23.12.2012

DUYGUSAL ZEKA



Duygusal Zeka;

Duygularını iyi bilen, onları kontrol eden, başkalarının duygularını anlayan ve bunları ustalıkla idare edebilmektir.  Gerek özel gerekse meslek hayatında duygusal zekaya sahip insanlar daha rahat etmektedir.

Daniel Goleman’ a göre, iç disiplin hayatı akıllıca yaşamanın ön koşuludur. Burada iç disiplinden kasıt duygularımızı bastırmak değil, egolarımızı – duygularımızı – geçmiş pişmanlıklarımızı ve gelecek hayallerimizi dengede tutarak yarınlara umutla bakmaktır aslında. Goleman’ ın tarif ettiği, duygularımızın efendisi olmak Doğu toplumlarında yaygın bir düşüncedir. Doğu felsefesi , mutluluğun insanın zihnini disiplin altına almasıyla mümkün olduğunu savunmaktadır. Doğu öğretilerinde gücün de mutluluğun da kaynağında insan iradesi vardır.
 

 

13.12.2012

ANLAYARAK HIZLI OKUMA VE ÖĞRENME



HIZLI OKUMA TARİHİ

1900 lü yılların başında geliştirilen bu tekniklerin uygulanışı ilk olarak Birinci Dünya Savaşında oluşmuştur. Bu da ancak bir zorunluluğun sonucunda geliştirilmiştir. Savaş zamanında İngiliz uçak savar birlikleri düşman uçakları yaklaştığında halka haber veriyor, halk da sığınaklara saklanıyordu. Ayrıca uçak savar birlikleri düşman uçaklarını vurmaya çalışıyordu. Fakat kendi savaş uçakları ile Alman savaş uçaklarının amblemlerini ayırt etmekte zorlanıyorlardı. Bu durum büyük kayıplara neden oluyordu. Askerler gelen düşman uçaklarını ayırt edemeyip yanlışlıkla kendi savaş uçaklarını vurabiliyorlardı. O dönemde Ohio Ünirversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Renshaw, sabit ekran denilen bir alet geliştirmişti. Askerlere düşman uçaklarıyla kendi uçaklarının resimlerini belli aralıklarla gösteriyor ve görme hızlarını arttırıyordu. Bütün uçak savar birlikleri bu eğitimden geçti.

Bu şekilde görme hızlı olabildiğince geliştirildi. Bu eğitim sırasında bir saniyenin beş yüzde biri kadar zamanda gösterilen cisimlerin ayrımını yapılabiliyordu. Bunu eğitim alanında da uygulamaya başladılar. Eğitimde belli kelimeler belli bir hızla yansıtılıyor, bakan denekler algılayabiliyorlardı. İşin ilginç yanı; belirme süresi kısalsa bile kelimelerin sayısı artmasına rağmen hatırlanabilmesiydi. Sonunda saniyenin beş yüzde biri kadar zamanda dört sözcük okunabiliyordu. 1960’  lardan sonra ABD’ li Evelyn Waod ve diğer araştırmacılar hızlı okuma teknikleri, buldukları yeni yöntemlerle ve tekniklerle desteklediler. Bunun sonucunda ortalama bir insanın iyi bir eğitimden geçmesi halinde 400 kelimenin birkaç katı kadar hızlı okuyabileceği ortaya çıktı. O yıllarda ABD Başkanı John F. Kennedy gibi ünlülerde bunu öğrenip uygulayınca daha da yaygınlaşmaya başladı.

Türkiye için 1980’ li yıllarda okuma ve daha hızlı okumak insanların genel ihtiyaçlarının çok gerisinde kalıyordu. Fakat Adnan Kahveci, Süleyman Demirel gibi isimler bu eğitimi alıp isimlerini bir dakikada 1000 kelime okuyor diye duyurunca bizim insanımızda merak etmeye başladı. Hızlı okuma teknikleri genel olarak vakıf ve derneklerde, eğitim danışmanlık firmalarında bu işin uzmanlarınca verilmeye başlandı.

Bir anket yapılsa ve insanlara bu ankette neden okuma alışkanlıklarının olmadığı sorulsa ortalama olarak herkes “zamanım yok” diyecektir. Okumaya zaman ayırmak kadar kolay bir durum yok aslında. İşin ilginç yanı ise kitap okumaya başlayıp, kitabı bitirdiğinizde özgüveniniz gelişecektir.

Okuyorum ama anlamıyorum, ne kadar zor metin, ay dili ne kadar da ağır vs. gibi yakınmalar sizi provake eden olumsuz düşüncelerinizdir. Eğer siz niyetinizi olumlu tutarsanız sonucu da olumlu alırsınız.

 HIZ DİKKATİ ARTTIRIR…

Örnekle açıklamak gerekirse, trafik kurallarına her iki aracın da uyduğunu varsayarak, 100 km ve 10 km hızda giden iki araçtan hangisinin kaza yapma riski fazladır? Kaza sebebi olarak dikkatsizliği ele alacak olursak tabi ki yavaş giden aracın hata yapma riski fazladır. Çünkü yavaş gitmiş olmanın verdiği rahatlıkla etrafı seyreder, radyoyla uğraşır vb. fakat hızlı giden aracın şöförü gözünü yoldan ayırıp aynaya bakmaya bile korkar neredeyse. Eğer bir şeye yoğunlaşırsanız ve dikkatinizi gerektiği gibi verirseniz şartlar ne kadar alayhinize olsa da hedeflediğiniz yere mutlaka ulaşırsınız.

Önemli olan kelimeler değil anlamlardır.

Bir romanı okuduğunuzda bütün kelimelerini okumanıza rağmen sizden bütün kelimeleri söylenmeniz istense söyleyemezsiniz. Eğer siz okuduğunuz bir metnin demek istediğin şeyi ya da size lazım olan anlamı çıkardıysanız gerisini boş vermenizdir.

Mutlaka her okuma öncesinde bir hazırlık yapın. Okurken dikkatin dağılmasının can sıkıntısının temel sebebi budur.

Adı yüzyıllardan beri bilinen ve tezleri üniversiteler de okutulan ünlü filozof Socrates baldıran zehiri içmeye götürüleceğini bilmesine rağmen idamından 5 dakika önce fülüt çalmayı öğreniyormuş. Öğrenmenin yaşının da vaktinin de olmadığını kabul edersek hızlı okumadan ziyade okuma sorunu olan bu engeli büyük oranda ortadan kaldırmış oluruz.

Dikkat ederseniz para eden tek şey bilgidir…

Okuma esnasında fizyolojik duruşumuz dikkat etmeliyiz. Sırtınızı dik koruma getirerek arkanıza yaslanmalısınız. Dört saatten fazla hareketsiz oturduğunuzda omurga arasında ki disklere kan gitmediği için lokal dokularla biriken atıklar erimiyor. Bu nedenle 30 dakikada bir duruşumuzu değiştirmeli, hatta yerinizden kalkarak biraz yürümeli, fizik kondisyon çalışması yapmalısınız.

Beynimizde büyük bir şehri kurmaya yetecek potansiyelde atom enerjisi mevcuttur.

Prof. Dr. Mark Rusonweig insan beynine saniyede 10 yeni bilgi yüklense ve bu durum ömür boyu sürse bile ancak hafızanın yarısından azını doldurabileceğini belirtir. İnsan beyni kesinlikle yorulmaz.

Okuma alışkanlığını kazanabilmek için ve hızlı okuma tekniklerini uygulayabilmek için, birinci etken nerede olduğunu ve ne yapılması gerektiğini bilmek ikinci etken ise azimli ve kararlı bir şekilde çalışmalarını sürdürmektir.

Bu yazının devamı olarak: ders çalışma yöntemi
: sağ beyin ve sol beyin çalışma şekli
: kitap kurtlarının ilginç hastalıkları….