31.05.2015

SÜPERMEN VE UĞURBÖCEĞİ


Birbirinden güzel gerçek hikayeler anlatmış Şerif İzgören... Beni en çok duygulandıran ve böyle de olur mu dediğim bir hikayesini paylaşacağım. Bakalım siz ne düşüneceksiniz? Okunması gereken kitaplardan biri.... CİKS kitap

DÖVENE ELSİZ, SÖVENE DİLSİZ....

Ahmet Korkmaz, 1 Ağustos 1946 günü, Bursa İnegöl'ün Hasanpaşa Köyün'nde doğar.

Pırıl pırıl gözleri olan ve geleceğe umutla bağıran, cağıran bir bebek. Ahmet beş yaşına geldiğinde, iki yıl içinde, önce kardeşini, sonra annesini, ardından babasını kaybeder.

Ona bakabilecek amcası ve halası da  üst üstte hayatlarını kaybederler.

2. Dünya Savaşı sonrası ülke yokluk içinde!

İnsanlar mısır sapından yapılmış ekmekleri alabilmek için karneyle sıraya girerler.


Küçük Ahmet, tam kendini tanıyacağı, ana baba sevgisi tadacağı yaşta tek başına kalır. Önünde koca bir hayat, tek başına altı yaşında sessiz bir çocuk! Ahmet'i tutarlar elinden 1952 yılında, Eskişehir Mahmudiye 'deki Yetiştirme Yurdu'na verirler. Ertesi sene Bursa Merkez Yetiştirme yurduna gönderirler.

Ahmet, 13 yaşına kadar Bursa Merkez Yetiştirme Yurdu'nda kalır. Öğretmenlerini çok sever, can kulağıyla onları dinler.

O zamanki öğretmenler idealisttir. Aldıkları maaş, hayat koşulları, bugünküne göre çok ama çok düşük olmasına rağmen, 'ülkeye ne katarız' onun derdindedirler. Ülke krizdeyken, herkes işsizken, hiçbiri maaş artışı diye yollara düşmeyen öğretmenlerdir onlar.

Ahmet, 1959'da Afyon Emirdağ' daki Astsubay Hazırlama Okulu'na girer ve 1969 yılında Astsubay olarak göreve başlar.

Sonra birçok yerde görev yapar ve evlenir.

Üç yıl sonra bir oğlu, tam on sekiz yıl sonra bir kızı olur.
Çalıştığı her yerde temizliği, efendiliği ve sorumluluğuyla tanınır. 
18 Ağustos 1999'da, sabah çalıştığı işyerinde herkesi, her zaman olduğu gibi kapıda karşılar. İçinde bir sıkıntı. 

Birkaç gün sonra sıkıntının nedenini öğrenir.

Eşini ve canından çok ama çok sevdiği kızını, 17 Ağustos depreminde kaybetmiştir.

.......

Ardından ne yapar biliyor musunuz?

İntihar etmez.

Kadere lanet okumaz.

Hayata küsmez.

Ben kendi dilinden anlatayım.

"Yavaş yavaş çevremdeki gençlerle kızım adına ilgilenerek onların nişan ve düğünleriyle zamanımı geçirmeye başladım. Onlarla oyalandım ve 0 gençlerle bir dayanışmaya girdim. Netice olarak ailevi yaşamımdan yana umudum hiç sönmedi. Umudu yarınlara ve bugünlere taşımasını bildim. Deprem sonrası İnsanları, özellikle kız çocuklarını, bir başka sever oldum.

İlişkilerimde duygu, hatır, kardeşlik ve dostluğun ön plana çıktığını gördüm. Hepsinden önemlisi, insan ilişkilerinde daha dikkatli olmaya başladım. Sövene dilsiz vurana elsiz olmaya başladım."

Yıl 2005.

Ahmet Korkmaz 59 yaşında.

Umudunu kaybetmedi, savaştı ve Allah karşısına çok seveceği birisini çıkardı.

Şimdi 18 yaşındaki genç gibi aşık.

Allah nasip ederse evlenmeyi planlıyor.

Ben de Allah nasip ederse mutlaka nikahta olacağım.

Allah bugününüz'ü aratmasın.

Ahmet dostumla OYAK Genel Müdürlüğü' ne verdiğim eğitimlerde tanıştım.

Öyle bir sesi var ki altmış yılın sevinci, hüznü, tadı, tuzu, umudu, kokusu o seste toplanmış.

Ben daha hikayesini bilmeden, her konuştuğunda, kısa bir hikaye anlattığında, hayatın yüzüme taktığı tüm maskelerin kaybolduğunu, gardlarının düştüğünü, tüm pozitif duygularımın açığa çıktığını hayretle görüyordum.

Daha hayatını bilmeden, tevazusuna, içtenliğine çok Isınmıştım. Şimdi hayatını yazarken kimi yerlerinde gözüm görmez oldu; bir iki dakikalık aralarla yazdım.

Ben yazarken böyle olduysam, o yaşarken nasıl olmuştur, düşünsenize...

Bir arkadaşım vardı üniversitede; evlenirken babası altına bir araba çekmedi diye "Arabasız delikanlı mı olur, ağabey! Peder bir araba almadı, kız tarafına ne diyeceğiz? " demişti.

Babası bunu ifade ediyordu, onun için.

Hepinizin böyle dertleri vardır.

Bu kitabı okuyan sizinde hayatınızı karartan dertleriniz çoktur eminim.

Ya baseniniz geniştir, ya araba modeliniz eskidir, ya bir dostunuz, akrabanız hoşunuza gitmeyen doğru bir laf etmiştir.

Bizim salonu su bastı, mesela.

Bitmez bizim derdimiz, değil mi?

Ahmet Kokmaz'in hikayesinden çıkacak dersleri bence kendisinden dinleyelim.

Öyle bir anlatmış ki hiçbir yazarın kalemi yetmez. Kalbiyle yazmış çünkü,

"Hayat aynaya benzer; sen ona küsersen, o da sana küser; sen ona gülümsersen, o da sana gülümser. insan olarak da ağaçlardan ders almalıyız; çünkü ağaçlar, ne üzerinde barınan kuşların ne de gölgesinde yatan insanların ne de verdikleri yemişlerin hesabını tutarlar.

Ama biz insanlar, öyle basit hesapların peşindeyiz ki sormayın gitsin. Hayatı güzelleştirecek olan da, çekilmez hale getirecek olan da bizleriz. Ama insanlar her nedense kolay yolu bulup başkalarını suçlama yoluna gidiyorlar ve zaman akıp geçiyor. 

Zaman bekleyenler için çok yavaş, korkanlar için çok hızlı,  yas tutanlar için uzun, sevinenler için çok kısa; ama sevenler için sonsuzdur.

Yanlızlığın reçetesi, hastalığın ilacıdır sevgi. Hüznün düşmanı, mutluluğun dostudur sevgi.

İnsanlığın temelidir sevgi, hayatın kaynağı, yaşamanın ispatıdır sevgi. Sevgidir her kapıyı açan. Bizi bazen bir kuş, bir çiçek yapan dost kolayca bulunmaz. İnsan çabuk bilinmez, geçicidir para pul. Dostsa, her şeyden ama her şeyden önemlidir"

Matematiği, fiziği, dersaneyi boşverin dostlar. Ne yapın edin çocuğunuza "sevmeyi, saymayı" öğretin.

Gerisi olur gider....

24.05.2015

ZENGİN OLMA BİLİMİ


Yaşamın amacı gelişimdir.

Zengin olmayı istemekte yanlış bir şey yoktur.

Zengin olmak çevresel bir sorun değildir, zira öyle olmuş olsaydı, belli Çevrelerde yaşamakta olan bütün insanlar zengin olurdu; diğer kentlerdeki insanlar yoksul kalırken, bir kentin insanı zengin olurdu veyahut bir bölgenin sakinleri refah içinde yaşarken, bitişik bölgedeki insanlar açlık çekiyor olurdu.

Fakat her yerde görüyoruz ki zengin ve fakir yan yana, aynı çevrede yaşıyorlar ve genellikle aynı işi sürdürüyorlar. İki adam aynı yöre ve aynı işyerindeyken, diğeri fakirliği Sürdürürken biri Zengin olur, bu da gösteriyor ki, Zengin olmak, temelde, çevresel bir sorun değildir. Bazı çevreler belki buna daha elverişlidir, fakat aynı işyerinde çalışıp da aynı yörede ikamet eden iki adamdan biri başarısızlığa uğruyor ve diğeri zengin oluyorsa bu durum, zengin olmanın bir şeyleri Belli Yollarla yapmanın bir sonucu  olduğunu gösteriyor.

Mükemmel yeteneğe sahip bir çok insan fakir kalırken az bir yeteneğe sahip olan diğerleri Zengin olabiliyor.



Zengin olmuş olan insanlar üzerinde Çalıştığımız zaman onların diğerlerinden daha büyük yetenek ve becerileri olmayan ve her yönden kısmetli olan insanlar olduklarını görüyoruz. Diğerlerinde olmayan yetenek ve beceriye sahip olduklarından değil de bir şeyleri Belli Yollarla yapmayı denediklerinden zengin oldukları ortadadır.

Zengin olmak, bir çok savurgan genellikle parayı harcarken, çok sayıda cimri insanın para biriktirmesi ya da "tasarruf yapmasının" bir sonucu değildir.

Zengin Olmak, diğerlerinin yapmakta başarısız olduğu şeyleri yapmaya dayalı da değildir; zira aynı şirkette Çalışan iki insan genelde hemen hemen birbirine benzer işler yaparlar ve biri yoksul kalır ya da iflas ederken, diğeri zengin olur.

Bütün bunlardan yola çıkarak, zengin olmanın bir şeyleri Belli Yollarla yapmanın bir sonucu olduğu sonucuna varmalıyız.

Yaptıklarını yapmaya devam ettikleri sürece oldukları yerde kalırlar.

İnsanoğlu bir düşünce merkezidir ve düşünce meydana getirir.

Bu Tözde yer alan bir düşünce, kendisi tarafından imgelenen şeyi üretir.

Ve deneyerek, bu mantığın doğruluğunu keşfederim ve işte bu benim en güçlü kanıtımdır.

Bir şeyleri yapmak istediğiniz şekilde yaparak, düşünmek istediğiniz şekilde düşünebilme yetisini kazanırsınız bu, zengin alma yolunda atılan ilk adımdır.

Öğrendiğimiz her gerçek bizi bir başka gerçekliğe itiyor; bilgi sürekli olarak artıyor. İşlediğimiz her yetenek zihnimize bir başka yeteneği işleme fikrini getiriyor bizler yaşamın teşviklerine maruz kalıyor ve bizi daha fazla bilmeye, yapmaya ve olmaya yönelten anlatımlar arıyoruz.
Daha fazla bilmek, yapmak, olmak için daha fazla almalıyız; aldıklarımızı kullanabilmeliyiz ki ancak şeyleri kullanarak daha fazla öğrenir, yapar ve oluruz.

Evren, istediğiniz her şeyi elde edebilmenizi arzular.
Doğa, planlarınıza karşı ılımlıdır.
Her şey kendiliğinden sizin için doğar.
Bunun doğru olduğuna kendinizi inandırın.
Bu gereklidir, yine de sizin amacınız Bütün'de var olan amaçla uyum içerisinde olmalıdır.

Unutmayın ki, aşırı fedakârlık da aşırı bencil olmak kadar kötü ve asil olmayan bir davranıştır; her ikisi de hatadır.

Rekabet fikrinden kurtulmalısınız.

Örneğin eğer bir dikiş makinesi istiyorsanız, makine sizin oturmakta olduğunuz yerde ya da bir başka yerde el değneksizin oluşturulana dek Düşünen Töz Üzerinde bir dikiş makinesi istediğiniz etkisini yaratmanız gerektiğini söylemiyorum. Fakat eğer bir dikiş makinesi istiyorsanız, onun yapılmakta ya da size doğru gelmekte olduğunun en olumlu kesinliğiyle zihinsel imgesini oluşturun.

Bir kere düşünceyi oluşturmanın ardından, bir dikiş makinesinin gelmekte olduğuna dair en kesin ve sorgusuz inanca sahip olun; gelmekte olduğu dışında bir ihtimal dahilinde onu asla düşünmeyin ve onun hakkında asla yorumda bulunmayın. Çoktan sizin olmuş gibi onu sahiplenin.


Daha büyüğünü isterken tereddüt etmeniz gerekmez; "Size krallığı sunmak Babanızın onurudur." dedi İsa.

Kiralık bir evde yaşayan ve günden güne kazandıklarıyla yaşamını idame ettirmeye Çalışan yoksul bir adamdı ; bütün zenginliğin kendisinin olduğu gerçeğini bir türlü anlamıyordu. Bu nedenle, yaşananları bir kez daha düşünmenin ardından, en iyi odası için yeni bir halı ve soğuk günlerde ısıtması için bir kömür sobası istemesinin makul olduğu kararına vardı. Bu kitapta verilen talimatları izleyerek, isteklerini birkaç ay içerisinde elde etti; sonrasında yeterli derecede istememiş olduğu aklına geldi.
İçinde yaşadığı eve bir göz attı ve gerçekleştirmek istediği değişimi planladı; düşünceleri ideal evi alarak zihninde yer edene dek buraya bir cumba ve oraya da bir oda diyerek her şeyi zihninde tasarladı ve daha sonra mobilyaları düşündü.
Bütün bir resmi zihninde tutarak, Belli Yollarda yaşamaya ve istediklerine doğru hareket etmeye başladı; artık evin sahibiydi ve zihnindeki imgenin ardından onu yeniden şekillendirebiliyordu. Yine daha büyük bir inançla daha büyük olanlara doğru yol aldı. Yaşamı inancına göre şekil almıştı -ki bu sizler ve aslında hepiniz içinde geçerli bir durumdur.

"Siz Tanrı'ya yaklaşın ki, Tanrı da size yaklaşsın." Bu psikolojik doğrunun bir deyişidir.

İçimizdeki Yaratıcı Güç bizi, dikkatimizi verdiğimiz imgeye doğru götürüyor.

Minnettarlık dolu bir zihin daima en iyi alana odaklanmıştır

Ayrıca, inanç da minnettarlıktan doğar. Minnettarlık dolu bir zihin sürekli olarak iyi şeyler bekler ve beklenti inanca dönüşür. Minnettarlık tepkimesinin bir kimsenin zihnine etki ediyor oluşu inancı doğurur ve artmakta olan şükran dalgası inancı da arttırır. Minnettarlık duygusu olmayan bir kimse canlı bir inanca Uzun süre sahip Çıkamaz ve eğer İnancınız olmazsa yaratıcı yöntemle zengin alamazsınız.


" Dua ederken ne dilerseniz dileyin, onu alacağınıza ve onu almanız gerektiğine kendinizi inandırın," dedi İsa.

İstediğiniz şeyler için sürekli olarak dua etmeniz gerekmez; bunu Tanrı'ya her gün söylemek gerekli değildir.
"Bir dinsizin yaptığı gibi içi boş tekrarlar yapmayın," dedi İsa öğrencilerine, "zira Baba, siz 0' ndan bunları istemeden önce de bunların tamamına ihtiyacınız olduğunu bilmektedir."

Zihninize hakim olun; diğer her şeyden çok daha fazla elde edecektir.

inanç ve gayretiniz ne kadar hızlı ve devamlı olursa, sizde o kadar hızlı bir şekilde zengin olursunuz.

Yoksulluğa dair konuşmayın; onu araştırmayın ya da ilginizi ona yöneltmeyin. Onun sonuçlarının ne olduğunu asla önemsemeyin; sizin onlarla bir işiniz yoktur.
Sizi ilgilendiren şey, şifadır.

Tüm zamanınızı, zihninizi ve düşüncenizi zenginliğe vermeniz gerektiğini söylüyorum, fakat bu sizin paragöz yada cimri olduğunuz anlamına gelmiyor.

Bütün dünya için yapabileceğiniz en iyi şey ise, kendinizi geliştirmektir.

Sizin tek yapmanız gereken görüşünüze sahip çıkmak, gayreti elden bırakmamak Ve inanç ve minnettarlığınızı korumaktır.

Şimdi hareket edin. Şimdiden başka zaman dilimi yoktur ve şimdiden başka zaman dilimi de olmayacaktır.

Harekete geçmeden önce Çevrenizde bir değişim olmasını beklemeyin; hareket ederek çevrenizi değiştirin.

Her gün O gün yapılabilecek HER ŞEYİ yapın.

Unutmayın ki başarılı bir hareket kendi sonuçları dahilinde sürekli bir artış gösterir.

Kitaptan diğer paylaşımları takip etmek için... facebook tık tık

12.05.2015

KİTAP ÇEKİLİŞİ ZAMANI!!!


Uzun bir ara olmuş çekiliş yapmayalı ve kitaplarla sizleri buluşturmayalı...

Her zaman ki gibi, 3 ayrı katagori halinde ayırdım ve tek kişi sevindirmek değil, 3 kişi sevindirmek istedim... 3 Kişi kazanacak!!! :)) 

Birinci....



İkinci...




Üçüncü....



Çekilişin şartları...


1)  Bloğunuz da ve sosyal medya platformunda bu çekiliş duyurusunu paylaşmalısınız ve mail adresinizle birlikte yorum bırakmalısınız ki çekilişe katılma hakkına sahip olun.

Yorumlara paylaştığınız kanalın linkini ve hangi katagoriden istediğinizi ayrıca mail adresinizi bırakmayı unutmayın...


2) Bloğuma izleyici olmalısınız. Eğer varsa sosyal medya platformlarından da izleyicim olabilirsiniz. 

* Facebook için buradan tık tık

* Twitter için buradan tık tık

* İnstagram için ise buradan tık tık



Çekiliş 30 Haziran günü saat 22.00' de sonlanacak ve aynı gece ilan edilecektir.

Kargo bana aittir...

Umarım en çok isteyeniniz kazanır. İyi şanslar dilerim.




Daha öncelerden yaptığım çekilişler... 


23.09.2012 Kitap çekilişi tam altı katagori...

25.03.2012 hediye çekilişi...

20.08.2014  Tablo çekilişi

25.11.2015 Yılbaşı çekilişi

11.05.2015

OPRAH WİNFREY


OPRAH Gail Winfrey, Amerikalı aktris, talk show Sunucusu, iş kadını, hayırsever.
1954 yılında Mississippi'de doğdu.
9 yaşında tecavüze uğradı.
14 yaşında hamile kaldı.
Hayatın türlü zorluklarına göğüs gerdi.
Bu yönüyle Amerika'nın ümit kaynağı ve gündelik hayat bilgesi oldu.
İş hayatına 19 yaşında radyo sunucusu olarak başladı.
Hızlı bir yükselişle, yıllar içinde 'medya kraliçesi' oldu.
3 milyar dolara yakın servete sahip.
Şimdiye kadar hayır kuruluşlarına 400 milyon dolardan fazla para bağışladı.
Dünyanın en etkili kadınlardan biri seçildi.
Barack 0 bana'nın başkan seçilmesinde kilit rol oynadı.
Siyahi kadınların özgüven kaynağı.
İlk siyahi kadın dolar milyarderi.
Dr. PhilI, Dr. Mehmet öz gibi birçok insanın yükselişine katkı sağladı.




"HER ŞEYE SAHİP OLABİLİRSİN AMA AYNI ANDA DEĞİL!"

Sen çukura düştüğünde, aklın yukarıda kalsın!

Çukura düştüğünde, bunun başarısızlık olduğunu düşünebilirsin. Bazen kısa süre için bile olsa kendini kötü hissetmek iyidir. Elinden kaçırmış olduklarına üzülmek için kendine izin ver. Seni çukurdan çıkaracak olan şey ise hatalarından ders almaktır.

Hayatınızı değiştirmek için neyi duymazdan gelmelisiniz?

İnandıklarınız bizi ya ileriye taşır ya da yerimizde saymamiza neden olur. Birçoğunuz şu an bulunduğunuz konuma, inandıklarınız sayesinde geldiniz. Ama iş sadece görünürdeki inançlarınızdan bitmiyor. Hak ettiğiniz hayata ulaşmanızı engelleyen "gölge inançlarıniz' da var. Bu gölge inançlar size, "yeterince iyi olmadığınızı, 0 şeyi hak etmediğinizi, o kadar da akıllı sayılmayacağınızı veya yetersiz olduğunuzu' söyleyen içselerdir. Hayatınızı değiştirmek istiyorsanız bu içsesleriniz İ duymazdan gelin. Kendinize ve hayalini kurduğunuz hayatın erişilmez olmadığına inanın.



Korkudan ölsen de, bir adım ileri atmak cesarettir.

Bana göre cesaret; korksanız da, dizleriniz tir tir titrese de, kalbiniz deli gibi atsa da bir adım öne çıkabilmektir. Yalnızca sizin için bir anlam ifade ediyor olsa bile, o adımı atmalısınız.

Tutkularımızın gösterge sistemi nasıl çalışır?

Hayat, sizinle her an konuşur. Size düşen onu dinlemek ve ipuçlarını bulmaktır. Tutku, duygularınız aracılığıyla kulağınıza bir şeyler fısıldar. Sizin için en iyi olanı gösterir. Size neyin enerji verdiğini, neleri sevdiğinizi, nelerin sizi harekete geçirdiğini, nelerden keyif aldığınızı görmenizi sağlar. Evrenin bu iyiliğinin karşılığında onu dinleyip sevdiğiniz işi yaparak geri ödeyin. Böylece, başarmaktan da öte, efsane olursunuz!

Maraton koşucuları neye odaklanır?

Oyununuzun çıtasını yükseltmek istiyorsanız hiçbir zaman diğerlerinin nerede olduğu ile ilgili endişelenmeyin. Onları kontrol edemezsiniz. Yalnızca kendinizi kontrol edebilirsiniz. Maratonda koşmak gibi bir şey. Kafanızı çevirip diğer atletlerin nerede olduğuna bakmak size enerji harcatır. üstüne üstlük size yaklaşmışlarsa paniğe kapılırsınız. Bu yüzden ekibime de hep Şunu söylerim:
Zamanınızı geriye dönüp diğerlerinin nerede olduğuna bakmak için harcamayın.

Hikayeni başkana miras bırakmanın yolu nedir?


İnsanları sevmeyi yaşam hikayenin anafikri haline getirirsen, sonu olmayan bir hikaye yazabilirsin. Böylece senin hikayen başkalarına da miras kalır. Senin ışığın birini aydınlatır, onun ışığı bir başkasını, onun ışığı ise başkalarını.-.

Paradan başka neye ihtiyacımız var?

Doğruya doğru, para tatlıdır. Çıkıp da size paranın önemsiz olduğunu söyleyemem. Çünkü, evet, para tatlıdır! Bir şeyler satın almanız için gereklidir. Ancak çok paranızın olması sizi doğrudan başarılı biri yapmaz. Paranın dışında ihtiyacınız olan diğer şey, anlamdır. Yaptığınız işin anlamlı olmasını istersiniz. Çünkü hayatı Zenginleştiren asıl şey, yaptığınız işin anlamıdır. Etrafınızda güvendiğiniz, değer verdiğiniz ve sizi mutlu eden insanlar varsa, zaten zenginsiniz, demektir.

Hislerinizi GPS sistemi gibi kullanın!

Hislerimiz, hayatta yolumuzu bulmamızı sağlayan GPS sistemimizdir. Doğru yolda olup olmadığınızı hissedersiniz. Bir şeyi yapmanız veya yapmamanız gerektiğini, duygusal rehberlik sisteminiz söyler. İş, egonuzu bir kenara bırakıp içsesini ze kulak vermekte biter.

İşinizi yaparken ruhunuzun nefes aldığını hissediyorsanız, doğru işi yapıyorsunuz, demektir.


Uzun yıllar önce yaşadığım, Baltimore'daki haber sunuculuğunun sana erdiği günü hatırlıyorum. Söylediklerine göre televizyon İçin 'uygun ' değilmişim. Haber Sunamazmışım. Çünkü habere konu alan hikayelere kendimi fazla kaptırıyormuşum! Bense - her ne kadar sulugöz biri olmasam da- bu hikayelere konu olan -.insanlar için ağlamakta bir sakınca görmüyordum.

Sunucunun, bir yangın haberini sunarken yangında evini kaybeden insanlar için gözyaşı dökmesini doğru bulmuyorlardı. Ne Zaman ki haber sunmayı bırakmak zorunda Kalıp kendi talk show'unu yapmaya başladım, o zaman kendi doğrularımı ortaya kayabildim. 1978'de ilk programını sunarken gerçekten nefes aldığımı hissetmiştim. Zaten gerçek tutkularımız, bize aynen bu duyguyu yaşatmalı. Yaptığınız iş, size kendinizi "olduğunuz gibi' hisset tirmek

Hepimiz anlaşılmak ve onaylanmak için yaşıyoruz.

25 yıl boyunca her gün insanlarla konuştum. Bu süreçte, insanlık deneyimimizde ortak bir payda olduğunu öğrendim. Her röportajda yeniden keşfettiğim bu payda, hepimizin kabul görme İsteği . Anlaşılmak ve onaylanmak istiyoruz. Kariyerim boyunca 35 binden fazla röportaj yaptım. Kamera kapandığı anda herkes şunu soruyor:
"İyi miydim?" Bunu Başkan Bush'tan da , Başkan Obama'dan da, kahramanlardan da, ev hanımlarından da duydum.  Kurbanlardan ve suç işleyenlerden de, Beyonce'dan da - ... Hepsi şunu bilmek istiyor:

"iyi miydi? Beni duydun mu? Beni gördün mü? Söylediğim şeylerin senin için bir anlamı var mi?l' Hepimiz anlaşılmak istiyoruz.

Hiç sevilmemekten, çok sevilmeye dönüşen bir hayat

Neyin kurbanı olduğumuzu fark etmeksizin, hepimiz kendi hayatlarımızdan Sorumluyuz... Aslında bakarsanız, benim hayatım inişleri ve çıkışlarıyla feuka Iadeydi. Sevilmediğim hisssiyle büyütüldüm. Bu yüzden de bana sürekli yazan ve beni sevdiğini söyleyen 20 milyon izleyiciye seslenmek benim için bir lütuf. Amacım, insanlara moral, cesaret ve güç vermek.

Köpek gibi çalışan, başarıya ulaşır!

Köpekler en sevdiğim rol modelleridir. Çalışırken bir köpek gibi ; neyi yapmak için doğmuşsam, keyifle onu yapmak istiyorum. Bir köpek gibi oynamak istiyorum, neşeyle ve çoşkuyla... Bir köpek gibi sevmek istiyorum, insanların ne kadar parası veya kaç kilo fazlaları olduğunu umursamadan... Artık akşam yemeği için avlanmıyor olsak da, hala köpeklerle birlikte yaşıyoruz. İnsanların ve köpeklerin bu benzerliği, bana umut veriyor.

Hayat bilgesi kitabından.... devamı başka bir postta.... :))



8.05.2015

SCHWARZKOPF GLİSS MİLLİON GLOSS



Hangi kadın pırıl pırıl parlayan, her göreni etkisi altına alan sağlıklı, bakımlı saçlara sahip olmak istemez ki?

Sizi bilmem ama ben isterim :)

Gliss Million Gloss, sadece saçlarınızın sağlıklı ve bakımlı olmasını sağlamaz, kendinize olan güveninizi, moda dergilerinde yer alan saçlara sahip olmanızı da sağlar.

Benim gibi parfüm kokusunu sevenler için vazgeçemeyeceği bir şampuan. Güzel kokunun yanında bakımlı ve sağlıklı saçlara da sahip olacaksınız.

Şampuanın rengi de ayrı güzel. Banyoma ışığı yansıyor.


Zarar görmüş, bakımsız, yüzeyi pürüzlü ve sertleşmiş saçlarınız var ise Gliss Million Gloss şampuan tam size göre. 

Dünyanın en önde gelen markalarından Schwarzkopf' un saç bakımındaki en güçlü markalarından olan Gliss' in en yeni üyesi Gliss Million Gloss, parlaklığını yitirmiş saçlara ışıltısını geri kazandırmak ve derinlemesine onarım desteği sağlamak için
titizlikle tasarlandı. Şimdi, eski resimlerinize bakmayı bırakın ve Million Gloss ile hiç olmadığı kadar parlak olan saçlarınıza kavuşmaya hazırlanın!

Gliss Million Gloss ile büyüleyici parlaklıktaki saçlarınızın keyfini çıkarmanız dileğiyle... 

5.05.2015

EVLİLİK FİDANI


Evlilikte büyük hedef barıştır, mutluluktur, huzurdur.
Münakaşaları kazanmak ve 'ben sana böyle olduğunu söylemiştim' demek değil...

                                                                                DAVID SCHWARTZ

Yeni evli bir çift vardı. Evliliklerinin daha ilk aylarında, bu işin hiç de hayal ettikleri gibi olmadığını anlayıvermişlerdi.

Aslında birbirlerini sevmiyor değillerdi. Son zamanlarda o kadar sık olmasa da, evlenmeden önce sık sık birbirlerini çok sevdiklerine dair ne kadar da dil dökmüşlerdi.


Ama şimdilerde, küçük bir söz, ufak bir hadise aralarında orta çaplı bir kavganın çıkmasına yetiyordu.

Bir akşam oturup ilişkilerini gözden geçirmeye karar verdiler. Her ikisi de, boşanmayı istememekle beraber,işlerin böyle gitmeyeceğinin farkındaydılar. 
Erkek,

' Aklıma bir fikir geldi.' dedi. 'Bahçeye bir ağaç dikelim ve eğer bu ağaç üç ay içinde kurursa boşanalım. Kurumaz da büyürse bunu bir daha aklımızdan geçirmeyelim. Bu süre içinde  de ayrı ayrı odalarda kalalım.'

Bu ilginç fikir kadının da hoşuna gitti.

Ertesi gün gidip bir meyve fidanı aldılar ve birlikte bahçeye diktiler.

Aradan bir ay geçti. Bir gece bahçede karşılaştılar. 

Her ikisinin de elinde içi su dolu birer bidon vardı.