15.02.2013

DUYGUSAL AÇLIK


Ruhunuzu doyurmadıkça fiziksel açlığın giderilmesi  de mümkün değildir. Karnınızı doyurmakla ruhunuzu doyurmak aynı şey değildir. Bu kişiler hep aç kalma korkusuyla hareket ederler. 

    Mutsuz olan kişiler de ,mutsuzluğu giderme amaçlı yemek yeme kısır döngüye ulaşıyor. Kişi ruhsal açlık ya da çatışmalardan dolayı yiyerek haz almanın peşine düşüyor. Yeme anında o hazzı alıyor. Sonrasında inanılmaz pişmanlık ve suçluluk yaşıyor. Yaşadığı bu ruhsal durumdan yine yiyerek kurtulmaya çalışıyor. Böylece bu bir kısır döngüye ulaşmış oluyor.

   Beyin artık şu mesajı veriyor "En ufak bir mutsuzluk halinde yemek ye, mutlu ol."

   Duyguya bağlı yemek yeme sendromundan kurtulmanın en önemli anahtarı farkındalıktır. Farkında olabilmek için kişinin kendini tanıması hangi duyguların yemek yeme ihtiyacın
a sebep olduğunu anlaması gerekir. 

  kızgınlık ve öfke:  Bastırıldığında huzursuzluk hissi açlığa sebeptir. 

  Yorgunluk ve bitkinlik: Gece geç saatlerde yeme eğlimi gösterenler yorgun hissettikleri içinenerji seviyelerini arttırmak için yerler.

 Depresyon: Kişiler süt ve süt ürünleri yemeye yönelirler. Bunlar dondurma, çikolata vs..

 Güvensizlik, yetersizlik ve yanlızlık: Yeterince iyi hissetmemek kişiyi boşluğa sürükler.  Midesinin ortasındaki kara deliği doldurmaya çalışırlar.

Suçluluk duygusu : Herkesin mutluluğundan sizin sorumlu olmadığınızı kabul etmelisiniz. Kendinizi boşuna hissettiğiniz suçluluk duygusunu ve buna bağlı olan yeme sorununu çözecektir.


   
Kıskançlık duygusu: Yemeyle bağdaştırılmasa da aslında kendini başkalarıyla karşılaştıran birçok insanı yemeye yönlendirir.

Mutluluk: Bir kısım yemekten zevk aldıkları için duydukları mutluluğu daha da arttırmaya çalışırlar.

Mutsuzluk: Her an bitebilecek sınrılı bir kaynak olarak görülür ve olabildiğince kısa bir zamanda depolamaya çalışırlar. Güven eksikliği da buna örnektir.

Kaygı ve asabiyet: Yiyenler az az ama sürekli yedikleri için toplamda sakinleşmeye çalışırlar. Sanki transtaymışcasına kaygı hissini yiyerek geçirmeye çalışırlar.

Hayal kırıklığı ve icinmişlik: İnsanı yanlız ve gelecek hakkında umutsuz hissettirirler. Bu da kişinin kendine olan ilgisini kaybetmesine ve belki de kilosunu umursamamasına neden olur.

Bastırılmış üzüntü ve keder: Duyguları farkedilip başa çıkmadığı sürece sebebini bilmeden yemek yememizi sağlar. Geçmişte ki kaygılarımızı düşündüğümüzde hala göğsünüzde bir baskı hissediyorsanız henüz bitmemiş bir yas süreci var demektir. Acınıza odaklanmak yeme problemlerinizin çözümü olabilir.

Erteleme: Huyuna sahip kişilerde bir işi yapmamak için yemek yemeğe yönelme olabilir.

   Bu duygulardan herhangibiri ile başa çıkmak için, bir yeme günlüğü tutun. Ne zaman ne yediğinizi, yemeği canınız çektiği duyguları yazın. Kendinize zaman ayırın.... Evinizde sizi kışkırtan yiyecekler bulundurmayın. Kendiniz için faydalı olan ve sevdiğiniz yiyeceklerin listesini oluşturun.

   Duygusal açlık, aslında aç olmadığımız halde stres, sıkıntı veya can sıkıntısı gibi nedenlerle yemek yeme isteği duyulmasına denir. Duygusal yeme davranışında kişiyi yemeye yönlendiren şey aslında "açlık" değil, çözülmeyen duygulardır.

Bu yazıya benzer konular:  Tek şişman beynimiz...
                                            

13.02.2013

YAZAR OLMAK İSTİYORUM!!!


                 

         Çoğu insan yazar olmak icin hayal kurar fakat pek az kişi kendi öz disiplini kurarak başarılı olur. Roman yazmak sabır gerektirir. Bir kitap ancak 15-16 ayın sonunda şekil bulacaktır.
        
         Hergün bir sayfa ya da on sayfa muhakkak yazılmalıdır. Îş disiplini ve kendi özgüveninizi desteklemeniz açısından önemlidir.

           Kitap yazmak her insanin tarzına göre şekil alır. Kendinden emin bir şekilde özgüvene sahipse ve yazmayı gercekten istiyorsa yazabilir. 

   Sadece yazmaya başlamalıyız, kelimeler birbirini takip edecektir. Yapmanız gereken sadece kağıt ve kalem elinize alarak yazmaya başlamak. Düşünceleriniz tıkanabilir ve kaleminiz direnebilir. Bu tarz şeyler bütün yazarların başına gelebilir. 

Tamamen tıkandığınızı hissettiğinizde boş bir kağıda içinizden geçenleri yazmanız yeterli. Düzenlemek için biraz fazla zaman ayırmanız yeterli olacaktır. 

Kitabınızı tamamen bitirdiğinizde düzenlemeler ve bölümleri değistirmeniz için tekrar incelemeye almanız gerekecektir.

    Yazım kurallarını ve mantık kurallarını düşünmeyin. Sadece yazın..... Ònemli olan tek şey yazmak....

      Kitabınızı bitirmeden kimseye okutmamanızı tavsiye ederim. Olumsuz bir görüş sizin motivasyonunuzu kıracaktır.

1:) Nasıl bir roman tarzı olacağı (bilim kurgu, tarihi, sosyal içerikli....)

2:) Olayların nasıl gelişeceği...(Gereksiz olay döngüsü olmasın..)

3:) Kitabın içindeki karakterlerin oluşturulması...

4:) Diyalogların ayarlanması. (birinci tekil, ikinci tekil...)

5:) Zaman sıralamaları (kendinizin zaman yönetimi..) 

6:) Romanın son bölümü (Romanınızın mantıksal olmasına dikkat edin.)

7:)Hataların tekrar bakılması...

8:) Tekrar gözden geçirmek...

Hataları düzeltirken renkli kalemler kullanabilirsiniz. 

Yeni başlayanlar "yapamam, başladım ama bitiremem.." gibi gelir size sakın pes etmeyin.yazılarınızı konuşma dili ile yazın. özgün bir dildir.

Bir romanı hatasız yazmayı hiç kimse başaramaz..

Artık yazdığınız size ait bir yazı var diyebilirsiniz. Kitap bittikten sonra NOTER de onaylattıktab sonrasında yayınevlerine bir kopyalarını gönderip kitabın basılıp basılmayacağına yayınevi karar verir. Ya da siz kendi maddi olanaklarınızla kendiniz yayınlarsınız.. :))