21.03.2015

AN' DA KALABİLMEK İÇİN PRATİK ÖNERİLER CARPE DİEM AŞKIM KAPIŞMAK



* FARKINDALIK;

Sabah kalktığınızda, sadece sahip olduklarınızı düşünün.
Sahip olduğunuz güzellikleri, pozitif şeyleri düşünün. Sağlıklıyım, elim ayağım tutuyor, gözlerimi bu sabah yine sıcacık yatağımda güzel bir güne açtım.

Yaşanılan her olayın farkına varılmalı. Kötü şeyleri kabullenmek, etkisinden daha çabuk kurtulmaya ve o olayı çözmeye yarar. Reddetmek, olayın içinde kalmak demektir. Olaydan arınmak gerek. Bu da farkındalık sağlayarak kabullenmekten geçer. Farkında olmak, bir alışkanlık değildir. Alışkanlık ezbere yapılan bir şey, oysa farkındalık bilerek yapılır.

* ŞÜKRETMEK;

Hayat da insan gibi canlıdır. Her ikisinin de neyine teşekkür edersen, daha fazlasını vermek ister.
Sabah uyanınca, sahip olduğun güzelliklerin farkında olarak aç gözlerini. Güne bir teşekkürle başla. Şükret hayata. Ve sihirli sözleri unutma.
Uyanır uyanmaz söyle: 'ŞİMDİ BURADA, HEMEN.'

Şükretmek içinde büyük, kocaman bir teşekkürü barındırır. İnsanlar gibi hayat da neyine teşekkür ederseniz, onu daha çok vermek ister size. İsyan etmek uzaklaştırır, şükretmek yakınlaştırır her şeyi bize. Teşekkür, her şeyden önce beynin en önemli ilacıdır. Yalnız bilmek ister beynimiz. Dillendirmeniz gerekir teker teker. Hatta sesli sesli söyleyin ki, iyice yayılsın. İçinizden sessizce söylediklerinizin gücü o kadar zayıftır ki, bağırmanız bile faydanızadır. Hani çok kızdığımızda karşımızdakine bağıra bağıra rahatsız olduğumuz şeyleri söyleriz ya, işte o kadar güçlü bağırmalıyız ki, kazınsın zihnin derinliklerine şükrettiklerimiz.

Aslında teşekkür ettiğimiz her şey, özgürleştiğimiz şeylerdir. Yani o şeyle ilgili kabulleniştir. Bu kabulleniş zihni güçlendirir. Artık o konuyla ilgili acı duymayız. Öyle insanlar vardır ki, başlarına gelen acılara, hastalıklara ve olaylara bile teşekkür ederler. Böylece kabulleniş başlar ve o olayla baş etmek daha da kolaylaşır.

* BAŞIMDA ŞU AN NE VAR?

Başına geleni değil, başında olanı fark et.

Başıma gelen ne? Aldatılma, iflas, işten çıkarılma vs.

Başımda olan ne? Ruh dünyam. Başına gelenleri nasıl karşılıyorsun? Olumlu mu, olumsuz mu?

Başına gelen şey kontrol dışındadır. Ruh dünyan ise senin kontrolündedir. Dışarıda lapa lapa kar yağması başına gelen bir olaydır. Oysa ona bakışın başında olandır.
Lapa lapa kar yağması başımıza gelen bir olay. O an' da bir anne ve çocuğun başında olanlar nedir sence?
Anne balkondaki çamaşırlarını düşünür, üzülür, çünkü tekrar yıkaması gerekmektedir. Çocuk ise kar nedeni ile okulların tatil edileceğini düşünür ve mutlu olur.

Başına gelenleri değil, başında olanları düşün. Olumsuz bakış açısından kurtul ve onu olumlaya çevir. Bu da ancak an' ı yaşayarak olur... An' ı yaşa. Davranışsal terapide; davranışların olumlu olabilmesi için düşüncelerinin de olumlu olabilmesi için davranışlarının da olumlu olması gerekir.

* İÇ ALGI-DIŞ ALGI

AN' da kalabilmek için, iç algıdan dış algıya geçmek gerekir.

Dışındaki somut bir şeye odaklan. Canlı cansız fark etmez. Odandaki bir fotoğrafa, dolabını ya da kapıya, bir canlıya, evindeki bir çocuğa odaklan. O zaman iç algıdan dış algıya geçiş yaparsın. Hayatta ilgi gösterilen her şey canlanır. İlgi gösterilmeyenlerse ölür. Neyle aşırı ilgiliysen ve neyle gereğinden az ilgiliysen, başına geleceklerle karşılaşacağın sorunlar bunlardan kaynakldır.

Arabanı hiç kullanmayıp otoparkta aylarca beklettiğinde, kapasitesinin üstüne çıkarak onu çok kullandığında da, dağ bayır gittiğinde de sorun yaşarsın. Evinle ilgilenmezsen (pislikten) de çok temizlersen (yorgunluktan) de hasta olursun, sorun yaşarsın.

Az ilgilendiğin kişiye karşı suçluluk hissedersin, çok ilgilendiğin kişiye ise bağımlılık geliştirirsin. Bağımlılık, bağımlı olduğun kişinin karşısında eziklik yaratır. Bu da güçsüz olmak demektir. Hayatta hiçbir şeyi 'çok' lamayın, çok ilgili veya çok ilgisiz olmayın. Bir şey ile çok ilgilenmek veya ilgisiz olmak hata getirir. Kimsenin hayatında çok birşey olmayın, bir hiç de olmayın. Kimsenin hayatında çok yer kaplama ya da kimse senin hayatında çok yer kaplamasın.

Kişi annesinin yanında evlat karısının/kocasının yanında eş olmalıdır. Sen evladının doktoru, psikologu, arkadaşı olamazsın. Evladının herşeyi OLMA. Çocuğunun herşeyi olmaya çalışmak, çocuğun özgüvenini geliştirememesine, kaybetmesine neden olur.

İnsan kendi hayatını, kendi yaşadıkça güçlenir.

20.03.2015

BİR GÜN MUTLAKA.!!



Bir gün, çocuğum doğdu. O dünyaya geldiğinde, yetişmem gereken uçaklar ve ödenmesi gereken faturalarla meşguldüm.
Ben uzaklardayken yürümeyi öğrendi. Konuşmayı da öyle...Ve biraz büyüdüğünde,

'Senin gibi olmak istiyorum baba' demeye başladı. 'Ben de büyüyünce senin gibi olacağım'

İşyerine telefon açıp,

'Baba, eve ne zaman geleceksin?' diye sorardı ikide bir,
'Ne zaman geleceğimi bilmiyorum oğlum. Ama geldiğimde birlikte güzel bir vakit geçireceğimizden emin olabilirsin'

Yıllar öylece geçip gitti. Oğlum on yaşına geldi.
Ona güzel bir top aldım.
'Top için teşekkürler baba!' dedi, 'Haydi oynayalım'
'Bu hafta sonu tamamlamam gereken işler var' dedim.
'Bugün olmaz haftaya, tamam mı?'
'Tamam' dedi, fakat yüzündeki gülümseme eksilmedi.
'Büyünce baba' dedi, 'Ben de senin gibi olmak istiyorum'
Yıllar öylece geçip gitti.

Oğlum önce ilkokuldan, sonra liseden, sonra üniversiteden mezun oldu.
Bu durumda, başka bir çok baba gibi, benim de söylemem gereken birşeyler vardı.
'Seninle gurur duyuyorum' oğlum dedim. 'Gel şöyle biraz oturalım; sana diyeceklerim var'
Başını salladı ve gülümseyerek:
'Arkadaşlara sözüm var baba' dedi. 'Sen arabanın anahtarını verebilir misin bana? sonra görüşürüz, oldu mu?
Yıllar öylece geçip gitti.
Emekli oldum. Artık bol bol vaktim vardı. Oğlum ise başka bir şehirde iyi bir iş bulmuştu, orada yaşıyordu.
Bir gün ona telefon ettim.
'Eğer sence de uygunsa, hafta sonu buraya gel de hasret giderelim' dedim.
'Sevinirim baba' dedi. 'Bir bakayım, müsait bir vakit bulabilirsem, gelirim. Ama şu sıralar işlerim çok yoğun. Fakat seninle görüşmeyi bende çok istiyorum, baba'
'Peki ne zaman gelirsin oğlum?'
'Ne zaman olur bilmiyorum baba. Şimdi bir iş görüşmem var, ona yetişmem gerek. Sonra ararım seni. Geldiğimde birlikte güzel vakit geçireceğimizden emin olabilirsin.'
Ve telefonu kapattığımda, oğlumun çocukluk hayalini gerçekleştirdiğini anladım.
Çocukluk hayalini gerçekleştirdiğini... Örnek aldığı babasına benzediğini... Büyüyünce tıpkı babası gibi olduğunu...
Hayatımızda çok şeylere sahip olabiliriz ama ''zamana'' ve ''ertelediklerimize' bir daha asla..!

Ayakkabı Kardeşliği Projesi ile Hem Ayaklar Hem de Yürekler Isındı!


TakaTuka.com ve TOÇEV’in, ihtiyaç sahibi çocuklarla kardeşlik bağı kurmak ve ayakkabı tasarrufuna dikkat çekmek amacıyla hayata geçirdiği “Ayakkabı Kardeşliği Projesi” ile yüzlerce ayakkabı, Ordu ve Kars’taki çocuklarla buluştu.



Online ayakkabı sektörünün lider markaları arasında yer alan TakaTuka.com ile geçtiğimiz yıl 20. Yılını kutlayan Tüvana Okuma İstekli Çocuk Eğitim Vakfı (TOÇEV) tarafından, Mayıs 2014‘de başlatılan “Ayakkabı Kardeşliği Projesi” çerçevesinde, yüzlerce hediye edilebilir durumda ayakkabı toplandı. TakaTuka.com tarafından, bağışçılardan ücretsiz olarak toplanan ayakkabılar, Ordu Çatalpınar ilçesindeki Gündoğdu Köyü İlkokulu ile Kars Sarıkamış Hamamlı İlkokulu’nda eğitim gören ihtiyaç sahibi öğrencilere dağıtıldı. Sömestr tatili sonrasında hediyelerini alan çocuklar, yeni ayakkabıların heyecanını yaşadı.



Özellikle 0 – 12 yaş arası ihtiyaç sahibi çocuklarla bir kardeşlik bağı kurmayı amaçlayan Ayakkabı Kardeşliği Projesi, TakaTuka.com müşterileri tarafından büyük ilgi gördü. Proje kapsamında giyilebilir durumda olan toplam 382 çift ayakkabı toplandı. Projenin yoğun ilgi gördüğünü ve sürdürülebilirliğini sağlamak istediklerini belirten TakaTuka.com Kurucu Ortağı Sevda Oğuz, “TOÇEV’in desteğiyle hayata geçirdiğimiz projemiz ile ihtiyaç sahibi çocuklara ulaşmayı ve TakaTuka.com’dan ayakkabı alışverişi yapan müşterilerimize zahmetsiz şekilde bağış yapma olanağı sağlamayı hedeflemiştik. TOÇEV ile birlikte önümüzdeki dönemde de sürdürmeyi amaçladığımız projemize, tüm Türkiye’nin katılımını bekliyoruz.” dedi.



TakaTuka.com tarafından, Nisan ayında yazlık ayakkabı bağışlarının tekrar kabul edilmesi hedeflenen projede, toplanacak ayakkabılar yine TOÇEV’in belirleyeceği farklı şehirlerdeki ihtiyaç sahibi çocuklarla buluşturulacak.

Proje ile ilgili duyurulara ulaşmak için Toçev ve TakaTuka.com’un sosyal medya hesaplarını takip edebilir. Bağış yapmak isteyenler ise info@takatuka.com adresine mail atabilirler.

TakaTuka.com Hakkında
TakaTuka.com, dünyanın sayılı ayakkabı markalarının gücü ile Temmuz 2012’den beri faaliyettedir.

Ayakkabı sektöründe Türkiye’nin en iyi alışveriş sitelerinden biri olma vizyonu ile kurulmuş olan TakaTuka.com, üyelerine bekledikleri en iyi hizmeti sorunsuz bir şekilde vermeyi ve müşteri memnuniyetini en üst düzeyde tutmayı kendine ilke edinmiştir. Müşterilerine ücretsiz kargo, farklı ödeme seçenekleri ve 30 gün iade garantisi sunmaktadır. 60 farklı marka, yüzlerce marka ve renk seçeneği sunan TakaTuka.com, yapacağınız alışverişlerde ise güvenliğiniz ön planda tutulmaktadır. Güvenli ve kolay alışveriş yapılabilmesi, her türlü istek ve talebin karşılanabilmesi için alt yapımız en son teknoloji ile desteklenmektedir. TakaTuka.com’da düzenlenecek kampanyalar ile sezon ürünlerine ve indirimli ürünlere, uygun fiyatlar ve ödeme koşulları ile sahip olabilirsiniz.

TOÇEV (Tüvana Okuma İstekli Çocuk Eğitim Vakfı) hakkında
TOÇEV, Türkiye’nin çeşitli illerinde maddi yetersizlik nedeniyle okuyamayan çocuklara bütün eğitim hayatları boyunca maddi-manevi destek vermekte ve çocukların temel ihtiyaçlarını karşılamaktadır. 1994 yılında kurulan TOÇEV, Türkiye genelinde 15’in üstünde ulusal proje yürütmektedir. Yaşasın Okulumuz, Bir Şey Değişir Her Şey Değişir, Günebakan,


İlk Yardıma İlk Adım,  Parlak Gülüşler Parlak Gelecekler, Evimdeyim, Yarının İzleri, Paylaşmayı Seven Parmak Kaldırsın, İyi Beslenmek İyi Gelecek, Temiziz, Kütüphaneler, Enerjimiz Çocuklar İçin, Benergenim, YBO TOÇEV’in yürüttüğü projelerdir. TOÇEV faaliyetleri ve projeleriyle beş milyonun üstünde çocuğun hayatına dokunmuştur. Daha fazla bilgi için www.tocev.org.tr adresini ziyaret edebilirsiniz.


18.03.2015

Kasko yaptırırken nelere dikkat etmelisiniz?


Trafikte araç kullanırken, ne kadar dikkatli olursak olalım, bazen görünmez kazalar yaşanabilir. Ya da aracınıza sizin haberinizin bile olmadığı durumlarda hasar gelmiş olabilir. Aracınız park halindeyken biri çarpmış ve kaçmış olabilir, aracınızın camı kırılmış olabilir vs.. Bu gibi durumlarda, aracınızın kaskosu varsa gözünüz arkada kalmaz. Ancak henüz kasko yaptırmadıysanız, kaza sonucu ortaya çıkacak masraf başınızı ağrıtabilir. O yüzden, hiç vakit kaybetmeden aracınıza kasko yaptırmanız şiddetle tavsiye edilir.

Peki, kasko yaptırmak istiyorsunuz ancak ne yapmanız gerektiğini bilmiyor musunuz?

Öncelikle aracınızın değerinin belirlenmesi gerekiyor, çünkü sigorta şirketleri, aracınızın markasına, modeline ve üretim yılına göre farklı kasko teklifleri sunmakta.  Aldığınız kasko prim teklifi eğer bütçenize uygun değilse, farklı bir sigorta şirketini seçmeniz daha hesaplı olacaktır.


Bu açıdan, Koalay.com size en uygun kasko prim teklifini sunuyor. Aracınızın değerini, her ay yayınlanan kasko araç değer listesi vasıtasıyla belirleyebilir ve hemen teklif alabilirsiniz. Verilen tekliflerden size en uygun olanı da anında online olarak satınalabilir ve poliçenizi hemen bastırabilirsiniz.


Herhangi bir ihti,yaç durumunda 444 88 83 numaralı çağrı merkezine ulaşarak canlı destek de alabilirsiniz.

ÇALIŞAN ANNE VE ÇOCUK



Bir bebek bekliyorsunuz ve çalışıyorsunuz. Kafanızda cevap bekleyen bir yığın soru var. Bu soruları bulunduğunuz ortama ve zorluklara göre tek tek analiz edip ondan sonra bir karara varmanız gerekiyor. Kendinize soracağınız ilk soru şu olmalıdır.

 'Gerçekten çalışmam gerekir mi?'

Bu sorunun da çok çeşitli cevapları vardır. Geçim sıkıntısından dolayı çalışmak zorunda olailirsiniz. Çalışmaya alışmışsınızdır, evde durmak sizi mutsuz edebilir. Her iki durumda da hassasiyetle durmanız gereken konu, size bağımlı olan bir bebeğin ihtiyaçlarıyla kendi ihtiyaçlarınızı
tartmanızdır. Biliyorsunuz ki çocuğunuzun ilk yılları onun gelişimi açısından çok önemlidir. Ve bu yıllar telafisi olmayan yıllardır. İlk yıllarda bebeğin annesi ile birlikte olması idealdir. Anne sütüne ihtiyacı olduğu kadar, annesinin ilgi ve sevgisine de ihtiyacı vardır.

Geçim sıkıntısından dolayı çalışmak zorunda olan anneler ise durumlarını bir kez daha gözden geçirmelidirler. Acaba giderleri kısıp birkaç yıl çalışmadan çocuğumla ilgilenebilir miyim? Ne kazanabilirim? Maddi olarak kazandıklarım, çocuğuma manevi olarak kaybettirdiklerimden daha fazla ve gerekli mi? Bütün bu soruların cevabını belki de çocuğunuzu kucağınıza aldıktan sonra vermelisiniz. Çoğu anne doğumdan sonra çocuklarına olan bağımlılıklarından dolayı, eğer zorunluluk yoksa işlerine dönmek istememektedir.

Durumunuzu gözden geçirdiniz ve çalışmaya karar verdiniz. Şimdi de siz çalışırken çocuğunuza kim bakacak problemiyle karşı karşıyasınız. Bence çalışan kadının da en önemli problemi bu. Uzmanlar 3 yaşına kadar çocukları kreşe gönderme taraftarı değiller. Yoğun bir bakım ve ilgiye ihtiyaç duyan çocuğunuz kurumda bu bakım ve ilgiyi göremez. Yine küçük yaşta kreşe giden çocuklar ishal ve grip salgınından kurtulamazlar.

Çocuğunuzu hafta içi büyük annesine bırakıp hafta sonu birlikte olma yanlışını asla yapmayın. Minik yavrunuz böyle bir ayrılığı kaldıracak yaşta değildir. Eğer 2 yaşın altındaysa ayrı geçirdiğiniz bir gece bile daha sonraki ayrılıklarla birleşerek birçok probleme yol açabilir. Zaman kavramını bilmeyen çocuğunuz yarın veya hafta sonu geleceğinizi anlayamaz, sizi temelli kaybettiğini düşünür. Bu da çocuğunuzun kişilik gelişiminde olumsuz bir noktaya sebep olabilir.

Eğer çocuğunuz 3 yaşından küçükse yakın akrabalarınızdan birinin siz işteyken çocuğunuza bakması en doğru olanıdır. Kan bağı olan birisinin sevgi, şefkat duyması çok daha kolaydır. Gerçi büyük anne ile birlikte büyüyen çocuklarda da birtakım problemler ortaya çıkabiliyor. Bazı büyükanneler, anneleri çalıştığı için çocuklarına acırlar. Annenin yokluğunu telafi etmek için de torunlarını şımartırlar.

Yakın bir akrabanızın çocuğunuza bakma imkanı yoksa yine de 3 yaşın altındaki çocuğunuza kreş aramaktansa güvenilir bir bakıcı aramak çok daha iyidir. Bakıcı seçerken çok hassas olmanız gerekir. Fiyatı uygun diye yüzü gülmeyen, sevmesini bilmeyen bir bakıcının çocuğunuza faydası olacak yerde zararı olabilir. Güvenilir, sevecen, çocuğunuzu gerçekten seven çocuk yetiştirme konusunda az çok bilgisi ve tecrübesi olan bir bakıcı tercih etmeniz çocuğunuz açısından en sağlıklı olanıdır.

Çalıştığınız için vicdan azabı çekmenize gerek yok. Sizin çocuğunuz da duygusal açıdan normal bir çocuk olarak büyüyecektir. Yeter ki siz iş haricinde çocuğunuzla geçirdiğiniz vakitlerin kalitesini artırın. Ev işlerini ikinci plana atarak çocuğunuzla oyunlar oynayın. Onunla özel vakit geçirin. Vicdan azabından kurtulmak için çocuğunuzu asla şımartmayın. Ona her akşam oyuncaklar, çikolatalar getirerek onsuz geçirdiğiniz zamanı bu şekilde telafi etmeye çalışmayın.

Anneden beklenenleri özetlersek, ideal olan, annenin sıcak ve samimi bir hava içinde çocuğunu yetiştirmeye çalışması, onun olgunlaşmasına yardımcı olması, ölçülü bir sevgi ve belli bir disiplin içinde çocuğunun sorunlarına eğilmesidir.

17.03.2015

BAŞVURUMA NEDEN CEVAP GELMEDİ?



Firmaların birçoğu adaya cevap verme politikası uygulansa da başvurusu olumsuz sonuçlananlara bunu bildirmeyen şirketlerin sayısı hiç de az değil. Cevap gelmemesini olumsuz sonuç olarak kabul edip bunun nedenlerine bakalım. İşte olası nedenler...

* Nitelikleriniz o işe uygun değildir.
* Pozisyona alım yapılmıştır.
* Alım yapılması iptal edilmiştir.
* Alım yapılması ertelenmiştir.
* Gerekli niteliklerden fazlasını taşıyorsunuzdur. İşe alımcılar şirkette kalıcı olmayacağınız düşüncesiyle bu tarz özgeçmişleri
eleyebiliyor.
* Sizden bir fazla artısı olan tercih edilmiştir.
* İstenen nitelikleri taşıdığınızı düşünseniz bile bunları yeterince ifade edememişsinizdir. Özgeçmişiniz bu nedenle işe alımcıların
filtreleme işlemi sırasında elenmiştir.
* Bazı firmalar, aday havuzu oluşturma amacıyla genel başvuru adıyla ilan verdiği için başvuru yapanlara cevap vermeyebiliyor. Ümidi kestiğiniz hatta tamamen unuttuğunuz bir zamanda sizi çağırabilirler. Bu durum özellikle bankacılık finans sektöründe daha çok görülüyor.

Bütün bunlar ışığında, başvurunuzun olumlu sonuçlanma olasılığını artıracak önerileri şöyle sıralayabiliriz:

- Özgeçmişiniz, başvurduğunuz ilandaki kriterleri karşılıyor mu? Özgeçmişin harika olması değil, o işe uygun nitelikleri içermesi önemli.

- Her başvuruya ayrı özgeçmiş hazırlayarak o işin gerektirdiği niteliklerinizi öne çıkarın.

- Özgeçmişte yeterince detay olsun. Okul yıllarında çalıştığınız yarı zamanlı bir işi, öğrenci kulübünde yaptığınız bir konser organizasyonunu, bir dernekteki gönüllü çalışmanızı mutlaka yazın, iyi birer deneyimdir. Eğer başvurduğunuz işle ilgili ise, katıldığınız kurs ve seminerleri de ekleyemeniz puan kazandırır.

- İş ve insan kaynakları sitelerindeki özgeçmişinizi haftada birkaç kez, hatta her gün güncelleyin. Sık güncellenen özgeçmişler, uzmanların değerlendirmesi sırasında üst sıralarda görünüyor.

- Güncelleyebileceğiniz bir şey yoksa bile sistemde ilgili fonksiyonunu kullanın. Örneğin, Yenibiris.com' daki 'Hala iş arıyorum' butonunu sıklıkla kullanmanız size avantaj sağlar. Kimi zaman işe alım uzmanları başvuru yapanlar arasında eleme yaparken özgeçmiş güncelleme tarihini kriter olarak kullanıyor. Özgeçmişiniz mükemmel bile olsa onu güncellediğiniz tarih, işverenin kriter olarak seçtiğinden gerideyse elenebiliyorsunuz.

- Özgeçmişinizi 'aktif' konumda tutarsanız, özgeçmişler arasında arama yapan firmalar da sizi görür. 'Pasif' durumdakileri sadece başvurduğunuz firmalar görebilir.

- Önyazı firmalarca her zaman okunmayabilir ama iyi bir önyazınız mutlaka olsun. 'İyi' den kastımız, o işe neden uygun olduğunuz ve ne tür katkılarda bulunabileceğinizle ilgili düzgün birkaç cümle.

- Kişisel blogunuz, dijital portfolyonuz vs. varsa bunlara mutlaka özgeçmişte yer veriniz.

- Standart özgeçmişin yanısıra ek dosya olarak koyacağınız belgeler sizi karşı tarafa daha iyi anlatacaktır.

- Referanslarınız profesyonel olmalı ve onları referans gösterdiğinizi bilmeli. Firma tarafından arandığında 'böyle birini tanımıyorum'
diyenler yüzünden çok sayıda özgeçmiş ziyan oluyor.

OKUL ÖNCESİ EĞİTİM KURUMLARI



Küçük yaştan itibaren bağımsızlığını kazanması için çocuğunuza fırsatlar tanıdıysanız 3 yaşını doldurduğu zaman sizden ayrılmaya hazır demektir. Buna ihtiyacı da vardır. 3 yaşına gelmiş çocuğunuz artık ev ortamında yalnız başına oynamaktan sıkılabilir.





Kısa bir süre de olsa kendi yaşıtlarıyla birlikte oynamak ona zevk verir. Çocuğunuz ilk sosyalleşme adımlarını arkadaşlarıyla birlikte oyun oynamak yoluyla atar. Birlikte oyun oynarken paylaşmayı, sırasının gelmesini beklemeyi, birlikte yaşamayı, diğer çocukları kendinden ayrı olarak görüp yardımlaşma ve işbirliği duygusu geliştirir. Çocuğunuza 3 yaşından itibaren hiç olmazsa birkaç arkadaşıyla birlikte oyun oynayabileceği ortamlar sağlamanız gerekir.

Ülkemizde okul öncesi eğitimi 3-6 yaş arasını kapsamaktadır. Fakat birçok çocuk yuvası, bezlerden kurtulan çocuğu kurumuna kabul etmektedir. Yine de uzmanlar 3 yaşına kadar çocukların evden ayrı bir yerde yaşamalarını uygun görmüyorlar.

 3 yaşın içinde ilerlerken veya 3 yaşını doldurmuş bir çocuğunuzu, yavaş yavaş bir çocuk yuvasına alıştırmanız da fayda vardır. İlk önceleri sadece oyun saatlerinde birkaç saat, daha sonraları belirli günlerde yarım gün olmak şekliyle çocuğunuzu anaokuluna alıştırabilirsiniz. 'Çalışmıyorum evde oturuyorum. Çocuğum benden niye ayrılsın?' diye bir soru aklınıza gelebilir. 

Çocuklarımız büyüdüğünde bizlerden bağımsız olmalarını, kendilerine yetmelerini isteriz de bu davranışı kazanması gereken yaşlarda tam bir koruyucu kesiliriz. Tabi ki çocuğunuz için en iyi ortam kedi evidir. Fakat birkaç arkadaşıyla birlikte oynamak da onun hakkı ve ihtiyacıdır. Çocuğunuz evinizin önünde arkadaşlarıyla güven içinde oynayabiliyorsa, 6 yaşına kadar herhangi bir kuruma gitmesi gerekmeyebilir. Fakat 6 yaşında ana sınıfına gitmesi okul olgunluğunu kazanması açısından şarttır.

Anne-baba olarak çocuğunuzu anaokuluna gönderirken okuma yazmayı öğrenme, yabancı dil öğrenme, bilgisayarı kullanmayı öğrenme gibi akademik eğitim amaçlı olmamasına dikkat edin. Çocuğunuz 6 yaşında ana sınıfına gidecek bile olsa onun kurumda bulunması akademik eğitim alması anlamına gelmiyor.

 O hala bir çocuktur; en çok ihtiyacı olan şey de oyundur.

14.03.2015

1-2 YAŞ ARASI ÇOCUĞUN OYUN VE OYUNCAKLARI


Çocuğunuza ait bir odanın boş olması, onun atlayıp zıplaması, top oyunu oynaması, mümkünse bir tırmanma atletinin bulunması büyük kaslarını geliştirmesi açısından gereklidir. Çünkü yürümeye başlamasıyla, çocuğunuzun kas gelişimine ihtiyacı vardır. Bunu da atlayıp zıplayarak, tırmanıp inerek, merdiven inip çıkarak sağlayacaktır. Çocuğunuzla bir çocuk parkına gitmeniz, hem onun açık hava gereksinimini karşılar, hem de tırmanabileceği oyuncaklara ulaşmasını sağlar. Üstelik kendi yaşıtı arkadaşlar edinmesi için de oyun parkları en uygun ortamlardır.



Kumla, toprakla da çocuğunuzu tanıştırın. Bahçeniz varsa mutlaka bir kum havuzu yapın. Büyük şehirlerde bu pek mümkün olmadığı için, belki terasta veya geniş bir balkonda küçük bir kum havuzu yapabilirsiniz. Yine kumla oynayabilmesi için, çocuk parklarına
götürebilirsiniz. Yaz mevsimiyse ve imkanınız varsa, deniz kenarındaki kumlar çocuğunuz için bulunmaz bir nimettir. Bu yaştaki, hatta her yaştaki çocuklar kumla oynamaktan, kovayla birlikte kumda şekiller çıkartmaktan, kum kulesi yapmaktan büyük zevk alırlar.

Biraz sabırlı bir anneyseniz çocuğunuzun suyla oynamasına da izin verin. Balkonda, banyoda, varsa bahçenizde su ile oynamak, onun için hem öğretici, hem de doyum olmayan bir oyun çeşitidir. Çocuğunuz suyla oynarken stres oluşturan birçok durumdan da kurtulur ve psikolojik olarak rahatlar. Fakat çocuğunuz su ile oynarken siz tedirgin oluyorsanız, sizin tedirginliğinizi hemen fark edecektir.

Bunun için su ve çamurla çocuğunuzun oynamasından rahatsız oluyorsanız, kendinizi zorlamayın. Tedirgin tutumunuzla çocuğunuza yarardan çok zarar vermiş olursunuz. Tedirgin tutumunuzla çocuğunuza yarardan çok zarar vermiş olursunuz. Bütün bunların yanı sıra çocuğunuz şu oyuncaklarla da hem oynayacak hem de eğlenecektir.

* İtmeli-çekmeli ses çıkartan oyuncaklar yürüme faaliyetlerini geliştirebilir.

* Tahta çekiç, çivi ve çakma panoları kas gelişimi için gereklidir.

* Bu dönemde sizi taklit etmek isteyeceği için, oyuncak süpürge, faraş ve bez ideal oyuncaklardır.

* Biçimleri öğrenmesini sağlamak için, değişik biçimlerdeki cisimleri kendilerine uygun deliklere yerleştirmesini sağlayacak bir oyuncak alabilirsiniz.

* Küpler ve bloklarla kule yapabilir.

* Kalın pastel boyalarla çizim ve el becerisini geliştirirler.

* Yumuşak kumaştan yapılmış bebekler, hayvanlar hayal gücünü geliştirici oyunlar sunar.

* Bunların yanı sıra üstüne ve için girebileceği oyuncaklar, boş tahta ve mukavvalar, mutfaktaki boş tencere ve tavalar, eski kartpostallar da çocuğunuzun oyuncakları arasında olabilir. 

Çocuğunuzun oyuncaklarını bir çekmeceye veya bir sepetin içine koyup kaldırmayın. Onun boyunun yetişebileceği raflara veya üst üste istenilen biçimde yerleştirebilecek içi boş tahta veya plastik küplere veya kartonlara koyabilirsiniz. Biraz daha büyüyünce,
odasında köşeler yaparsınız. 

Sevda Salihoğlu Dursun

12.03.2015

TUVALET EĞİTİMİNDE YARDIMCI OLACAK BİLGİLER


* Tuvalet eğitimi için çocuğunuzun yaşamında uyum göstermesi gereken birçok şeyin olmadığı bir dönem seçin. Yaklaşımınız rahat ve esprili olsun. Kesinlikle azarlayıcı ve ceza verici bir tutum içine girmeyin.

* 2-2,5 yaş civarına geldiğinde onun için uygun bir zaman ayırın. Bir veya iki haftanız bunun için yeterli olacaktır. En iyisi yaz aylarında iki haftanızı bu işe ayırın.

* Çocuğunuza artık büyüdüğünü ve tuvaletini büyükler gibi yapmasını ondan beklediğinizi açık olarak söyleyin ve kararlı bir şekilde bezini bir kenara bırakıp alıştırma kilotu giydirebilirsiniz.

* Oturağı rahat ulaşabileceğiniz bir yere koyup, bir şey yiyip içtikten sonra tuvaleti kullanması gerektiğini çocuğunuza hatırlatın.İlk günlerde yarım saatte bir tuvalete tutmanız gerekebilir.

* İlk zamanlar oturağı kullanmasına yardımcı olun. Oturağın rahat olmasına ve huylandıracak kadar soğuk olmamasına dikkat edin.

* Eğer çocuğunuz ilk denemelerde yapmamakta direniyorsa bunun için zorlamayın. 5-10 dakikadan fazla oturakta tutmayın. Daha sonra tekrar denersiniz.

* Çocuğunuz azıcık bir şey yapsa dahi ona sevincinizi belli edin, başarısını övün. Sizi sevindirmek için tekrar deneyecektir. Fakat boş kalktığında gayet sakin olun, sinirlenseniz bile belli etmeyin.

* Tuvalet terbiyesinin birkaç gün içinde gerçekleşeceğini ümit etmeyin. Sandığınızdan da uzun zaman alabilir. Tam olarak öğrenmiş olduğunda bile oyuna daldığı bir sırada altına kaçırabilir. Üç-dört yaşına kadar bu tür kazaları olağan karşılamalısınız. Kesinlikle azarlamayın. Bir dahaki sefere tuvalete yapmasını hatırlatmakla yetinin.

* Denemelerinizden hiçbir sonuç elde edememişseniz, çocuğunuz henüz bu eğitime hazır değil demektir. Biraz ara verip tekrar denemeye başlayabiliriz.

* Oturağı kullanmasını öğrendikten birkaç hafta sonra, tuvaleti kullanmasını önerebilirsiniz. Böylelikle belirli bir yere tuvaletini yapmaya alışmış
olmaz. Dışarıda da tuvaletini yaptırmakta zorlanmazsınız. 

* Bezlerin terk edilmesi hem gündüz hem de gece için geçerlidir. Çifte standart uygularsanız, çocuğunuz buna uymakta güçlük çekebilir. Geceleri ilk zamanlar
bir veya iki kez tuvalete kaldırmanız yeterli olacaktır.

* Gece kuru kalma daha geç öğrenilir. Uykudaki kontrolün sağlanması daha zordur. Bunun için çocuğun uyurken kaslarını sıkışık tutmayı öğrenmesi gerekir. 

Çocuğunuzun bezini çıkarttığınız zaman, gece de altını bağlamayın. 
Eğer baş edemeyeceğiniz sıklıkta altını ıslatıyorsa, geceleri bezini bağlamaya bir müddet
daha devam edebilirsiniz. Aradan birkaç ay gibi bir zaman geçtikten sonra tekrar geceleri altını bağlamamayı deneyin. Beş yaşına kadar çocuğunuz geceleri ara sıra altını ıslatabilir. Bunun için çok fazla bir şey yapamazsınız. Eğer aşırı baskı altında çocuğunuza tuvalet eğitimi vermemişseniz, çocuğunuz doğal gelişimi olarak gece de kuru kalmayı öğrenecektir. Eğer beş yaşını geçtikten sonra gece ıslanmaları devam ediyorsa, önce fizyolojik bir nedene bağlı olup olmadığını araştırın. Daha sonra ise psikolojik nedenlerini bulmaya çalışırsınız. Zaten gece ıslatmalarının fizyolojik mi, psikolojik mi olduğunu anne baba anlayailir.

Eğer gece ıslatmalarının yanı sıra gündüz kaçırmalarda oluyorsa, bir kardeş veya beklenmedik bir durum ile karşı karşıyaysa, tuvalet eğitimini çok erken ve baskı altında
almışsa gece altını ıslatması psikolojik sebeplere bağlanabilir. Çocuğunuza sevecen ve güven verici yaklaşın. Olumsuz durumları ortadan kaldırmaya çalışın. 

Bu davranışından çocuğunuzu sorumlu tutup ceza verici bir tutum takınmayın. Gerekirse uzman yardımı almanız daha büyük sorunların oluşmasını engelleyebilir.

Sevda Salihoğlu Dursun

11.03.2015

ARIYORUM..


Karamanoğlu Mehmet Bey i arıyorum.
Göreniniz, duyanınız, bileniniz var mı?

Bir ferman yayımlamıştı;
Bu günden sonra divanda, dergahta, mecliste, meydanda. 
Türkçe den başka dil konuşulmaya diye, Hatırlayanınız var mı?

Dolanın yurdun dört yanını,
Çarşıyı, pazarı, köyü, şehri.
Fermana uyanınız var mı?

Nutkum tutuldu, şaşırdım merak ettim
Dolandığınız yerlerdeki Türkçe olmayan isimlere.
Gördüklerine, duyduklarına üzüleniniz var mı?

Tanıtımın demo, sunucunun spiker,
Gösteri adamının showman, radyo sunucusunun discjokey,
Hanımağanın first lady olduğuna şaşıranınız var mı?

Dükkanın store, bakkalın market, torbanın poşet,
Mağazanın süper, hiper, grosmarket,
Ucuzluğun damping olduğuna kananınız var mı?

İlan tahtasının billboard, sayı tabelasının skorboard,
Bilgi alışının brifing, bildirgenin deklarasyon,
Merakın uğraşın hobby olduğuna güleniniz var mı?
Bırakın eli, özün bile seyrek uğradığı,
Beldelerin girişine welcome,
Çıkışında good-bye okuyanınız var mı?

Korumanın, muhafızın body-guard,
Sanat ve meslek pirlerinin duayen,
İtibarın, saygınlığın, prestij olduğunu bileniniz var mı?

Seki nin, alanın platform, merkezi center,
Büyüğün mega, küçüğün mikro, sonun final,
Özlemin, hasretin nostalji olduğunu öğreneniniz var mı?

İş hanımızı plaza, bedestenimizi galleria,
Sergi yerlerimizi center room, show room,
Büyükşehirlerimizi, mega kent diye gezenimiz var mı?

Yolüstü lokantamızın fst-food,
Yemek çeşitlerimizin mönü olduğu yerlerde,
Hesabını, adisyon diye ödeyeniniz var mı?
İki katlı evinizi dubleks, üç katlı komşu evini tripleks,
Köşklerimizi villa, eşiğimizi antre,
Bahçe çiçeklerini flora diye koklayanınız var mı?

Sevimlinin sempatik, sevimsizin antipatik,

Vurguncunun spekülatör, eşkıyanın mafya,
Desteğe, bilemediniz koltuk çıkma, sponsorluk diyeniniz var mı?

Mesireyi, kır gezintisi, picnic,
Bilgisayarı computer, hava yastığını air-bag,
Pekalayı, oluru okey diye söyleyeniniz var mı?

Çarpıcı, önemli haberler flash haber, 
Yaşa, Varol sevinçleri, oley oley,
Yıldızları star diye seyredeniniz var mı?
Vırvırık dağının tepesindeki köyde
Cafe-show levhasının altında,
Acının da acısı nes-kaave içeniniz var mı?

Toprağımızı, bayrağımızı, inancımızı çaldırmayalım derken,
Dilimizin çalındığını, talan edildiğini,
Özün, el diline özendiğine içi yananınız var mı?

Masallarımızı, tekerlemelerimizi, atasözlerimizi unuttuk
Şarkılarımızı, tükürlemizi, ninnilerimizi kaybettik.
Türkçemiz elde gidiyor, dizini döveniniz var mı?

Karamanoğlu Mehmet Bey i arıyorum
Göreniniz, bileniniz, duaynınız var mı?

Bir ferman yayınlanmıştı...
Hayal meyal hatırlayıp da sahip çıkanınız var mı?

                                                                 ZAFER HÜSNÜ TARAN



10.03.2015

MUTLU OLMAK İÇİN: RIDVAN ŞANAL GÜNSELİ


' KALBİMİZİN HEYECANLA ÇARPMASI NE GÜZEL!'

*Dünyadaki hayvanlar. Onlar hem yararlı hem de dostluk yapıyor.

* Bir erkek/kadın olmak.

* Hata yapabilme lüksüne sahip olmak. Onlar bizi akıllı kılıyor.

* Kitaplar, filmler... Onlarla dünyamızı anlıyoruz.

* Ağlayabilmek ve gülebilmek. Onlar kalbimizi güçlü kılıyor.



* Çocuklar... Yaşama sevinci veriyor.

* Gözlerimiz sayesinde çevremizi net ve renkli görebiliyoruz.

* İçinde yaşadığımız zaman... Yaşamın bizzat kendisi.

* Kullandığımız ve hayatımızı kolaylaştıran cihazlar... Telefon, televizyon,video, otomobil ve uçaklar...

* Düşüncelerimizi kelimelere dökebilmek.

* Şarkı söyleyip dans edebilmek.

* Dostlar... Onlarla hayatı paylaşıyoruz.

* Ailemiz... Sıcaklığı, güveni ve sevgiyi paylaştığımız için...

* Oturabilmek yürüyebilmek.

* Cinsel organlarımız. Onlarla hazzı yaşadığımız için..

* Yazabilmek ve okuyabilmek..

* Bir şeyi isteyebilmek... Bu sırada kalbimizin heyecanla çarpması ne güzel!,,

* Ağaçlar ve çiçekler, dağlar ve ovalar.

* Düşünebilmek. Çünkü düşünce en büyük gücümüz.

* Duygulanabilmek.

* Ciğerlerimize doldurduğumuz temiz hava.

* Afiyetle yediğimiz lezzetli yemekler.

* Yeni bir şey öğrendiğimizde anında hissettiğimiz aydınlanma.

* Emeğimizle kazandığımız parayı avucumuzda tuttuğumuzda ki his.

* Birisini mutlu edebilmek.

MUTLU OLMAK İÇİN: HANDE AKIN

KÜÇÜK ÇOCUĞUN DERSİ


Bayan garson sinirli olduğu bir gün, pastaneye bir çocuk gelir.

'Abla yaş pastanın porsiyonu ne kadar?' diye sorar.

Garson kız, çocukla uğraşmamak için iki liralık porsiyonun fiyatını üç lira der. Çocuk avucundaki bozuk paraları saymaya başlar. Garson kız başka masalara bakmaya gider. Çocuk sabırla bekler. Çocuğun gitmediğini gören garson kız, tekrar çocuğun yanına gelir. 

'Bre çocuk ne alacaksan karar ver, zaten canım burnumda!' diye çıkışır.

Çocuk bu sefer ; 'Dondurma ne kadar?' diye sorar.

Garson kız uflaya puflaya;

'İki buçuk lira!' der. Çocuğu umursamadan tekrar işlere bakar.

Geri döndüğünde çocuğu bir masada oturmuş kendisini bekler halde bulur. Çocuğun yanına gider, kaba bir dille;

'Ne yiyeceğine umarım karar vermişsindir küçük!' der.

Çocuk, üç liralık pasta yerine iki buçuk liralık dondurma ister. Garson kız, dondurmayı fişiyle birlikte getirip masadan ayrılır. 

Çocuk dondurmayı yedikten sonra parasını masaya koyup gider.

Garson kız masaları temizlerken çocuğun masasına uğrar. Çocuk iki buçuk lirayı bir kenara bırakmış, elli kuruşu da bahşiş bir tarafa koymuştur! Garson kız sandalyeye yıkılır, bir süre öylece kalır. İnsan yerine koymadığı, kötü davrandığı çocuk, üç lirasıyla çok sevdiği yaş pastayı, bahşişe para ayırmak için yememişti.

İLGİLİ KONULAR: KİMSEYİ KÜÇÜMSEMEYİN...

Hem kendinin, hem de başkalarının yapmış olduğu hatalardan der al!

                        THOMAS CARLYLE

9.03.2015

MUTLU OLMAK İÇİN: HANDE AKIN


'HAYAL KURUN VE HAYALLERİN MUCİZELERLE GERÇEKLEŞTİĞİNE İNANIN.'

Mutluluğu nedenlere bağladığımızda kendimizi mutsuzluğa mahkum ederiz. Çocukluktan itibaren annemizden, babamızdan, ailemizden, büyüklerimizden, okuldan, sosyal çevreden, toplumdan ve daha pek çok kavramdan koşullu mutluluğu öğreniriz. Sınıfı geçersek, karneniz iyi olursa, üniversite okursak, iş bulursak, terfi edersek, müdür olursak, patron olursak, evlenirsek, çocuğumuz olursa, seyahat edersek, araba alırsak, ev alırsak, bir de yazlığımız olursa, tatil yaparsak, sevgilimiz olursa, aşık olursak, bu olursa, şu olursa mutlu oluruz zannederiz.

Evet zannederiz!

Bu; bitmek tükenmek bilmeyen bir yanılsama Mutlu olmak için koşullandığımız her şeyi birer birer yaparız, yapmaya da devam edeceğiz. Ta ki mutlu olmak için aslında hiçbir şeye ihtiyacımız olmadığını, hiçbir şey Olmamıza, yapmamıza gerek olmadığını anlayana kadar. Yaptığımızla, yaşadıklarılarmızla anlık mutluluklar yaşarız elbette, yaşamaya da devam edeceğiz. Arayış hep devam edecek. Bir balık gibi hep oltaya takılacağız.

Çünkü mutluluk şartlara, koşullara, o olursa, bu olursalara bağlanmış....

Nedenlerden özgürleştiğimizde esas mutluluğun özümüzde olduğunu hissederiz. Öz, saf sevgidir. Önemli olan hiçbir neden olmadan mutlu olabilmek. Ama zihnimiz, nedensiz mutlu olmayı algılayamaz; çünkü çocukluktan itibaren bir bilgisayar gibi programlanmış. Nedensiz mutlu olmayı sadece ruhumuz bilir, kalbimiz hisseder.

Mutluluk iyi hissetmek. iyi hissetmek, kötü hissetmemektir.

İnsana kötü hissettiren şey; acı, öfke, üzüntü, suçluluk, utanç, nefret, kini intikam, çaresizlik, kızgınlık, kırgınlık gibi  duygularımız ile kaybetme, terk edilme, aldatılma, muhtaç olma, yalnız kalma, ölüm, hasta olma, dışlanma, hata yapma, yanlış anlaşılma, eleştirilme, beğenilmeMe, istenilmeMe, sevilmeMe, gibi korkular.

İyi hissetmenize, yani mutlu almanıza engel olan bu duygular ve korkular elle tutulan,  gözle görülen, dokunulan, koklanan yani beş duyumuzla algılanabilen bir elma gibi, kalem gibi somut gerçek değil.

Aldatılma korkunuzu el arabasına koyup taşıyamazsınız, suçluluk duygunuzu çantanıza koyup götüremezsiniz. Duygular ve korkular gerçek, elle tutulur, somut kavramlar değiller. Ancak; enerji oldukları için gerçekmiş gibi kötü hissettirir ve mutluluğa engel olur. Her bireyin mutluluğu; bilinç seviyesine ve tekamül basamağına göre farklılık gösterir.

Mutlu olmak için nedenler sıralamak yerine, mutluluğu her an hissedebilen insan almak için, "nedensiz mutluluk için neler yapabiliriz? 'buna yanıt aramak daha doğru galiba...

* Öncelik kendini gerçekleştirmek.

* Kendini her halinle tam olduğun gibi yargılamadan koşulsuzca sevmek.

* Kalpte yaşamak.

* Başta kendin olmak üzere sevgide cömert olmak.

* Duygularını fark etmek, hissetmek ve onları bastırmadan ifade ederek serbest bırakmak.

* Kokularının üzerine cesaretle yürümek.

* Yaşanan deneyimlerin içinde barınan dersleri görerek affetmek.

* Hayatın akışına güvenmek ve bırakmak.

* Her zaman her işte bir hayır olduğuna lafta değil, kalpte inanmak.

* Hayatın her anında hediyeler sunulduğunu görebilmek.


* İçindeki küçük çocuğun elinden tutarak çocuk neşesini, heyecanını ve merakını hiç yitirmemek.

* Allah, Tanrı, Evren, Yaradan... Sizin için gönlümüzdeki tanım ne ise;

o'nun tarafından her an sevildiğinizi ve desteklediğinizi hissetmek.

* Ruhun deneyimlerle büyüdüğünü anlayarak yeniye cesaretle adım atmak.

* Gücünü kimseye teslim etmeden özgür olmak.

* Kontrolü bırakmak.

* Doğayla bütünleşmek.

*  Aşık olmayı ve olunmayı beklemek yerine aşık olmak.

* Fedakar olmak yerine kar elde etmek için feda ettiklerini fark etmek ve buna son vermek.

* Hayatta kurban rolü oynamak yerine kahraman olmayı seçmek.

* Geçmişi bırakmak, geleceğe dair kaygı, korku üretmemek, şimdide yaşamak.

* Her şeye ama her şeye, alınan nefese de sahip olunan hastalığa da şükretmek.

* Hayatın öğretmeye çalıştığı dersleri bir çocuk gibi heyecanla, keyifle karşılamak.

* Hepimizin birbirine ayna tuttuğunun farkındalığı ve bir olduğumuz bilinciyle yaşamak.

* Nedensiz de mutlu olunabileceğine inanmak.

MUTLU OLMAK İÇİN: HASAN 'SONSUZ' ÇELİKTAŞ

MEVLANA VE HACI BEKTAŞ-I VELİ


Adamın biri çaldığı post ile Mevlana Hazretlerinin dergahına yollanır. Dergahın girişinde Mevlana Hazretleriyle karşı karşıya gelirler.

Adam Mevlana Hazretlerinin öğrencisi, dergahın müdavimidir:




'Postumu dergahınıza serebilir miyim?' der.

Mevlana Hazretleri adamın postu çaldığını gönül gözüyle anlar:

'Hayır! Sen Hacı Bektaş-ı Veli'ye git!' diyerek adamı gönderir.

Adam, Hacı Bektaş-ı Veli Hazretlerinin dergahına gider, karşısına dikilir.

'Postumu dergahınızda serebilir miyim?' diye sorar. Hacı Bektaş-ı Veli Hazretleri hiç itiraz etmeden:

'Elbette!' der ve adamı kabul eder.

Adam uzun yıllar dergahta öğrencilik yapar, ahlakını düzeltir, kendine ve hayatına çekidüzen verir ve gitmeye hazırlık yapar. Fakat hala cevabını bulamadığı bir soru vardır aklında. 

Mevlana Hazretleri kendisini neden kovdu? Hacı Bektaş-ı Veli neden kabul etti?

Giderken soruyu Hacı Bektaş-ı Veli'ye sorar.

Hacı Bektaş-ı Veli tebessümle adama şöyle der;

'Bak delikanlı! Hz. Mevlana öyle saf, öyle berrak bir denizdir ki; senin o kirli çalıntı postun, o deniz ve makama yakışmazdı. Biz ise; onun kadar saflığa, berraklığa ulaşamadık. Zaten kirliliğe batmışız, diyerek seni kabul ettik' der.


Genç adam oradan dualarını alarak ayrılır. Mevlana Hazretlerine vardığında yine bizzat kendisi tarafından kapıda karşılanır.

'Hoş geldin!' der Mevlana Hazretleri. Ve devam eder;

' Bir zamanlar seni postunla kabul etmedik. Gönderdiğimiz yer kabul etti. Çile çıkardın, nefsini eğittin. Merakını yenmek için bize geldin. Biz kendi halimizde küçük bir su birikintisiyiz. Onun için senin postunu temizlemeye gücümüz yetmezdi. Onu ancak bir okyanus temizlerdi. Ve o postun serildiği okyanusa bir şey olmazdı. O okyanus da seni gönderdiğimiz Hacı Bektaş-ı Veli'ydi.'

  İlgili konular: HACI BEKTAŞ-I VELİ

                        BEŞTAŞLAR...

5.03.2015

1-2 YAŞ ARASI ÇOCUĞUN DİL GELİŞİMİ İÇİN NELER YAPILABİLİR?


* Kitaplardan faydalanabilirsiniz. Bol resimli ve renkli olan eski dergiler, kataloglar, çocuğunuz için hem eğlendirici he de öğretici olurlar. Artık masal ve tekerlemelerden hoşlanan çocuğunuza, yaşına uygun resimli masal kitapları alabilirsiniz. Bu arada onunla bol bol konuşmaya ve kitabın içerisindeki nesneleri tanıtmaya çalışın.

* Çeşitli bul-yap oyunları ile çocuğunuza hayvanları, taşıtları, meyveleri, giysileri vb. tanıtıp isimlerini öğretebilirsiniz.



* Günlük yaşamda kullanılan nesneleri tanıması ve isimlendirmesi için, anahtarlık, kaşık, kalem gibi bilinen nesneleri bir torbaya koyarsanız, sonra tek tek çıkarıp isimlendirebilirsiniz; 'bak bu kaşık''bu anahtar' diye. Daha sonra torbadan çıkarttığı nesneleri onun isimlendirmesini istersiniz.

* Hayvanları tanıtmak için hayvanat bahçesine götürebilirsiniz. Alışverişe gittiğinizde de birçok nesneyi çocuğunuza tanıtırken, eğlenceli vakit geçirebilirsiniz.

* Daire şeklinde bir mukavvanın üzerine nesne resimleri çizin ve dairenin ortasına bir ok koyup, okun üzerinde olduğu nesneyi
isimlendirmesini isteyebilirsiniz.

* Çocuğunuzun vücudunun parçalarını isimlendirmesini sağlayacak oyunlar oynayabilirsiniz. Aynanın karşısına geçerek vücudunun parçalarını gösterin. Oyuncak bebeğini yıkarken ve giydirirken onun vücudundaki bölümleri tanıtmasını isteyebilirsiniz.

* Yoğurma maddesiyle çeşitli yiyecek veya giyecek figürleri yaparak isimlendirebilirsiniz.

* Aile fotoğrafı ile ilgili konuşabilirsiniz. 'Bak bu senin baban' 'bu da dayın' gibi.

* Öykü, şiir ve şarkı kasetleri çocuğunuzun dil gelişimine katkı da bulunabilir. 

Çocuğunuzun dil gelişimini desteklemek için birçok faaliyeti kendiniz de uydurabilirsiniz. Unutmayın ki, çocuğunuz sizin desteğinizle gelişiminin en üst düzeyine çıkabilecektir.

Çocuğunuzla konuşurken,

* Her şeyin rengini söyleyin.

* Sert-yumuşak gibi zıtlıkları açıklayın

* Sayıları kullanmaya başlayın. Bunun için önce kendinizin, sonra çocuğunuzun parmaklarını kullanabilirsiniz.

Sevda Salihoğlu Dursun

MUTLU OLMAK İÇİN: HASAN "SONSUZ" ÇELİKTAŞ


"MUTLULUK, SESSİZCE KENDİNİZLE KALABİLMEYİ BAŞARABİLMEK."

* Antik bir şehirde geçirdiğiniz koca bir gün.

* Harika bir yemek yemek.

* Kesinlikle kaliteli bir şarap içmek.

* Çocuklarınız. Benim için kızım Sonsuz ve oğlum Dünya...

* Güzel bir kadınla tanışmak.

* Hayat değiştirecek bilgilerle dolu bir kitabı keşfetmek.

* Enfes bir film izlemek.

* Beşiktaş'ın güzel bir sezon geçirmesi.

* Yıllardır çözemediğiniz bir problemin kökenindeki inancı yakaladığınız andaki rahatlamayı hissetmek.

* Yazdığınız bir yazıya gelen "bu yazı hayatına dokundu, çok teşekkürler' geri bildirimleri.

* Kesinlikle müzikalleri izlemek.

* Doğada yapılan her türlü aktivite.

* Müzik, müzik, müzik...

* Simit fırınının önünden geçerken çıkan sıcak simitleri görmek ve içeri girip iki tane paketletmek.

* Ruhun derinliklerinden akan bir yazıyı bitirdiğiniz a an.

* Yurtiçi, yurtdışı fark etmez, her türlü seyahat etmek.

* Dışarıda lapa lapa kar yağarken sıcacık evde oturup film izlemek.

* Bilgisayarda FIFA 2015, Civilization, Football Manager oynamak.



* Çok sevdiğiniz yazarların; benim için Louise Hay, Wayne Dyer, Eckhart Toelle gibi yazarların videolarını izlemek.

* Şöyle bol oksijen dolu, tertemiz havayı ciğerlerinize çekmek.

* Hiçbir düşünce tacizine uğramadan, sessizce kendinizle kalabilmeyi başarabilmek.

* Tanıdığınız insanlarla dolu, kalabalık bir parti ortamında bulunmak.

* Bir yılı tamamlayıp aralık ayına girmiş olmak.

* İzmir'de yaşıyor olmak.

* Aynada kendinizi görmek ve kendinize gülümsemek... Kısacası kendi varlığınız!

MUTLU OLMAK İÇİN: BEKİ ERİKLİ

3.03.2015

KÖPÜKLÜ NESTLE COFFEE-MATE KAHVE KREMASI


Coffee Mate markasının yeni ürünü köpüklü Nestle Coffee mate kahve kremasını çok beğeneceksiniz. ister evinizde, isterseniz de işyerinizde içmekten keyif alacağınız bu yeni ürün ortamı yumuşatacak, sinirlerinizi yatıştıracak ve yüzünüzde gülücükler oluşmasına neden olacaktır.



Ben en çok kitap okurken Coffee içme ihtiyacı duyuyorum. Kitaplarım arasında yaşadığım huzur Coffee-mate köpüklü kahve kreması kullanarak yaptığım kahvem ile daha da artıyor. Kahvemi sütlü ve köpüklü severim. Siz de benim gibiyseniz tam size göre bir krema coffee karışımı. 

İş yerime de Köpüklü kahve kreması aldım. Bu lezzeti her zaman tatmalıyım diye düşünüyorum :)



Ayrıca 'acaba bu ürünle kilo alır myım?' diye endişelenmeyin zira Köpüklü Nestle Coffee-Mate Kahve Kreması' nı koyduğunuz bir fincan Nescafe' de sadece 32 kalori var. Bir bardak portakal suyunun 90, bir bardak gazlı içeceğin ise 80 kalori içerdiğini
düşünürsek, kahve keyfinizin yüksek, kalorisinin ise düşük olacağından emin olabilirsiniz.

Dünyada ve Türkiye' de bir ilk olan köpüklü kahve kremasının enfes kremasıyla tanışmanızı tavsiye ederim :)

Köpüklü NESTLE COFFEE-MATE Kahve Kreması ile nice lezzetli ve yumuşak içimli kahve keyiflerine....