16.07.2014

AZ YE, AZ UYU, AZ KONUŞ -1


AZ UYU... 

Az Uyumanın sadece belli bir din, mezhep ve meşreple sınırlamak son derece yanlış olacaktır. O da az yeme gibi tüm insanlık âleminin vazgeçilmez manevi değerlerinden biridir. Az yeme, salihlerin âdeti olduğu gibi az uyumak da kâmil ve Salih insanların alametidir. Çünkü çok yemek gibi çok Uyumak da kalbi gaflete düşürür, dimağı uyuşturur, vücudu hantallaştırır. Özellikle unutkanlığa ve birçok hastalığa sebep olur. Ayrıca çok uyumak, gecenin çeşit çeşit manevi bereketinden, nice ilahi feyiz ve rahmetinden mahrum kalmamıza da sebep olur.

Peygamber Efendimiz (sav) bir hadisi şeriflerinde "Benim Cenâb-ı Allah ile öyle bir anım var ki, 0 zaman dramıza ne bir kitap sahibi peygamber ne de Allah'a yakın olan bir melek girebilir" buyurmuştur.

Şemsi Tebriz Hazretleri bu hadis-i şerifi yorumlarken şöyle der:

"Bu sözle Efendimiz kendi halini bize anlatmıyor. Burada ümmetine bir davet, bir işaret var. Yani öyle bir şey yapınız ki hâlimiz de benim hâlim gibi olsun demek istiyor. Bu sözleri Efendimizin kendi hâli olarak değil, bizleri o hâle daveti olarak anlamak | azim."

Şems-i Tebriz Hazretleri'nin bu yorumu ufkumuzu genişleten, oldukça deseni ve çok doğru bir yaklaşımdır.

Mesnevi, cilt 3. 1222:
"Şu dünyada baş gözü açık, fakat gönül gözü uykuda nice kişiler vardır. Gönlü uyanık olan kişi, baş gözünü kapasa bile, Ona yüzlerce basiret gözü açılır. Eğer sen gönül ehli değilsen Uyanık ol. Daima Uyanık bulun. Allah'tan gönül iste, gönül sahibi ol, bunun için çalış , çabala.

"Arifin uykusu, cahilin ibadetinden çok daha hayırlıdır."

Çünkü onlar zahiren uyurken bile kalpleri daima zikir halindedir. Belki baş gözleri kapalıdır, ama gönül gözleri açıktır. Onların Uykusu ibadetin özü, kulluğun ta kendisidir. O nedenle Hz. Mevlânâ,

"Allah dostlarını tanımak, Allah'ı tanımaktan daha zordur. Velilerin hallerini kendi halinle kıyaslama. Sen bal yersin, zehir olur. O zehir yer, bal olur" der.

HZ. Ömer'in Bizans amirinin getirdiği bir şişe zehri, gül şerbeti gibi içmesi buna çok güzel bir örnektir. zaten Allah dostlarından tecelli eden davranışları, kendi nefsani duygularımızla karıştırdığımız için bu âlemde o mübarek insanları tanımak çok az kimseye nasip olmuştur. Allah dostlarını tanımak, bilmek çok daha zordur çünkü onlar gizlidir. Cenâb-i Hakk ise ayan beyan ortadadır.

Rubaiiler, cilt4. 146:

"Geceleyin yol yürünür, çünkü gece, sırların rehberidir. Gece herkes Uyurken ilâhi aşk sırları, mânâ zevkleri gönle gelir. Çünkü ancak geceleri gönlün kapıları açılır."

Baş gözümüzü geceleri vücudun ihtiyacı ölçüsünde kapatırsak sadece ruhumuz dinlenir. ihtiyaçtan fazla uyku ise ruhu rahatsız, bedeni hasta eder.

Bilindiği Üzere, psikolojik rahatsızlıkları olan çoğu kişi, bilinçsizce kendini uykuya verir veya doktoru tarafından ilaçla Uyutulur. Sebep: hayvani duygularımızın esareti altına giren ruhu, kısa bir müddet içinde olsa rahatlatmaya çalışarak şu fani âlemin tasa ve sıkıntısından kurtarıp dinlendirmektir. Fakat buda yanlış anlaşılmasın!

Söz konusu olan Uyku, nets elinde çaresiz kalan ruha sadece geçici, suni bir rahatlık verir. Asla kalıcı bir Çözüm veya bedenimiz için gerçek bir şifa değildir. Suni teneffüs halinde, ne kadar reel bir yaşam içerisinde alabiliriz ki? Gerçek ruh huzuru, Ashâb-ı Kehf gibi dünyaya karşı uykuda almakla elde edilir.

Az uyumak da, ancak zikir, fikir, şükür ile birleştirdiğiniz de bize şifa olacaktır. Geceleri kendi kendimizle kavga ettikten sonra sabah az uyudum diye isyan edip maddi manevi huzur ve şifa bekleyemeyiz.

Rejimle riyazet bir olmadığı gibi, rahmani olan uyku ve uyanıklıkla nefsani olan uyku ve uyanıklık bir değildir.

Mesnevi, cilt 4, 3788:

"Bozulanlar, değişenler bedene ait olan duygu ve huylardır. Değişim yeri bedendir. Ölümsüz olan ruh parlak ilâhi bir güneştir. Güneş gibi olan a ruh hiç değişmez, bozulmaz, başka şekle bürünmez. 
Hastalık, Uyku, ağrı, sızı gibi sıfatlar bedene aittir. Ruhun bu sıfatlarla ilgisi yoktur. Ruh fâni alan bu sıfatlardan temizlenmiştir.

Derler ki,
"Gönül adamlarından biri, bir tekkede birkaç gün misafir olmuş. Her gün on adamIn yediğini yiyip bütün gece uyumuş ı bütün günde konuşmuş. Oradaki dervişler, o kişinin çok yiyip çok uyuyup Çok konuşmasından rahatsız olmuş ve şeyh efendiye şikayet etmişler.

Şeyh efendi şikayet edilen kişiyi yanına çağrp şöyle demiş.

"Erenlerin yolunun esası az yemek, az uyumak ve az konuşmaktır. Sen ise tam tersini yapıyor, bu halinle tekkeye yük oluyormuşsun."

Misafir, şeyhi dinledikten sonra,

"Eğer benden size şikâyetçi olan dervişler irfan sahibi olsalardı, şikayet yerine teşekkür ederlerdi. Zira bizim yediğimiz yemek değil, sadece nurdur. Biz geceleri uyumaz, sadece huzura yükseliriz. Ayrıca boş konuşmaz, sadece hikmet söyleriz."

Sözün özü şu ki, bu kemale Ulaşmamış kişiler için çek yemek, çok uyumak, çok konuşmak büyük bir kayıptır"

Bu menkıbe,
"Ârifin uykusu ibadettir. Cahilin ki kabahattir. Ârif yer, nur olur. Cahilin ki zulmettir" sözünü doğruluyor.

2 yorum: