31.01.2012

TASARRUFLU OLMA YÖNTEMLERİ


Dolabınızda modası geçen yada kullanmadığınız bir çok elbise, takı, ayakkabı gibi eşyalarınız... Hatta spor yapmak için satın aldığınız ancak artık kullanmadığınız gereçler, biriktirdiğiniz fakat yıllardır yüzüne bile bakmadığınız koleksiyonlarınız, köşede duran ama artık hiç ilginizi çekmeyenmüzik aletiniz... Evinizdeki bu gereksiz kalabalıktan kurtulma vakti gelmedi mi? İşin kolayına kaçıp, zamandan da tasarruf etmek isterseniz, online satış ve açık arttırma siteleri tam size göre. Bu tüyoyu dikkate alırsanız, hem odanızda yer açıp yeni kullanım alanları yaratacak hem de kullanmadığınız eşyaları paraya dönüştürmüş olacaksınız.
Aylar, belki de yıllar önce abone olduğunuz dergi ve gazeteler periyodik olarak evinize gelmeye devam ediyor. Okumuyorsunuz, ancak o kadar alışmışsınız ki evinizde biriken bu fazlalık sizi hiç rahatsız etmiyor. Hem cebinize hem de evinize zarar bu durumdan sıyrılmazsanız, yakında eviniz bir çöp eve dönüşecek ve çöpe attığınız paranın hesabını bile tutamayacaksınız. Öncelikle online aboneliğe bağlanarak ya da Call Center’ı arayarak okumadığınız dergi ve gazete üyeliklerinizi iptal edin. Sonrasında biriken bu dergi yığınını 2. el online satışlarında ya da 2. el dergi satan dükkanlarda değerlendirip paraya dönüştürün
Haftalık ve tek seferlik yapacağınız mutfak alışverişine mutlaka aile üyeleriyle ortak bir liste oluşturarak çıkın. Listenin içeriğini ise, sadece ihtiyacınız olan öğelerden oluşturmalı ve liste dışına çıkmamaya özen göstermelisiniz. Ayrıca planlı olarak çıktığınız alışverişte satış elamanı da sizi etkileyemeyecektir.
Tatile çıkma kararı alışverişi de beraberinde getirir. Ancak bilirsiniz ki, sezonunda yapacağınız alışverişler bütçenize vereceğiniz en büyük zarardır. Her yıl yaptığınız tatil planı için, bir önceki sezon sonu alışveriş yaparsanız, yüzde70’e kadar varan daha az ödeme fırsatını yakalamış olursunuz. Bu avantajı ise sadece tatil alışverişinizde değil, tüm alışverişleriniz için kullanabilirsiniz. Ayrıca tatil için yapacağınız erken rezervasyon imkanlarından da yararlanarak bütçenize büyük bir katkıda bulunabilirsiniz.
                         
     ELİ AÇIK OLANLAR

Elim çok açık, para tutamıyorum diyenlerdenseniz, elinize geçen parayı, şimdiki ekonomik durumu baz almamanızı ancak gidişatı takip ederek, altına ya da dövize çevirmenizi öneririm. Bu sistemle, elinizde nakit para olmayacak ve anlık harcamalarınıza engel olacaksınız.

BOZUK PARALARI UNUTUN
Market, manav, kasap gibi yerlerden yapmış olduğunuz alışverişten artan bozuk paraları bir kumbaraya atın ve unutun. Çocukluğunuza geri dönerek bu alışkanlığı tekrar edinin. İhtiyaç anında açacağınız kumbaranız karşısında, geçen yıl giymiş olduğunuz montunuzun cebinde bulduğunuz parayı gördüğünüzde, ne hissettiyseniz aynı şeyi hissedeceksiniz.

KEYFİNİZE DÜŞKÜNSENİZ YANDINIZ
Özellikle İstanbul gibi bir metropolde yaşıyorsanız, toplu taşıma kullanımını bir kural olarak olmasa da, etik olarak benimsemelisiniz. Tek kişi olarak bindiğiniz taksi ya da yanınızda kimse olmadan kullanmış olduğunuz arabanızla hem trafik kirliliğine yol açıyor, hem de paranızı çöpe atmış oluyorsunuz. Metrobüs, metro, tramway gibi toplu taşıma araçları hem sizi istediğiniz yere daha çabuk götürecek hem de cüzdanınızdaki parayı eritmemiş olacaksınız.

YEME ALIŞKANLIĞINIZA DİKKAT
Dışarıda yemek yeme alışkanlığınızsa, para biriktirmenizi imkansız hale getiriyor. Özel bir gününüz değilse ya da özel bir program yapmadıysanız, hedefinize ulaşana kadar dışarıya aç karnına çıkmamanızı öneririm. Teferruat gibi görünen ancak para biriktirmenize büyük katkıda bulunacak olan bu önerime kulak verirseniz, harcamalarınızın azaldığına şahit olacaksınız. Ayrıca evde hazırlamış olduklarınızla daha sağlıklı besleneceksiniz...

PARA BENİM DOSTUMDUR :)))


Parayı aldık, şimdi ne olacak? Ben hemen önce ödemem gereken borçların bir bölümünü öder, geri kalanını da saklarım diye düşündüm. Her bir kazancımda, beni işsizlik dönemimde destekleyen dostlarıma olan borçlarımı ödeyecegim, çok zorunlu durumlar haricinde pek bir harcama yapmayacağım. Örnegin, kışlık botlarım varken, bir tane daha almayacağım. Kalan kısım için, YAŞAM KOCUM, paranı aldığında ne kadarını yatırıma ayırdın dedi? Ben paranın o bölümüne yapışmış gibiydim, yatırım falan aklıma gelmedi.

Yatırımdan kastı, altın almak, dolar biriktirmek falan mıydı? Hayır. İş yatırımından bahsediyordu. Daha ne kadarcık kazandım ki, iş yatırımı yapayım dedim. Bana o kadar çok örnek verdi ki, adamın ne kadar akıllı olduğunu bir kez daha hatırladım. Ben küçük bir miktarda olsa, bana geri dönüşü olacak harcamalarımı yapabilirdim. Örnegin, markamı tescil ettirebilirim, öncesinde logomu hazırlatabilirim, web sitesi için para harcayabilirim… Elbette bunları yapabilirdim, ama bir eylem planım yoktu ki. İşte bu haftaki ödevim kısa vadeli bir eylem planı hazırlamak. Bu planda öncelikle, şirket ismimi belirlemem, logoyu hazırla-t-mam, içerik oluşturmam ve web sitem olabilmesi için çalışmalara başlamam yer alıyor.

Oysa ben biraz daha müşterilerimle yaptığım işlerin sonuçlarını alıp, daha ağır ilerlemeyi düşünmüştüm. Yaşam kocu buna şiddetle itiraz etti. Çünkü kişinin hayata karşı verdiği mesajlar çok önemli… İş için adım atmak aslında kendimize ve çevremize, niyetimizin ne kadar güçlü olduğunu gösteriyor. Şimdiden bir şirket varmış gibi davranmam hatta bir kartvizit bastırmam, iş sahibi olma düşüncemi giderek içselleştirecek. Egom da bu değişim sürecinde beni korkutmak yerine beni desteklemeye başlayacak.

Kafama yattı bu plan… Şimdiden paramı artırmak için yapacaklarımı düşünmeye başlıyorum. Örnegin, nerelere link vereceğim, kimlerle bağlantı kuracağım, reklam verecek miyim, Google ile nasıl çalışacağım vs. Bu değişim elbette bir günde olmuyor. Ancak her adım yenisini daha hızlı getiriyor. Gelişmeleri paylaşmaya devam edeceğim. Gelecek yazıda zenginlerin ruh hallerini konuşmaya devam edelim… Görüşmek üzere…

OLUMLAMA CÜMLELERİ


Söz büyüdür. Bu nedenle kullandığınız her sözcüğün niyetinizle, varmak istediğiniz noktayla ilgili olmasına özen gösterin. Ağzımızdan çıkan en küçük bir söz bile tüm vücudumuza, tüm evrene yaydığımız bir emirdir. Dolayısıyla odaklandığımız düşünceler ve sıkça ağzımızdan çıkan sözler bir süre sonra bizim gerçekliğimiz olmaya başlar.
Bugüne kadar kim bilir size neler söylendi? Sadece öyle söylendi diye hiç denemeden, farkında bile olmadan kabul ettiğiniz kim bilir neler var? Ancak bunların artık önemi yok. Önemli olan nasıl bir "siz" yaratmak istediğiniz. Hayal ettiğiniz yeni sizi yaratırken, kelimelerin, hedefinize uygun olumlama cümlelerinin gücünü unutmayın. Bu cümleleri boş kaldığınızda, araba kullanırken, uykuya dalmadan önce, sabah kalkar kalkmaz aynaya bakarak sık sık yüksek sesle tekrar edin. Ödev verilmiş bir ilkokul çocuğu gibi sayfalar dolusu yazın. Yazı evrenle yaptığınız bir sözleşmedir.
Sitedeki olumlama cümleleri her gün artacağından, her seferinde karşınıza yepyeni cümleler gelecek. Bu cümlelerden faydalanabilirsiniz. Ancak kendi olumlama cümlelerinizi yazmak isterseniz dikkat etmeniz gereken birkaç nokta var:
1. Olumlama cümleniz olumlu olsun! Yani Hasta olmak istemiyorum yerine Sağlıklıyım gibi tamamen olumlu kelimelerden seçilmiş kalıplar kullanın.
2. İstiyorum ifadesinden kaçının. Mutlu bir hayat istiyorum demek yerine Mutlu bir hayata sahibim deyin. Evren onaylayandır. İstiyorum dedikçe istemekle kalırsınız. Sahibim dediğinizde tüm hücreleriniz o andan itibaren mutlu bir hayata sahip olduğu komutunu alır ve size bunu yaşatmaya başlar.
3. Cümleler hedefinizi net içersin. Zayıflıyorum gibi sonunun nereye gittiği belli olmayan cümleler kullanmayın. Eğer muhakkak zayıflamakla ilgili bir cümle kurmak istiyorsanız, varmak istediğiniz hedef kiloyu da içine koyarak 55 kilodayım, hatta 55 kiloda olduğum için şükürler olsun deyin.
4. Belirsiz ifadelerden kaçının. Kurduğunuz cümle herkes tarafından anlaşılabilecek basitlikte olsun.
5. Cümlelerinizi gelecek zaman yerine şimdiki zaman veya geniş zaman kipinde kurun. Çok mutlu olacağım demek yerine Çok mutluyum deyin. Gelecek zaman kipi yaşamak istediğiniz durumu her zaman daha ileri bir zamana öteler. Böylece hiçbir zaman o durumun içinde olamazsınız.
6. Olumlamalarınız başka insanlar hakkında değil kendiniz hakkında olsun. Bana saygı göstersin demek yerine, saygı görmeyi hak ediyorum deyin.
7. Cümlelerinizi yumuşatabilirsiniz. Kendimi olduğum gibi kabul ediyorum şeklinde ilk başta ikna olmakta zorluk çektiğiniz cümleleri kendimi olduğum gibi kabul etmeye niyet ediyorum/ hazırım/ başlıyorum, kendimi olduğum gibi kabul etmeyi öğreniyorum şeklinde yumuşatın. Zamanla bu cümleleri kabul ediyorum şeklinde değiştirirsiniz.
Japon Dr. Masaru Emoto suyun, söylenen sözlere, hissedilen duygulara, gösterilen görüntülere ve dinletilen müziğe göre nasıl bir değişim gösterdiğini birbirinden muhteşem su kristali fotoğraflarıyla gözler önüne seriyor. Vücudumuzun 4'te 3'ünün su olduğunu düşünürseniz, ağzınızdan çıkan her sözle önce kendinize sonra çevrenize neler yaptığınızı daha iyi anlayabilirsiniz.
Hayatınızı değiştirmek istiyorsanız mutlaka kullandığınız cümleleri de değiştirin ve olumlama cümlelerini bol bol kullanarak ruh halinizi daha olumluya çekin.
Olumsuz cümleleri şimdiki zaman kipinde değil, geçmiş zaman kipinde söyleyin: İlişkilerim kısa sürüyor yerine Bugüne kadar ilişkilerim hep kısa sürdü deyin. Böylece kendinizi bütün yeni ihtimallere açarsınız.
Olumlama cümlelerini kullanırken, aynı zamanda harekete de geçin: Artık her gün "zenginim" diyorum, yakında zengin olurum. Bu yanılgıya düşmeyin. Sadece zihininizi yeniden programlamanız yetmez. Hedeflediğiniz duruma doğru adım da atmalısınız. Bir aksiyon planı oluşturmalı ve harekete geçmelisiniz. Bu süreçte bir yaşam koçundan da destek alabilirsiniz

30.01.2012

SÖZ BÜYÜDÜR..


Hayalimi yaratmak ve hayalimi korumak benim sorumluluğumda...

Adım atmaya hazırım.

Ben her gün huzurla uyuyor, coşkuyla uyanıyorum.

Sevgi dolu, doyum verici, mutlu kılıcı ilişkileri hayatıma çekiyorum.

Cinselliğimi tüm kalbimle seviyor ve yaşıyorum.

Ben yaptığım her şey için kendimi onaylıyorum.

Yaptığım işi, verdiğim hizmeti talep eden birçok insan var.

İçsel zenginliğimi her geçen gün arttırıyorum.

Kim olduğum ve burada neden bulunduğum hakkında daha çok şey bilmeye niyet ediyorum.

Kendi ihtiyaçlarımı ön planda tutacak kadar değerliyim.
Özümden gelen mesajları almaya hazır ve açığım.

Güzel bir hayat yaratıyorum.

Hayatım her geçen gün daha da iyiye gidiyor.

Geleceğe güvenle bakıyorum, ben daima güvendeyim.

Başarılarımı önceden kutluyorum.

Ben özgürüm.

İçimdeki bilgeliğe güveniyorum.

Çekim alanımı genişletiyorum ve cazibemi arttırıyorum.

Bedenime ilgi gösteriyorum.

Düşlerimin ötesinde zenginleştiğimi kabul ediyorum.

Dünyanın ve toprağın enerjisi beni besliyor ve bana şifa veriyor.

Ben evrenin sonsuz bolluk ve bereketiyle doluyum, sonsuz bolluk ve bereketimi tüm çevreme ve ihtiyacı olanlara kolaylıkla yayıyorum.

Her şey yolunda, zaman bana bollukla yetiyor.

Hayatımda neşe, mutluluk ve zevke daima yer var.

Evrenin tüm iyiliğine ve bolluğuna açığım.

Önce kendimi hep ve daima, sevilmek istediğim gibi seviyorum.

ŞÜKÜR YAĞMURU


Şükretmek elimizdekinin kıymetini bilmek demektir. Evrenin sonsuz kaynağı vardır ancak herhangi bir kaynağını kıymetini bilene bolca verdiğine inanıyorum. Şükretmek elinizdeki zenginliği arttıracaktır. Mutlu olmak istiyorsanız şimdiden mutlu olduğunuz için şükretmeye başlayın.
Hayatınızda bolluğunu yaşamak istediğiniz her şey için şimdiden şükretmeye başlayın!

Yediğim her lokma için şükürler olsun.                                                     ŞÜKÜR YAĞMURU
Yürüdüğüm her adım için şükürler olsun.

Harika bir yaşam sürdüğüm için şükürler olsun.

Her gün hayallerimi gerçekleştirebildiğim için şükürler olsun.

Ağlayabildiğim ve gülebildiğim için şükürler olsun.

İç huzurumu arttıran insanlarla tanıştığım için şükürler olsun.

Sağlıklı bir bedene sahip olduğum için şükürler olsun.

Tüm nimetleri için doğaya şükürler olsun.

Şükredebilmeme vesile olan her şey için şükürler olsun.

Sevinçleri birlikte çoğaltabildiğim dostlara sahip olduğum için şükürler olsun.                                                          
Yüce evrende tek olmamı sağlayan, fark ettiğim ve etmediğim tüm yeteneklerim için şükürler olsun.

Başkalarına verecek şeylerim olduğu için şükran duyuyorum.

Değerimi bilen ve takdir eden insanların arasında olduğum için şükürler olsun.

Artan şansım için şükürler olsun.

Rüzgâra, yağmura, güneşe, bana yaşadığımı hatırlatan her şeye şükürler olsun.

Birlikte keyifle zaman geçirdiğim bir aileye ve dostlara sahip olduğum için şükürler olsun...

Beni onurlandıran ilişkiler yaşadığım için şükürler olsun.

Hayatın tadına varabildiğim, yaşamın keyfini de sürebildiğim için şükürler olsun.

Sevinçleri birlikte çoğaltabildiğim dostlara sahip olduğum için şükürler olsun..

Beni sevgiyle büyüten bir aileye sahip olduğum için şükran duyuyorum.

Özgür ve yaratıcı bir şekilde kendimi ifade edebildiğim için şükürler olsun.

29.01.2012

GİRİŞİMCİLERİN BAŞLICA ÖZELLİKLERİ


İster tam, ister yarı zamanlı olsun, herhangi bir iş kurarken çok miktarda sermayeye sahip olmanın ne kadar önemli olduğunu biliriz. Ama bahse girerim, hepimiz sıfır sermayeyle yola çıkıp servet sahibi olan insanlar olduğunu da bilir ya da en azından duyarız. Nasıl olur diye sorabilirsiniz. Girişiminizi başarılı kılacak, sermayeden daha değerli unsurlar olduğuna inanıyorum. İşte size bir liste.....

ZAMAN:
Zaman, sermayeden daha değerlidir. Çöpe atılmamak ve boşa harcamamak üzere bir kenara ayırdığınız zaman. Kar edebilmek umuduyla kurulacak ve pazara değer katacak bir işletmeye yatırılmak üzere ayırdığımız zaman. Artık, zaman denen bir sermaye ye sahibiz. Zaman ne kadar değerli? Uygun bir biçimde değerlendirilen zaman servet değerindedir. Boşa harcanan zaman yıkım olabilir. Değerlendirilen zaman mucizeler yaratabilir, öyleyse zamanınızı değerlendirin.

ÇARESİZLİK:
Yeni kuraçağı işte en büyük ilk yatırımı çaresizlik olan bir arkadaşım vardı. "Çocuklarım aç; bu işi başarmalıyım, Aksi takdirde ne yaparım," diyordu. Böylece, inandığı bir ürünü satmak üzere kurduğu işe 1 dolar yatırdı. 1 dolarla birkaç el ilanı yapıp perakende satış yapacak, kazandığı parayla da ürünü toptan alıp müşteriye teslim edebilecekti.
 Bir başka arkadaşım, liseyi bitirir bitirmez CHİCAGO' ya gitti. İlk işi, gece bekçiliğiydi. Biri ona neden gece bekçiliğine razı olduğunu sorduğunda, "yetersiz beslenme" ,diye cevap verdi. Aç olduğunuzda, bulabildiğiniz her türlü işte çalışırsınız. Çalışmak için bir yere gidersiniz; gece bekçiliği gibi; neresi olduğu farketmez. Yıllar sonra arkadaşım, Horatio Alger ödülünü aldı. Zengin ve güçlüydü; yaşam şekline örnek gösterebileceğim bir insandı. Ama ilk işi gece bekçiliğiydi. Çaresizlik, güçlü bir dürtü olabilir. Yapmalıyım, dediğinizde cereyan eder.
KARARLILIK:
Kararlılık, yapaçağım, der. Arkadaşım, önce "Müşteri bulmalıyım," dedi. Sonra, "İlk gün bitmeden birini bulaçağım," dedi. Hiç şüphesiz, birini buldu. "Bir kez işe yaradıysa, bir daha işe yarar," dedi. Fakat sonra, bir sonraki kişi "Hayır," dedi. Buna rağmen vazgeçmedi ve sonunda başardı.
 Şimdi neye yatırım yapmalısınız?

CESARET:
Cesaret, sermayeden daha değerlidir. Yanlızca 1 dolarınız ve çok cesaretiniz varsa, önünüze harika bir geleceğin olduğunu söyleyebilirim. Koşullara rağmen cesaret. İnsanlar, ne olursa olsun, en inanılmaz işlere imza atabilirler. Hiç böyle öyküler duymadık mı? İç savaşların cehenneme çevirdiği ülkelerde herşeyini kaybettşkten sonra yeniden yaşama dönmeyi başaranların inanılmaz hikayeleri. Onlar insan. İnsanları küçümseyemezsiniz. Bir şey yüzünden değil, her şeye rağmen cesaret.

SONRASINDA ŞUNLAR VAR:

HIRS

"Harika!! 3 adet satabiliyorsam, 33 adet de satabilirim. 33 adet satebiliyorsam, 103 adet de satebilirim." Geleçeğe yönelik hayallerinizle şaşkına dönersiniz.

İNANÇ

Artık, iyi bir ürününüz olduğuna inanmaya başlarsınız. Bu, muhtemelen iyi bir şirket. Ve kendinize inanmaya başlarsınız. Arkadaşım, iki çocuklu, işsiz ve bekar bir anne. "Bunu mutlaka başaraçağım," diyor. Kendine olan güveni artıyor. Bunlar, eşi benzeri olmayan yatırımlar. Para, bunun yanına yaklaşamaz. Ya 1 milyon dolarınız olmasına rağmen hiçbir inancınız olmasaydı ne olacaktı? Fakir olurdunuz. Zengin olamazdınız. Şimdi , sırada arkadaşımın neden bugün bir milyoner olduğunu açıklayan bir neden var.

YARATILIK

Beyninizi çalıştırmak. Muhtemelen bugüne kadar, beyin gücünüzün yaklaşık 10'da 1' ini çalıştırıyordunuz. Peki, kalan 10'da 9'luk bölümü de kullansaydınız ne olurdu? Neler olabileceğine inanamazsınız. İnsanlar, yapılacak en ilginç işlerle karşınıza çıkarlar. Yaratıcılık. Yaratıcılığınızın değeri nedir? Bir servet. Paradan daha değerlidir. Tek ihtiyacınız olan, 1 dolar ve çok fazla yaratıcılık. İşin yürümesini sağlayacak bir yol bulmak.

KALP VE RUH

Kalbin ve ruhun yerini ne tutabilir? Para değil. Para, kalbi ve ruhu satın alamaz. Kalp ve ruh, 1 miyon dolardan daha değerlidir. Kalp ve ruh olmaksızın 1 milyon dolar; bu yaşamak değildir. Hiçbir etkiniz yoktur. Ama kalp ve ruh, insanları harekete geçiren, görünmez bir büyü gibidir; İnsanları karar vermeye, eylemde bulunmaya ve tepki göstermeye iter.

KİŞİLİK

Tek yapmanız gereken, kişiliğinize çekidüzen vermek ve onu güçlendirmek. Sağlam bir kişiliğiniz var. Onu yanlızca her gün etkili olabileceği bir seviyeye getirmelisiniz. İster çocuk, ister işadamı, ister zengin, isterse yoksul olsun, kiminle konuşursanız konuşun, kişiliğinizin etkisini göstermelisiniz. Her yerde evindeymiş gibi davranabilen eşsiz bir kişilik. Akıl hocam şöyle derdi; "İster derme çatma bir kulübede bira içiyor; ister bir arkadaşınla boks maçı seyrediyor; isterse senatörün malikanesinde konuk ediliyor ol, her zaman rahat davranmayı öğrenmelisin." Zengin ya da yoksul olmaları fark etmeksizin, herkesle kolay iletişim kurabilmelisin. Kimin zengin, kimin yoksul olduğu sizin için önemli değilidir. Kim olursa olsun, biriyle benzersiz bir ilişki kurma fırsatı yakalamışsınızdır. Rahat bir kişiliğiniz olmalı. Her koşulda özünü koruyan bir kişilik.

KARİZMA VE İNCELİKLİ DÜŞÜNCE

Bir miktar tevazuuyla birlikte karizma. Bir şey söyleme ve insanların sizi hala sevmelerini sağlama yeteneği.Mükemmel!!!

Listenin tamamı, paradan daha değerlidir. 1 dolar ve size az önce ilettiğim liste ile dünyayı avucunuza alabilirsiniz. Hangi bölümünü ya da yaşamınızda hangi gelişmenin olmasını istersiniz, o sizindir. Size işin sırrını verdim. Sermaye. Paradan daha değerli olan ve hem geleceğinizi, hem de servetinizi garantiye alabilecek sermaye. Unutmayın; kaynaklarınız yok değil..
                                                                 JİM ROHN

BAŞARIYA GİDEN YOL REDDEDİLMEKTEN GEÇER


Geri çevirdiler, üzüldüler, kapı kapı dolaştılar; ama pes etmediler. Şöhrete giden yol reddedilmekten geçer. 'Senden bir şey olmaz.' Bu klişe cümleyi hayatının bir döneminde duymayan kimse neredeyse yok gibidir. Kimileri için bu söz üzerinde durulmaması gereken bir cümleye karşılık gelirken, kimileri için de hayat çizgilerini belirleyen bir hikayeyi barındırıyor.

Öyle ki, bu sözün ortaya çıkardığı hırsın tetiklemesiyle şöhret basamaklarını tırmanan bir çok ünlü simaya rastlamak mümkün. Dünyada ve ülkemizde adını sıkça duyduğumuz birçok ünlünün geçmişinde bir, 'Senden bir şey olmaz.' hikayesi saklı. Bir tür aşağılanmayı da içinde barındıran bu snun yüzüne özü verilen bir cevap niteliğinde. Kendilerini ispat etmek için yaptığı işe daha çok sarılan ünlü simalara starlık yolunu açan 'Senden bir şey olmaz.' sözü, onların hayatlarında aşağılanma manasından sıyrılarak adeta sihirli bir söze dönüşmüş.

Türk pop müziğinin 'minik seçe'si Sezen Aksu' nun yüzüne Unkapanı'nda "Senden şarkıcı olmaz" sözüyle kapanan kapılar, dünyaca ünlü basketbolcu Michael Jordan'ın yüzüne de benzer bir gerekçeyle kapatılmış; "Boyun kısa, senden basketçi olmaz." Yine Ferhan Şensoy'un "Senden tiyatroçu olmaz," dediği Yılmaz Erdoğan tiyatrocu olmakla kalmayıp kendi tiyatrosunu bile kuracak noktaya yükselirken, Müjdat Gezen Sanat Merkezi'nden "Senden tiyatrocu olmaz" diye atılan Evrim Akın, Avrupa Yakası dizisinde Selin tiplemesini başarıyla canlandırdı. Bir dönem çok okunanlar listesinde yer alan Richard Bach'ın Martı adlı kitabı tam 18 yayınevi tarafından reddedilerek "Senden yazar olmaz." rekorunu kırarken, Beşiktaş'ın bu sene renklerine kattığı Portekizli Rodrigo Tello, 1995 yılında Futbol oynamak için gittiği Colo Colo ekibince "Senden futbolcu olmaz" sözüyle evine gönderilmiştir.

Müzikten spora, tiyotradan aktörlüğe, mankenlikten iş dünyasına kadar birçok ünlüye şöhretin yolunu açan bu söz, içerdiği kötü anlam yanında yıldızlarını parlatmakta da son derece etkili olmuş. Öyle ki, bu sözü duymasalar ve hırs yapmasalar belki de bugün onları tanıyor olamayacaktık.






GÖRÜNDÜĞÜ GİBİ DEĞİL


Hayat her zaman göründüğü gibi değil; görünen; hiçbir şey de olduğu gibi olmayabilir.

Bir kanarya soğuk bir kış gününde yiyecek bulmak için kanat çırpıp duruyormuş. Hava o kadar ayazmış ki, minik kuş dayanamayıp karın üstüne düşmüş. Minik kuş çaresiz soğuk karın üstüde ölümü beklerken, oradan geçen bir inek kuşun üstüne pisletmiş. Kuş öyle bir sinirlenmiş ki kanatları donmamış olsa kalkıp ineği dövecek. Bir de bakmış ki, pisliğin sıcaklığı ile kanatları çözülmüş, yaşama geri dönmüş. Öyle bir sevinçle ötüyormuş ki, oradan geçen bir kedi bunun sesini duymuş ve pisliği eşeleyip kuşu pislikten çıkarmış. Kuş buna da çok sevinmiş ve kediye teşekkür edecekmiş ki, kedi onu yemiş.

Bu hikayeden çıkarabilaceğimiz iki ders var...

1) Her zaman seninle iyi geçinmeyen insanı düşmanın sanma.
2) Sana her zaman da yardım bahanesiyle yaklaşmak isteyenlere aldanma.

VİKTOR HUGO


Ağlamak için gözden yaş mı akmalı?
Dudaklar gülerken insan ağlayamaz mı?
Sevmek için güzele mi bakmalı?
Çirkin bir tende, güzel bir ruh, kalbi bağışlayamaz mı?
Hasret, özlenenden uzak kalmak mıdır?
Özlenen yanındayken hicran duyulamaz mı?
Hırsızlık; para, mal çalmak mıdır?
Saadet çalmak, müthiş hırsızlık olamaz mı?
Solması için gülü dalından mı koparmalı?
Pembe bir gonca iken gül dalında solmaz mı?
Öldürmek için silah, hançer mi olamalı?
Saçlar baği gözler silah,
Gülüş, kurşun olmaz mı?...

SİZ NERDESİNİZ???




YÜZDE 100 :  YAPTIM.
YÜZDE 90   :  YAPACAĞIM.
YÜZDE 80   :  YAPABİLİRİM.
YÜZDE 70   :  YAPABİLECEĞİMİ SANIYORUM.
YÜZDE 60   :  BELKİ YAPABİLİRİM.
YÜZDE 50   :  YAPABİLİRDİM.
YÜZDE 40   :  YAPABİLİRDİM SANIYORUM.
YÜZDE 30   :  KEŞKE YAPABİLSEYDİM.
YÜZDE 20   :  NASIL YAPILACAĞINI BİLEMİYORUM.
YÜZDE 10   :  YAPAMAM.

27.01.2012

AŞK BÖYLE GELİR....


İlk adım anne babandan kurtulmaktır. Ve bununla annene babana karşı saygısız ol demek istemiyorum, hayır. Bunu söyleyecek en son kişi benim. Fiziksel anlamda anne babandan kurtulman gerektiğini söylemiyorum, demek istediğim şey, içerideki anne baba seslerinden, içindeki programdan, içindeki kasetlerden kurtulman gerekiyor. Sil onları.

Şayet bir makina değil bir insan olmak istersen anne babandan kurtul. Ve dikkatli olman gerekecek. Bu zor iştir, çetin bir iştir; onu hemen beceremezsin. Davranışlarında çok dikkatli olmak zorunda kalacaksın. Annen oradayken, senin aracılığınla iş görürken izle ve gör. Bunu bırak, ondan uzaklaş. Annenin hayal bile edemeyeceği tamamıyla yeni bir şey yap. Örneğin, erkek arkadaşın gözlerinde büyük bir hayranlıkla başka bir kadına bakıyor. Şimdi ne yaptığını izle. Baban başka bir kadına baktığında annenin yapacağı şeyin aynısını mı yapıyorsun? Eğer bunu yaparsan aşkın ne olduğunu asla bilemeyeceksin, sadece bir hikâyeyi tekrar ediyor olacaksın.
O farklı aktörler tarafından oynanan aynı oyun olacaktır, hepsi bu. Aynı kokuşmuş oyun yeniden ve yeniden ve yeniden oynanıyor. Bir taklitçi olma. Ondan kurtul. Yeni bir şey yap. Annenin aklının ucundan bile geçmeyen yeni bir şey yap. Bu yenilik senin varlığına getirilmelidir, o zaman senin aşkın akmaya başlar.
O halde gerekli olan ilk şey anne babandan kurtulmaktır.
İkincisi şudur: İnsanlar kıymetli bir eş bulacağına sevebileceklerini zannederler; saçmalık. Asla birisini bulamayacaksın. İnsanlar sadece mükemmel bir erkek ya da bir kadın bulduklarında seveceklerini zannederler. Saçmalık! Onları hiçbir zaman bulamayacaksın çünkü mükemmel kadın ve mükemmel erkekler mevcut değildir. Ve şayet var iseler senin sevgini umursamayacaklardır. Onlar ilgilenmeyeceklerdir.

Yaşamı boyunca mükemmel bir kadın arayışı yüzünden bakir kalmış bir adam duymuştum. Yetmiş yaşındayken birisi şöyle sordu: "Seyahat edip durmaktasın; New York'tan Katmandu'ya, Katmandu'dan Roma'ya, Roma'dan Londra'ya arayıp duruyorsun. Bir tane bile mükemmel bir kadın bulamadın mı?"

Yaşlı adam çok hüzünlendi. "Evet, bir seferinde buldum. Bir gün, çok uzun zaman önce mükemmel bir kadınla karşılaştım."

Soruyu soran kişi, "O zaman ne oldu? Niçin evlenmedin?" diye sordu.

Üzüntülü bir şekilde, "Ne yazık ki o mükemmel bir erkek arıyordu" dedi.

Ve şunu aklında tut, iki varlık mükemmel olduğunda onların aşk ihtiyacı ile senin aşk ihtiyacın aynı değildir. Onun bütünüyle farklı bir niteliği vardır. Aklında tutman gereken şey, asla mükemmel bir erkek ya da kadın arayışında olmamaktır. Bu fikir de, yani mükemmel erkeği yahut kadını bulmadan mutlu olamayacağın senin aklına yerleştirilmiştir. Bu nedenle de sen mükemmel olanı aramaya devam edersin ve bulamazsın, bu yüzden de mutsuzsun.
Aşkın içine akmanın ve içinde gelişmenin mükemmelliğe ihtiyacı yoktur. Aşkın diğeriyle hiçbir alakası yoktur. "Mükemmel, kirlenmemiş hava olmadığı sürece nefes almayacağım" demezsin. Karnın açsa ne olursa olsun bir şey yersin. Çölde susuzluktan ölmek üzereysen herhangi bir şeyi içeceksin. Coca Cola içmek için ısrar etmeyeceksin.
Bu nedenle anımsanması gereken ikinci şey mükemmeliyeti istememektir, aksi takdirde senin içine akan sevgiyi hiç bulamayacaksın. Tam tersine sevgisiz hale geleceksin.
Ve birisini sevmeye başladığında talep etmeye başlama; aksi takdirde daha en başından kapıları kapatıyorsun. Hiçbir şey bekleme. Şayet önüne bir şey çıkarsa şükran duy.  Eğer bir şey gelmezse onun gelmesi için bir neden yoktur, onun gelmesine gerek toktur. Onu bekleyemezsin.
Aşkın sevgi dolu bir atmosfere ihtiyacı vardır; aşkın şükran minnet iklimine ihtiyacı vardır. Aşkın bir talepsizlik atmosferine, beklentisizlik atmosferine ihtiyacı vardır. Anımsanması gereken ikinci şey budur.
Ve üçüncüsü şudur: Nasıl sevgi alacağını düşünmektense vermeye başla. Verirsen alırsın. Başka bir yolu yoktur. İnsanlar yakalamak ve elde etmekle daha ilgilidir. herkes elde etmekle uğraşır ve görünen o ki hiç kimse vermekten keyif almaz. İnsanlar son derece isteksizce verir. Şayet bir şekilde verirlerse de yalnızca almak üzere verirler. Ve onlar neredeyse işadamı gibidirler. Bu bir pazarlıktır. Onlar her zaman verdiklerinden daha fazlasını aldıklarından emin olmak için gözlerini dört açarlar; o zaman bu iyi bir pazarlıktır, bu iyi bir ticarettir.
Aşk bir ticaret değildir. O yüzden bir işadamı gibi olmayı bırak. Aksi takdirde yaşamını ve aşkı ve onun içindeki tüm güzellikleri ıskalayacaksın. Varoluş ticaret nedir bilmez. Ağaçlar çiçek açar, bu bir iş değildir. Yıldızlar ışıldar. Bu bir ticaret değildir ve onun için bir şey ödemene gerek yoktur ve hiç kimse senden bir şey talep etmez. Bir kuş gelir ve kapının önünde oturur şarkı söyler. Ve kuş senden herhangi bir sertifika ya da onaylanma işareti istemeyecektir. O şarkısını söyledi ve mutlu bir şekilde arkasında hiçbir iz bırakmadan uzaklara uçup ayrıldı.
Aşk bu şekilde büyür. Ver ve ne kadar elde edebileceğini görmeyi bekleme. Evet, o gelir. O binlerce katıyla gelir. O kendi başına gelir, onu talep etmeye gerek yoktur. Talep ettiğinde o asla gelmez. Talep ettiğinde onu öldürmüşsündür, bu nedenle ver. Vermeye başla.
Birey haline gel, ilk şey budur. İkinci şey, mükemmeliyet bekleme, isteme ve talepte bulunma. Sıradan insanları sev. Sıradan insanlarda yanlış hiçbir şey yoktur. Sıradan insanlar olağan üstüdür! her insan evladı son derece eşsizdir; bu eşsizliğe saygı göster.
Üçüncüsü, ver ve hiçbir koşul olmaksızın ver. O zaman aşkın ne olduğunu bileceksin. Onu tanımlayamam. Onu büyütmek için yol gösterebilirim. Bir gül goncasını nasıl ekeceğini, onu nasıl sulayacağını, ona nasıl gübre vereceğini, onu nasıl koruyacağını sana gösterebilirim. Sonra bir gün ansızın gül ortaya çıkar. Ve evin güzel kokularla dolar. Aşk böyle gerçekleşir.  (osho kitabından)

HAYATA POZİTİF GÖZLERLE BAKABİLMEK


Hayatını, 30'lu yaşlara kadar olaylara negatif yönden bakarak geçirmiş biri olarak, elime bir şey geçmediğini ve olayların daha da kötü ceryan ettiğini gördüm.

Bir gün kendime, sevdiklerime, hayata haksızlık ettiğimi fark ettim. Zaman geçiyordu. Tik taklar hızlı ilerliyordu. Böyle devam etmemeliydim.
Değişmem gerekiyordu. Ailemden aldığım destekle ve azimle değişmeye karar verdim. Bunu başarı ile hayatıma uyguladım. Şimdi kendimi daha mutlu, huzurlu ve enerji dolu hissediyorum. Artık hayata pozitif gözlerle bakabliyorum.
İnsan istedikten sonra, çaba sarf ettiğinde, inatla üzerine gittiğnde olumsuz özelliklerinden sıyrılabiliyormuş, ben bunu öğrendim.
Olumlu düşündükçe pozitif enerji yaydığımı ve bu enerjinin ikiye katlanarak yine bana geri döndüğünü gördüm.

Kardeşim sen düşünceden ibaretsin.
Geriye kalan et ve kemiksin.
Gül düşünürsün, gülistan olursun.
Diken düşünürsün dikenlik olursun.

26.01.2012

ÖĞRENCİLERE PARA BİRİKTİRME İPUÇLARI


Geliriniz için yapabileceğiniz en iyi şey organize olmaktır. Her hafta ne kadar geliriniz var? Gece dışarı çıkmak için ne kadarınız var? Hepsini bir Excel dosyasına yazarak, Windows SkyDrive'da saklayarak organize olun. Böylece her bilgisayardan değişiklik yapabilir ve sanal olarak internet bağlantısı olan her yerden dosyanıza ulaşabilirsiniz - tatilde eve geri döndüğünüzde bile.

Evinizde olmadığınız sürece, diğer herkesle aynı harcamaları yapmak durumundasınız. En ucuz benzini ve elektrik sağlayıcıları ve hatta sigorta ve cep telefonu kampanyalarını bulmak için internete ve fiyat karşılaştırma sitelerine başvurun. Bir alışveriş listesi çıkarın ve ona bağlı kalın, günlük alışveriş için ise indirim dükkanlarını kullanın ve olabildiğince süpermarketlerin kendi markalarının ürünlerini kullanmaya çalışın.

Pek çok ülkede öğrenci kartları size giysilerden demiryollarına kadar her konuda indirim sağlar. Reklamı yapılmasa da, pek çok mağaza veya restoran yoğunluğu sağlamak amacıyla yüzde on ila onbeş arası indirim sunarlar.

Basit birikimler büyük farklar yaratır. Kitap satın almak yerine ödünç alın (üniversite kütüphanesi kadar şehir kütüphanesinden de). Okula evde hazırladığınız öğle yemeğini götürün. Arkadaşlarınızla yol masraflarını paylaşın. Yemek pişirmeyi öğrenin (pahalı hazır yemekler ya da siparişler yerine) Hepsini toplayın ve bir dönemde ne kadar çok para biriktirdiğinizi görün.

Her gece partilemeye gerek yok. Aslına bakarsanız, sağlığınızı düşünecek olursak, çalışmalar ve bütçenizi de göz önünde bulundurursak, sık partilememelisiniz. Partilemek de diğer her harcama gibi planlanmalıdır. Haftada bir ya da iki gece için bütçe çıkarın (ödeyebileceğiniz kadar) ve diğer davetlere hayır demeyi öğrenin. Plansız birdenbire gelişen durumlar elbette kaçınılmaz ama çoğu zaman sosyal hayatınız limitli bütçenize ayak uydurmak zorunda...

Dışarı çıktığınız zaman öğrenci indirimlerinin ve happy hour avantajlarından yararlanın (elbette alkol alımını uygun bir limitte tutacak kadar). Yürüyerek gidebileceğiniz bir bar bulun ve taksiye para vermekten kaçının. Dışarı çıkmadan önce evde bir kaç ucuz içkiyi tüketin ve dışarıda vereceğiniz pahalı içki paralarından kurtulun.

Eğer erken rezervasyon yaparsanız pek çok şey daha ucuza gelir. Bunlara tiyatro ve tren biletleri, koç ücretleri ve şovlar dahil. Son anda anne ve babanıza yüklenmekten vazgeçin. Dönem içinde eve bir seyahat planlayın ve biletleri olabildiğince erken almaya çalışın.

Eğitiminiz en önemli önceliğiniz olmalı ama pek çok öğrenci üniversiteye giderken çalışıyor. Bu pek olası gözükmese de, alternatifi yani üniversiteyi borçlar yüzünden bırakmak daha da kötü bir durum. Biraz planlamayla, bir tezgahın ya da barın arkasında haftada bir kaç saat çalışmak, eğitim ve sosyalleşmeyle beraber takviminize sığdırılabilir. Tatilerde ise çalışma saatlerinizi çoğaltabilir ve hatrı sayılır bir harçlık elde edebilirsiniz.


Eğer harcalamarınızı kontrol ederseniz, dikkatsizlik yüzünden borca boğulmazsınız. Bankaların online şubelerini kullanın ve hesabınızı düzenli olarak kontrol edin. Bozuk paralarınızı bir kavanozda biriktirin (yıl sonunda bu bozuklarla bir kaç gece dışarı bile çıkabilirsiniz). En önemlisi, bankomatlardan yalnızca ihtiyacınız olan kadar para çekin. Üstünüzde ne kadar çok para taşırsanız, o kadar çok harcama yapma olasılığınız var.

Üniversitede borç almak kaçınılmaz olabilir ama bu alınan borcun türüne göre dünyanın sonu anlamına da gelmez. Üniversiteniz konu hakkında özel önerilerde bulunabilir ama genel kural iyi borçların resmi öğrenci kredisi olduğudur. Kötü borçlar ise kredi kartları, mağaza kartları ve banka kredileridir. İlkini kullanmaya, diğerlerinden ise kaçınmaya bakın.









21.01.2012

AŞKBOOK-4


İLİŞKİDE LİSTELERİ OLANLAR

Birçoğunuzun kafasında ideal kadın, ideal adam tanımlamaları var biliyorum. Benim de vardı. Evet ne istediğimizi bilmek çok önemli bunu kabul ediyorum. Fakat ilişkilere gelince ne istediğini 'TAM OLARAK BİLMEK' bakın sizi nasıl bir tuzağın içine çekiyor.

Sizlere anlattığım şeyler hem kadın hem erkek için geçerli, bazen kadınlardan bazen erkeklerden örnek veriyorum diye lütfen taraflardan biri üzerüne alınmasın, diğer taraf zeytinyağı gibi üstüne çıkmaya çalışmasın.

Gelin hem kadını hem erkeği bu başlıkta birlikte inceleyelim. Kahramanlarımız Ceyda ve Haluk olsun.
  Ceyda' nın şu anki durumu 28 yaşında, bekar ama ona sorarsanız evde kalmak üzere, kafasında İDEAL bir erkek tipi var.


_Kültürlü olsun.
_Beni sahiplensin.
_Neşeli bir insan olsun.
_Yakışıklı olsun.
_Bana değer versin, saygı göstersin.
_Dürüst olsun.

Evvet listedeki maddeler size de tanıdık geliyor olabilir.
Aslında Ceyde hiç öyle fazla birşey istemiyor. Her normal insan bunları ister.Haluk' un şu anki durumu: 31 yaşında, bekar, artık bir ailesi olsun, eşi, annesinin elini öpsün istiyor. Ve onun da kafasında İDEAL bir kadın tipi var.

_Güzel olsun.
_Neşeli olsun.
_Öyle çok dik kafalı olmasın.
_Bana saygı ve sevgi göstersin.
_Dürüst olsun.
_Anneme, babama saygı göstersin onları sevsin.

Tamam valla kabul ediyorum, Haluk da öyle çok fazla bir şey istemiyor. Sorun zaten istediklerinde değil, İSTİYOR OLMALARINDA daha işin en başından.

Sernaryomuza devam edelim anlayacaksınız. Ceyda ve Haluk bir şekilde bir araya geldiler. Elbette çekim yasası sayesinde. Görünürde belki bir arkadaşları onları tanıştırdı. Hiç farketmez. Bir araya geldiyseniz bu bir çekim yasasıdır. Birbirlerinden hoşlandılar ve sonra bir akşam yemek yemeğe karar verdiler.

Ceyda, en güzel elbiselerini giyindi, topuklular hazır, parfümler sıkıldı, en yakın arkadaşlara text mesajlar yazlıdı, Facebook' a Twitter' a en pozitif mesajlar yazıldı, omuza şık bir çanta atıldı VE bilin bakalım otomatikman yanına başka ne aldı? Lütfen bir durun ve düşünün. Ceyda yanına bir şey daha aldı.

İDEAL ERKEK listesini. Sürekli aklında olduğu için, zaten başka türlü düşünemez bile şu an. Kafasından geçen düşünce, " Ayy Haluk eğer O ise, acaba düğünümde ne giyinsem?"

Haluk, traşını oldu, saçlar tarandı, pantolon, ceket hazır, ayakkabılar parlatıldı, internetten akşamki maçın sonuçlarına bakıldı, araba zaten gündüz yıkatılmıştı, yakın arkadaşları omzuna vura vura kapıdan uğurlandı VE Haluk tabiki yanına İDEAL KADIN listesini almayı ihmal etmedi.

Ceyda'nın evinin önünde veya restoranda buluşuldu. İlk ıvız zıvır sohbetten sonra ufak ufak iki taraf da birbirini süzmeye başladı. "Acaba listemdekş kaç maddeye uygun?"

ÖNEMLİ: İsetdiğiniz kadar 'ama benim için öneml değil, ilk buluşmada bakmam valla öyle şeylere" diyebilirsiniz. Eğer bir listeniz varsa BAKACAKSINIZ demektir. Çünkü o liste zaten emin olmak için var. Şimdi bakın flim nasıl kopmaya başlayacak.

Diyelim ki -canım senaryo bu ya istediğimiz gibi yazarız.- Ceyda o gün sabahtan annesi ile soonnn derece gereksiz bir şeyden ötürü tartıştı. Hatta tartıştıkları konuyu bile verelim Ceyda'ya

__Ceyda'cım, annen senin iş yerindeki arkadaşlarınla gideceğin seyahate çok karşı cıktı. Annene göre daha aklı başında bir yerlere gidemezmiymişsiniz.

Sohbet sırasında, ki ilk buluşmalarda hani sessiz kalınması iyiye alamet değildir ya, tam bir sessizlik olaçağı sırada, Ceyda, 'acil anlarda konuşulacak konular' kutusuna elini attı ve annesinin olayı aklına geldi.

__Ee Haluk bu yaz senin tatil planların neler?
__Bilmiyorum valla iş güç işte, daha bir şey planlayamadık. Ya sen?
__Falanca yere gideceğiz ama annem yine bu sabah dır dır dır kafamın etini yedi. Ay bi de ne dedi biliyormusun vıdı vıdı vıdı vıdı vıdı vıdı vıdı vıdı vıdı vıdı......

Artık muhtelemen Haluk dinlemiyor çünkü, bir anda Ceyda nın  bir lafı, Haluk'un listesindeki maddelerden birinin üstüne cart diye kırmızı bir çizik attı.

'Kendi annesi hakkında böyle konuşan benim annem babam hakkında neler söyler?'

Haluk bunları düşünürken belki Ceyda bir espri yaptı ve Haluk bunu kaçırdı. İşte O an Ceyda'nın da listesindeki maddelerden birinin üstü kocaman kırmızı bir çizik yedi.

'Ay o kadar komik laf ettim tınmadı bile. Tam odun bu yaa zaten tatil lafı geçince bile iş güç dedi. Ben de oğlanı ilk gördüğümde nasıl neşeli bir tiptir sanmıştım.'
Sizce abartıyor muyum?
Hiç mi başınıza gelmedi?
Kabul, belki ilk 10 dakika olmamıştır ama gecenin ilerleyen saatlerinde olmuştur. Bir öğrencim gecenin sonunda yemekten kalktıklarında, adamın sandalyesini tutmamasını, sonra merdivenlerden inerken adamın bir adım geriden gelmesine takmıştı kafayı.

_Pardon hayatım, adam ne yapsaydı? Seni bırakıp önden mi yürüseydi.
_Yok Aykut'cum ama adettir. İçeri girerken arkada duracak, çıkarken önden çıkacak.
Listeniz olduğu sürece
HİÇ KİMSE O SINAVI GEÇEMEYECEK!

Çünkü, kaçırdığınız çok önemli bir şey var. Ayakları yere basan, sağlıklı, huzurlu bir ilişkinin en önemli unsurlarından biri 'birbirinizden öğrenmektir.'Bu bir enerji alışverşidir. Bakın birbirinize öğretmektir demedim. Birbirinizden öğrenmektir dedim.

Eğer ilk tanıştığınızda benim ya da Esra'nın bir listesi olsaydı neler olurdu?
Ben kafadan kaybederdim. Muhtemelern Esra da kaybederdi. Çünkü daha önce var olan listelerimizin hiçbirine zaten uygun değildik. Ben size sadece kendi halimden bahsedeyim.

_30'larda bir garson barmen.
_Son 10 küsür yıldır doğru dürüst ilişkisi olmamış.
_Son derece ukala, insanları sürekli aşağılayan biri( şimdiki halim o zamanın yanında melek, valla melek.)
_Kültür desen, tamam vardı ama, Esra ile karşılaştırınca, kurbağa ile prenses gibi kalıyordum.
_Veee profesyonel yalancı.

Zaten bu sonuncu bile yeterdi Esra'nın benimle bir ilişkiye girmemesi için..... EĞER elinde bir listesi olsaydı. Zaman içinde ben Esra'dan, Esra benden öğrendi bir çok şeyi.

Esra beni karşısına alıp, bak şekerim, artık şöyle davranacaksın, sonra böyle davranacaksın ASLA demedi. Size biraz önce söylediğim gibi, birbirimize öğretmedik, birbirimizden öğrendik.

Benim son derece kıl olacağım, aşalayabileceğim biri ile karşılaştığımızda, Esra'nın o kişiye sevgi dolu bakışlarını gördüm. Önce anlam veremedim. Bana göre o kişi, kıl olmalıydı yahu. Ama Esra olmuyordu. Sadece seyrettim, anlama çalıştım. Mümkün olduğunu gördüm, uygulamaya çalıştım.
İlişkimizin ilk haftalarından birinde sabah uyuyakalmıştık ve Esra, vermesi gereken yoga dersine geç kalmıştı. Panik içinde ne yapaçağımızı düşünürken, ben hemen süper bir yalanla çözüverdim olayı. 'Ara onları ve yolda gelirken araba bozuldu' de. 'Ben de seni 20 dakikada yetiştirebilirim zaten' dedim. Esra yoga merkezini aradı ve aynen şöyle dedi.

__Çok özür dilerim uyuykalmışım. Bana orada beni bekleyen öğrenci listesini verirseniz tek tek telefon edip özür dilemek isterim hepsinden.
           
                                                                                                AYKUT OĞUT bölüm 4

_

aşkbook3 yazısı için tık tık
yağmurun dünyasını facebookta beğenmek için tık tık

19.01.2012

AŞKBOOK-3


İLİŞKİ NEDİR?
Ben size, hocamdan öğrendiğim, uygulamaya koyduğum ve sonuçlarından son derece memnun olduğum "ilişki" tanımını vereyim. Beğenirseniz alın sizin olsun.

İLİŞKİ; kendinizi tanımanın en güzel yorludur ve bir ilişkiye KİM OLDUĞUNUZU ÖĞRENMEK İÇİN gireriz.

Hatta biraz önce ekranda yazan "ilişki" kelimesine bakarken, birden aklıma şu geldi;

İnsanın
Labirentleri
İçinde
Şevkle
Kolayca
İlerleyebilmesi.

Valla çok güzel oturdu bence. Hepimizin "EGO" adını verdiğimiz labirentleri var. Bir ilişki içinde, işin içine dugusal bir bağda girince, öyle farklı insanlar olmaya başlayıveriyoruz ki, kendimizi gerçekten tanıyoruz. Ben kıskanç bir adam olduğumu hiçbir şekilde bir arkadaşla, kadın-erkek fark etmez, deneyimleyemezdim. Bana kendimi tanımam için bir ilişki gerekiyordu.

İLİŞKİLERİ BİR MADALYA OLARAK GÖRENLER...

Kitaplarımda hep anlattığım bir A ve B kutusu olayı vardır. Burada da sizlere bir cümle ile anlatayım. Şu an içinde bulunduğumuz duruma A kutusu, içinde bulunmak istediğimiz duruma ise B kutusu diyoruz basitçe. Siz A kutusundayken evrene güzel güzel sipariş veriyorsunuz ve B kutusunuz geçiyorsunuz. Aman da ne kadar basitmiş. İlişkilere gelince olay birdenbire değişiyor ama.
Doğada her şeyin organik bir gelişimi, bir kreşendosu vardır.
-Domates TOHUMU ekersiniz, DOMATES çiçeği oluşur ve SONRA domates toplarsınız. Daha,  boş tarlaya trene bakar gibi bakıp, iki dakika sonra domates toplayan olmamıştır.

Hiç sevmediğim bir geyik vardır, ama burada değinmeden geçemeyeceğim. Hani derler ya "attım ceketi koltuğun üstüne, hamile kaldı" diye. Hiç şunu duydunuz mu? -Attım ceketi, o da bana nur topu gibi çocuk fırlattı!!!!
Bir çocuğun oluşması, doğması için bile belirli bazı adımların gerçekleşmesi gerekir.
"İLİŞKİ" içinde aynı organik gelişim, kreşendo gerekir.

__Önce bir ilişkinin varlığını düşünürsünüz, istersiniz.
__Sonra biri ile tanışırsınız, o tanıştığınız biri sizin içinde onu bir daha görme hissi uyandırır.
__ Bir daha gördüğünüzde, onu daha yakından tanıma hissi uyanır.
__Onu daha yakından tanıdığınızda iyice yakından tanımak birlikte daha çok vakit gecirmek istersiniz.
__Sonra o insanı hayatınızın bir parçası haline getirmek istersiniz.
__Sonra onu hayatınızın en büyük parcalarından biri yapmak istersiniz.
__Sonra iki parça birlikte 'Yahu bizim minyatür halimiz nasıl olurdu ' der ve genişlersiniz.

Kabul ediyorum bunların hepsi 24 saat içinde bile olabilir. Esra ile benim oldu valla. AMA biz bu adımları yani ilişkinin organik halini -çok hızlı da olsa- yaşadık.
Sözüm, ilişkiyi bir sonuç, bir ödül, elde edilmesi gereken, olmazsa olmaz diye görenlere. Organik gelşimin dışına çıkıp, her arkadaş partisinde 'Ay kız acaba burada koca bulabilecek miyim? ',' Oğlum valla bu sefer de orada güzel kızlar yoksa bir daha gelmem' diyenlere.

Şu ana kadar bulamadınız çünkü bütün adımları atlayıp EN SON ödülün peşindesiniz. Yani trene bakar gibi boş tarlaya bakanlardan. Domatesler çıkmayacak hiç beklemeyin. Bu demek değil ki bir ilişkiniz olmayacak. Olur yahu neden olmasın ama bakın nasıl olur.


                                                                                                      AYKUT OĞUT BÖLÜM-2

AŞKBOOK-2


1_ İLİŞKİYİ TANIMLAMAK
   70 li senelerde yaşayanlar o zamanlar kullanılan kravat genişliklerini ve pantolon paçalarını çok iyi hatırlayacaklardır. O zaman giyindiğiniz bir pantolon ve kravatla bugün işe gidiyor musunuz?

-Elbette hayır.

80 li senelerde ilk kullanılan ev bilgisayarları ile bugün işlerinizi halledebilir misiniz?

-Kesinlikle hayır.

60 larda bir simite ödediğiniz parayı bugün ödeyebilir misiniz?

-Öyle bir para bulamazsınız bile.

Ya da en büyük zevklerinizden biri evde oturup her akşam üç saat olan siyah beyaz televizyon yayınını seyretmek mi?

-Bazılarınızın "Kız o ne be" dediğinden eminim.

Zaman değişiyor. Zamanla birlikte anlayışımız, zevlerimiz, isteklerimiz, yapabileceklerimiz, hayatlarımızı yaşama şekillerimiz bile değişiyor.

AMA

İlişkilere gelince, ahh o ilşkilere gelince hala büyükannelerimizin, annelerimize öğrettikleri, annelerimizin babalarımızın bize öğrettikleri 40 lı yıllara ait ilişkileri, 2011 yılında yaşamaya çalışıyoruz. Bir erkekten ya da bir kadından neler istiyoruz kısmına birazdan geleceğim, şimdi sadece herkesin ortak maddesi olan bir şeyden bahsetmek istiyorum. Sevgili kadınlar lafım özellikle size;

-Maddi gücü yerinde olsun, iş güç sahibi olsun, iyi para kazansın.

İyi güzel olsun, olmasın diyen yok ama,

NEDEN?

İnsanlara NEDEN diye sorduğumda -Daha hiç şaşmadım.- Önce bir duraksama görüyorum. Şu ana kadar düşünmemişler bile, böyle bir şeyi neden istediklerini. Biraz düşündükten sonra mırın kırınlar başlıyor.
-Ee canım bir baltaya sap olmuş olsun ama Aykut ya.
-İyi güzel anladık olsun tamam. Ama adamın baltasından ve onun sapından sana ne?
Senin işin yok mu?
-Evey var.
-Ee o zaman derdin ne?

Cevap yok. Çünkü bir çok kadın neden böyle düşündüğünün farkında bile değil. Ben size açıklamaya çalışayım. Gelin hep birlikte 1940 larda dönelim. Kadın hakları yok, kadınlara iş fırsatı yok, kadın ikinci sınıf bir yaratık olarak yaşıyor. Kadın denildiğinde akla ilk gelen EV HANIMLIĞI tabiri. Çünkü EV HANIMLIĞI o zaman bir meslekti, hem diploma gerektirmeyen cinsinden. Bir anne-baba o zamanlar kızı için, göğüslerini kabarta kabarta "Bizim kız çok iyi dikiş bilir, yemek yapar" diyebiliyordu.

DOĞRU o zaman için erkeğin iyi para kazanmış olması, bir baltaya sap olmuş olması cidden gerekliydi. Sonra bakın neler oldu.... Size bir hikaye anlatıyım;

           AYŞE, doğduktan sonraki yıllarda şirket işlerine ilerde yardım edebilmesi için, bölge müdürü Müşerref Hanım ın denetimine bırakıldı. Müşerref Hanım harika bir ev hanımı olarak Ayşe  ye bildiği her şeyi öğretti. Zaman zaman nasihat etti, zaman zaman gözdağı verdi.

-Erkekler şöyle yapmalıdır.
-Kadın dediğin böyle davranır. Erkeğin sözünden çıkmaz.
-Sakın patrona öyle deme vallahi yersin tokadı suratına.

      AYŞE,  iyi bir eleman olarak kendisine söylenen her şeyi tek tek yerine getirdi. Günün birinde, Ayşe artık şirkete sığmaz olunca, Hulusi patron, ona yeni bir şirket açmaya karar verdi. Ayşe nin artık ŞİRKET AÇMA YAŞI geldi de geçiyordu. Konu komşu  "Ayşe de şirketsiz kaldı vah canım yaa" demesin diye, yeni şirketin mali işleri ile ilgilenmeyi becerebilecek bir patron aramaya başladı. Bu arada dünyanın başka ülkelerinde KADIN patronlar olduğu hemen yayılmaya başladı ise de, bazı kitaplar kaynak gösterilerek, bunun olmasının mümkün olmayacapı ispatlandı. Ayşe aynı geleneği sürdüren olmak zorundaydı.

   AYŞE ye iyi bir patron adayı bulunması için gerekli çalışmalar başladı. O zamanlar KURUMSAL kavramı henüz oturmadığı için, HAMAMSAL toplantılarda şirket meselelerini konuşmaya başladılar. Büyük patronlar şirketleri birleştirmeye karar verince, Ayşe ve Ahmet in profesyonel hayatı başlamış olduuuu. Ayşe ve Ahmet de işlerini ilerletince onlar da yeni bir eleman aldılar, YASEMİN.

 AYŞE, aynı kendi bölge müdüründen öğrendiklerini, YASEMİN e de öğretmeye başladı. Yasemin de (yani siz) aynı şeyleri öğrendi ve şirket yaşı geldiğinde, bölge müdürü ile kendisine bir patron aramaya başladı...

 İşte hikaye burada kopukluğa uğrayacak. Çünkü, yıl 1990 ve civarı. Televizyon, bilgisayar, karpuz büyüklüğünde cep telefonları, özel radyolar yani her türlü İLETİŞİM aracı işin içine girdi. YAŞAM DEĞİŞMİŞTİ. Kadın başbakanlar kadın patronlar türeyivermişlerdi birden bire. Ayşe Hanım, uygun toplantıların yapabileceği, bütün İŞ DÜNYASININ TOPLANDIĞI uygun bir HAMAM bile bulamaz olmuştu. Artık beş kişilik buhar odaları, spa lar vardı. Ahmet bey ise olanları bir türlü anlayamıyordu. Yasemin birdenbire tek başına kendisinin bu işi halletmesi gerektiğin anladı ve düştü yollara. Gelişen dünya ile birlikte Yasemin in elde edebileceği fırsatlar da değimişti. Yasemin bir yandan yeni bir kadın olurken;
 Bir yandan da eski anlayışıyla bir şirket ortağı aramaya başladı.
Tamam buraya kadar harika. Bırakalım Yasemin aramalarına devam etsin ama bakın Yasemin e neler olacak? Üç muhtemel senaryo var karşısında.

A) İstediği gibi bir şirket ortağı bulacak -yani eski zihniyeti aynen devam ettirmek isteyen- ama Yasemin in unutmaması gereken bir şey var, eski zihniyetteki adam aynen öyle bir kadın isteyecek. Yasemin bu bedeli ödemeye hazır mı?

B) Yasemin, yeni OLDUĞU HALİYLE, özgür, bağımsız, modern, kariyer sahibi vs. yaşamaya devam edecek VE eski zihniyette bir ortak arayacak.

C) Yasemin yeni haline uygun birini arayacak ve bunun için ÖNCE aradığı şeyin tanımlamasını değiştirmesi gerekecek.

        Sanırım hikayenin kıssadan hissesini anladınız. Ben sadece bir konuda bu hikayeyi anlattım size ama ilişki kavramları içinde yer alabilecek HER TÜRLÜ konuya bunu uygulayabiliriz. Evet bizler büyük bir geçiş dönemin ürünleriyiz. Bunu da kabullenmemiz gerekiyor. AMA bir yandan kabullenirken, bir yandan -sadece öyle öğrendik diye- eski zihniyetle yola çıkarsak, sadece ileride sigortalar atacak hepsi o. İlişki ESKİDEN böyleydi. Artık değil. Bunu ne kadar çabuk kabul ederseniz o kadar çabuk güzel bir ilişki kurabilirsiniz.

                                                                                                    AYKUT OĞUT BÖLÜM 1 :)))