26.07.2014

FLORENCE NIGHTINGALE


Hemşirelik mesleğinin öncüsü ve hemşire okulunun kurucusu Florence Nightingale, temiz kalpliliğin ve güzel ahlakı bir insanı ne kadar yüksel başarılara götüreceğinin simgesidir. Adeta anıtlaşan isimleriyle dünyada bir ilke imza atmış olan Nightingale, 12 Mayıs 1820'de Florencea'da doğmuştur. Bu kadın, içindeki baskın yeteneğini bulup çıkaramamanın acısını neredeyse henüz genç yaşta canıyla ödeyecekti. İçinde bulunduğu işe yaramaz ruh hali onu intiharın eşiğine getirmişti. 

Hatıra defterinde bu ruh halini şöyle anlatır:

-31 yaşında iken hayattan hiç tat almıyor, ölümden başka bir şey arzulamıyordum. Mesut olabilmek için her şeyi denedim, yabancı memleketlere seyahatler, iyi arkadaşlar, her şey ama her şey tamamdı... Fakat, Ya Rabbim ben ne olacaktım?

Florence Nightingale maddi zorluğu çok nadiren yaşamıştır, onun dışında aileden gelen bir zenginliğe sahipti ama mutlu değildi. Hayat onun için anlamlı gelmiyordu. Onu yaşatan hayata bağlayan bir şeylerin olması gerekiyordu, aksi taktirde canına bile kıymayı
düşünmüştü.

İnsan bazen yaptığı işlerden ve günlük hayatından tat alamaz, daha farklı bir iş, bir uğraş ihtiyacı hisseder, onu da buldu mu muhteşem farklılıklarla da başarılar ortaya koyar. Kimi insanlar vardır, zengindir ama mutsuzdur. Her şeyin çaresi mutlaka vardır, eğer mutsuz adam neden mutsuz olduğunun çaresini düşünüp bulmazsa, yaşamın o güzel büyüsünün farkına varamadan ya hep öyle mutsuzluklar, kederler içerisinde yaşar ya da gün gelir intihar eder. Bu yüzden insan, baskın yeteneğinin farkına varmalıdır. Eğer sizi içinizden bir şeyler rahatsız ediyorsa, hayat yavaş yavaş anlamını yitiriyorsa bilin ki içinizdeki baskın yetenek dışarı çıkmak için sizi zorluyordur.

Biraz düşünür, çevrenizi iyi gözlemlerseniz, size ait olan gerçekten yapabileceğiniz, büyük başarı göstereceğiniz baskın yeteneğinizi bulabilirsiniz, ama biraz içe dönük düşünce ve yoğunlaşmaya ihtiyacınız olacak.

İşte Nightingale de böyle yaptı. Kimi insan vardır zengindir ama mutsuzdur, demiştim, bu tür insanların baskın yeteneği onlara şöyle demeye çalışır ama eğer anlarlarsa.... Anlayamazlarsa hayat onlar için anlamını yitirir... 

-Paranı ortaya koy, paranı dirliği ve birliği sağlayan araç olarak gör, paranı içindeki dünyanı açığa çıkarmak için kullan; senin bunu yapmaya, ihtiyaç sahiplerinin de senin parana gereksinimleri var.

Nightingale biraz düşündüğünde iç sıkıntısının nedenini bulmuştu:

İnsanlığa faydalı olmak. Hemen nasıl faydalı olabileceğinin yollarını aradı. Onda bir genç kadına lazım olacak her şey vardı. Çok iyi eğitim görmüştü, çoğu kadından daha iyi yetiştirilmişti. Anne ve babası saygın insanlardı. Ama o bir şeye takılmıştı:

Kendi varlığını lüzumsuz görüyordu. Oysa bir çok düşmüş, zavallı insanın belki de onun enerjisine, yeteneğine ihtiyaç vardı; ve belki de o bunları gerçekleştirildiğinde aradığını bulmuş olacak mutluluğa erecekti. Çünkü, aslında her insanın özünde, şifresinde yardım etme ihtiyacı vardır, bunu bastıran insan mutsuz olur, hayata anlam vermemeye başlar. Hayat ancak ve ancak yardımlaşma ve dayanışmayla güzeldir. Bu gelgitleri özünde bir müddet yaşayan Florence Nightingale iç derinliğinde şunları mırıldandı:

-İnsanlara iyi kalplilikle faydalı olmak gerekiyor. Allah'a hizmet etmenin en iyi yolu onun da dediği gibi insanlığa faydalı olmaktır.

Ruhunda bunu haykırdı.... Hayatında devrim yapmış oldu. Ve sonra 5 yıl içinde meşhur oldu, zengini fakiri herkes onu sevdi , hep hayranlıkla anıldı.

Florence Nightingale,

-Ben hasta bakıcısı olmak istiyorum, kimsesi olmayan insanların, kimsesi olmak istiyorum.

dediğinde anne ve babasından olumsuz tepki almıştı. Çünkü o zamanlar hasta bakıcılığı en düşük işlerden biriydi. Oysa o bu işe kendisini bütün kalbiyle vermek istiyordu.

Çevresinden de çok tepkiler oldu. O zamanki hastanelerin berbat şartları içinde çalışmak akıl karı değildi. Herkes şaşırıp 'Yanlış yapıyorsun!' derken o, kimseyi dinlemeyip inandığı şeyi yapmıştı. Ve bugün dünyanın en saygın isimlerinden birisidir. Bu durumda ondan alınacak çok dersler vardır. Hemşireliği şerefli bir meslek durumuna yükselten ve tıbbın bir kolu olarak kabul edilmesini sağlayan bu iyi yürekli hanım, 1854 deki Kırım savaşında 38 kişilik kadroyla İstanbul a gelmiş, sevgi dolu çalışma gücü, azmi ve bilgeliğiyle yüzlerce hastanın duasını almıştır. Bir çok aile kızlarına onun ismini vermişti. 

Florence Nightingale hastabakıcılık işine girişmeden önce bu meslekte kendini iyice yetiştirme kararı almıştı. O zamanlar hemşirelik diye bir meslek yoktu, çok küçük çapta hastabakıcılığı vardı, o da meslek olarak görülmüyordu. Ayrıca bu iş kilise kanalıyla hizmet verdiğini görmüştü. Oradan Almanya'ya geçmiş, orada da protestan papazlarının hastabakıcı yetiştirdiğini görmüştü. Günümüzde de adından anlaşılacağı üzere Kızılhaç Sağlık Örgütü, Kızılhaç kurumuna bağlı olarak dinsel bir sembol niteliğinde hizmet vermektedir. Aslında dünyadaki bir çok ulusal acil yardım kuruluşları incelediğinde bunların, sembol olarak ait oldukları dinin gölgesini taşıdıkları görülür. Türkiye'deki Kızılay gibi. 'Ay' Kubbe ve minarelerin de en tepesine yerleştirilen kutsal bir semboldür.

Almanya dan memleketi İtalya ya dönen Florence Nightingale, bir müddet sonra tekrar araştırmak için 1849 da yurtdışına çıkma kararı almıştır. 29 yaşındayken Parise giden bu genç bayan Saint Vincent Paul Cemiyeti ne de uğramıştı.

Florence Nightingale,

-İnsan önce itirazlara karşı iradesini güçlendirmelidir. Bu da sizin o işe inancınızı gösterir. Olacağına ne derece inanıyorsanız. çevrenin olumsuz etkileri de o derece olur. diyor.

Dideront,

-Kötülerin çok olduğu bir ortamda erdemli bir insanın barınması zordur. sözünü hatırlatıyor.

2 yıl idarecilik yaptıktan sonra 21 Ekim 1854 te kendisine, Kırım Savaşın dan dolayı İstanbul da hastabakıcı organizatörlüğü yapıp yapamayacağı sorulduğunda o, teklifi hemen kabul etmiş ve aynı gün yola çıkmıştı. İstanbul a geldiğinde büyük kargaşa ve dağınıklıklara şahit olmuştu. İşe derhal temizlikten başladı. Üsküdar da bir ev tutarak, burasını çamaşırhane haline getirdi. İngiltere den istettiği 27 bin gömlek geldiğinde resmi yazışmaları dikkate almadan hepsini açtırtmıştı. Bazen çamaşırları ekibiyle birlikte kendi de yıkılıyordu. Geceli gündüzlü çırpınıyor, gelen yüzlerce yaralının tüm hizmetine koşuyordu. Ölüm oranı %40 lardan %5 lere düşmüştü. O, ailesine yazdığı mektupların birinde şöyle demişti:

-Öyle idareciler var ki imkansız ve faydasız emirler vermesini biliyorlar. Bunlar resmi muameleler uğruna yüzlerce insanın ölümüne sebep oluyorlar. Hiç acımıyorum böyle insanlara.

Resmi kurumlardan kendisine yardım gelmediği zamanlar hiç uyumuyor, işlere daha çok koşturuyordu. Hastaların arasında dolaşıp, çoğu geceler onların halini hatırını sormuştur. Yaptığı fedakarlıklardan dolayı halk ona 50 bin ingiliz lirası toplamıştı. O bu parayla Florence Nightingale hemşirelik Okulu nu kurmuştu.

Hastalar onu o kadar çok sevmişti ki, iyilik sever komşularından ve samimiyetinden dolayı da Lambalı Lady adını takmışlardı. Nightingale, İngilizce de BÜLBÜL anlamına gelmektedir.

1907 de Kraliçe tarafından İngiltere nin en büyük ödülüne layık görüldü. İngiltere Kraliçesi onun hakkında şunları söylemişti.

-Siz, kadınların şerefli mevkilere gelmesinde ilham oldunuz. Sizin gibi bir insanla tanışmak benim için memnunluk vericidir. Her duamda sizin sağlığınızı korumanızı Allah tan diliyorum.

İstanbul da da adına hastahane bulunan Florence Nightingale 13 Ağustos 1910 da öldüğünde,

-Yüzünde sanki yaptığı hizmetinin huzur ve saadeti vardı. diyenler olmuştur.   

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder