Erikson, pozitif tutumuyla çocuk felci gibi bir hastalığı yakıt olarak kullanmayı bilmiş ve bundan azami ölçüde yararlanmıştır.Hastalığından dolayı sadece gözlerini kımıldatabilen Milton Erikson, insanların hareketlerini takip ederek oyalanmayı hayatının en büyük eğlencesi getirmiştir.
Böylece, etrafındaki insanların davranışları ile düşünceleri arasındaki ilişkiyi keşfetmiş ve çoğu zaman insanların hareketleri ile düşünce tarzlarının aynı olmadığını, oysa insanların inandırıcı olmaları için, konuşmaları ile vucüt dilleri arasında biir pararlelik olması gerektiğini farketmiştir.
Bunun sonucu olarak, bazılarının inanmadıkları veya doğru olmayan şeyleri söylediklerinde, bunun derhal anlayabilecek bir beceri geliştirmiş, bunun için binlerce uygulama yapmış ve bunları, insanların şifrelerini çözmek için kullanmıştır.
Daha sonra, iyi bir eğitim gören Milton Ericson, hipnozu da öğrenerek, insanları iyileştirmek için kullanmaya başlamıştır.
Terapi seanslarından çıkan hastaları, çok hızlı bir iyileşme gösterdiklerinden, ünü bütün Amerika'ya yayılmıştır.
Terapi ve hipnoz alanında büyük değişiklikler sağlayan doktorun bu başarısı, birçok kişi tarafından mucize olarak nitelendirilmiş ve herkes onu büyük bir hayranlıkla izlemeye başlamış.
İnsanları şaşırtmayı çok seven Erikson'ın en çok uyguladığı alıştırmalardan biri "gökdelenede iğne aramak"tı.
Bir tanıdığından veya bir hastasından herhangi bir gökdelene iğne saklamasını isterdi. Sonra iğneyi saklayan kişinin elini tutup iğneyi aramaya koyulurdu. Ericson, yanındaki kişinin elinde hissettiği en küçük titreşimden, iğneye yakın olup olmadığını anlardı.
Erikson, en fazla 10 dakika içinde, gökdelendeki bu iğneyi bulurdu. Bizim deyimimile, "samalıkta iğne aramak" onun en sevdiği şeydi.
Burada, özellikle tıp alanında çok ileri giden büyük bilgin İbni Sina' nın psikolojik hastalıklar konusunda uyguladığı şu tedavi metodu ister istemez akla geliyor:
Cürcan hükümdarının bir akrabası rahatsızlanır. İbni Sina'yı çağırırlar. İbni Sina, hastalıktan zayıflamış gencin nabzını tutar, idranını isteyip görür. Sonra "Bana bütün Cürcan havali ve mahallelerini tanıyan bir adam lazım" der. Bulup getirirler.
İbni Sina, hastanın nabzını tutup adama, "Cürcan'ın mahallelerini say" der. Adam, saymaya başlar. Bir mahallenin ismini duyunca, hastanın nabzına garip bir hareket olur. İbni Sina adama "Bu mahallenin sokaklarını say" der. Adam saymaya başlar. Bir isme gelince o hareket yine olur. Bunun üzerine İbni Sina, "Şimdi bana, o evde yaşayan insanların hepsinin isimlerini bilen biri lazım" der. O kişi de bulunur ve adam o evdeki kişilerin isimlerini tek tek saymaya başlar.
Bir ismi söyleyince, o hareket yine olur. O zaman büyük bilgin "Tamam" der ve oradakilere dönüp, "Bu genç, falan mahallede, filan sokaktaki filan isimli bir kıza aşıktır. İlacı da ona kavuşmaktır" der. Bu sözleri duyan hasta genç, utancından yorganı başına çeker. Oradakiler de sorunu anlar ve çözerler.
Yeniden Milton Ericson'a dönersek:
Herkes büyük bir hayranlıkla Milton Ericson'ı izlerken iki kişi onu farklı bir şekilde izliyordu. Üretken zekaya sahip bu iki bilgin, NLP'nin kurucuları Richard Bandler ve John Grinder'dan başkası değildi. İki bilgin başbaşa verip Erickson'un sırrını çözmeyi denediler ve bir varsayımla yola çıktılar.
"Eğer o bu sonuca ulaştısa, aynı yöntemi uygulayarak başka kişiler de bu yeteneği öğrenebilirler."
Ancak, burada anlatılmak istenen, sizin hiç kabiliyetiniz olmayan bir dalda yetenek geliştirmeniz değil, ilgi duyduğunuz ve başarabileceğiniz bir dalda, ulaşmak istediğiniz sonuçları gerçekleştirmiş olan kişilerin yaptığını yaparak aynı sonuçlara ulaşmış olmanızdır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder