde yedi buçuk saati geçemez. Bu hal de günlük çalışmanın, dolayısıyla fazla çalışmanın bir sınırını oluşturur. Gece çalışmaları yönünden haftalık 45 saat olan yasal çalışma sınırı aşılmamış olsa da günde 7,5 saati aşan
çalışmalar için fazla çalışma ücreti ödenmelidir. Yargıtayın kararı bu yöndedir.

Fazla çalışma yönünden diğer bir yasal sınırlama da, iş kanununun 41. maddesinde yazılı olan fazla çalışma süresinin toplamı bir yılda ikiyüzyetmiş saatten fazla olamayacağı şeklindeki hükümdür. 

Fazla çalışmanın yazılı delil ya da tanıkla ispatı imkan dahilindedir. İşçinin dinlettiği tanıkların davacı ile aynı dönemlerde çalışmış olmaları gerekir.

Umut Topçu

MUTLU OLMAK İÇİN: AYKUT OĞUT


'EVRENDE HİÇBİR ŞEY YANLIŞLIKLA OLMAZ'

* Sağlıklı olmak en büyük mutluluğunuz. Sağlık sorunu yaşıyorsanız bile, hasta olan yanınız için mutsuz olmak yerine, sağlıklı olan yanınızla mutlu olun.


* Bir kuşun sesini duyabiliyorsanız mutlu olun. Kulaklarınızın duyabilmesi muazzam bir hediye. 


* Kaç paranız olursa olsun, olmayan paranın derdine düşmeyin, olan her kuruşunuzla mutlu olun.


* Kendinizi sadece kendinizle kıyaslayın. Unutmayın sizden sadece bir tane var bu gezegende!


Kendinizle mutlu olun...


* 'Her can sıkıcı durumda nasıl mutlu bir bakış acısı geliştirebilirim' oyununu oynayabildiğiniz için mutlu olun.


* Kadın ya da erkek fark etmez, feminen enerjiniz olduğu için süper mutlu olun.


* Gözleriniz gördüğü için mutlu olun. Hatta bende olduğu gibi bir tanesi görmüyorsa bile, gören bir tane olduğu için...


* Bu yazılanları bile okuyabildiğiniz için mutlu olun.


* Koşturma içinde bir kahve içebiliyorsanız lütfen durun, kahveyi şöyle bir koklayın ve o kokunun bile keyfini çıkarın...


* Yaratım gücünüz olduğu için mutlu olun. Beğenmediğiniz yaratımlarınızı bile yeniden yaratabilme özgürlüğünüz olduğu için daha da mutlu olun.


* Canınız sıkılıyorsa bile, bunu bir uyarı olarak alın ve böyle bir uyarı sisteminiz olduğu için mutlu olun.


* Kendinize güzel bir köpük banyosu hazırlayın ve bunu hak ettiğiniz için mutlu olun.


'ÖNCELİKLE MUTLULUK BİR SEÇENEKTİR.

EĞER SİZ MUTLULUĞU DEĞİL, OLAYLARIN SONUCUNA ENDEKSLİ BİR KAVRAM OLARAK ELE ALIRSANIZ, MUTLU VEYA MUTSUZ OLMANIZ TAMAMEN OLAYLARIN GİDİŞATINA GÖRE DEĞİŞİR.'

* Aranız her nasıl olursa olsun, hayatınızda bulunan insanlar olduğu için mutlu olun. Sizin bugünkü kişi olmanızda çok büyük yardımları oldu hepsinin.


* Güneşli bir havada, güneşin sıcaklığına, yağmurlu bir havada toprağın kokusuna hayran olun.


* Beğenin veya beğenmeyin zaten geçici olarak buradasınız. Buraya gelmeyi seçtiğiniz için mutlu olun.


* Bir şeyi kolay elde edebiliyorsanız mutlu olun. Herkes zor elde etmeye çalışıyor. Esas marifet kolay elde edebilmekte. Farklı olduğunuz için mutlu olun.




* En küçük, minicik başarınızla bile mutlu olun. Küçük başarılarını küçümseyenlerin büyük işler başardığını göremezsiniz. Bu kuralı öğrendiğiniz için mutlu olun.


* Büyük hayalleriniz olduğu için ama küçük hayallerinizden keyif alabildiğiniz için mutlu olun.


* Evrende hiç bir şey yanlışlıkla olmaz. Varoluşunuzun bile büyük bir anlamı var. Kendinizi tebrik edip mutlu olun.


* Güzel bir sofrada, güzel insanlarla olabildiğiniz için mutlu olun.


* Bu maddeleri uygulayabiliyorsanız eğer, büyük oyuncaklarınızla mutlu olun. Arabanız, havalı gözlükleriniz, kolunuza taktığınız sevgiliniz, fotoğrafları ile hava attığınız tatiliniz, akıllı telefonunuzla mutlu olun.


* Unutmayın, sadece bir önceki madde ile mutlu olmaya kalkıyorsanız, popo üstü oturacaksınız mutsuzluğun kucağına. Bu uyarıya mutlu olun.


* En büyük dostunuz siz olduğunuz için mutlu olun. Siz eğer sizi seviyorsanız, etrafınızdaki insanlar da sizi sevecek.


* Hayatınız boyunca sadece bir kişiye bile yardım edebildiyseniz mutlu olun. Sizin için hiçbir değeri yok gibi görünen bir yardım, başka bir insan için en büyük hazine değerinde olabilir.


* Normal şartlarda kalbiniz bir yaşam boyu 2.5 trilyon kere atacak. Bu kadar bol vaktiniz olduğu için, tek tek her atış için mutlu olun.


'MUTLULUĞU SEÇEBİLMENİN SIRRI ONU BASİT YERLERDE YAKALAYABİLMEK. 

BÜYÜK OLAYLARA HERKES MUTLU OLUR KABUL AMA MUTLULUĞUMUZU BÜYÜK OLAYLARLA SINIRLANDIRIRSAK, ELDE ETTİĞİMİZ AN, BÜYÜK BİR KAYBETME KORKUSU YAŞARIZ.'

Ellele dergisinin verdiği 'BU KİTABI OKUDUKTAN SONRA HAYATINIZ DEĞİŞECEK!' kitabının mutlu olmak için 500 neden anlatımlı kitabından...


iyi okumalar...