4.06.2014

BAŞARININ GERÇEK ŞARTI


Bir konferansa katılmak üzere Kaforniya'ya gidiyordum uçakta yanıma genç bir kız oturdu ve bana şu soruyu sordu;

"Başarının gerçek şartı nedir?"

Bende iş hayatında oldukça başarılı sayılırdım ama 0 anda bu soruya cevap veremedim.

Uçaktan indim, konferansın yapılacağı yere gittim. Etrafım çok zengin ve ünlü kişilerle çevriliydi. Bir anda aklıma bir fikir geldi. Neden bu insanlara nasıl başarılı olduklarını sormuyordu. onların cevaplarından başarının gerçek şartının ne olduğunu öğrenebilirdim.

Ancak insanlara yaklaşmaya çalıştığım sırada, korku beni durdurdu. Korkudan dona kalmıştım.

Orada kımıldamadan duruyor ve şöyle düşünüyordum:

"Bırakın ünlü bir gazeteci olmayı, ben bir gazeteci bile değilim. Öyleyse bu büyük isimler neden benim sorularıma cevap versinler ki? Büyük olasılıkla beni tersleyecekler."


Orada öylece durmuş, titriyor, terliyorum. sanki karnımın içinde binlerce kelebek uçuyordu. sonunda karar verdim; "Unut" dedim Kendi Kendime.

Ayrıca kimseyle mülakat yapmak zorunda değilim ki.

"Tam o sırada, Ben & Jerry's dondurmalarının sahibi Ben Cohen'in bana doğru geldiğini gördüm.

'ya şimdi ya da asla" anlarından biriydi yaşadığım. Korkuma rağmen kendimi zorla ileri itmeyi başardım ve şöyle dedim; 

"Ben, bana başarılı almanı sağlayan şartları anlatır mısın?"

"Tabii dedi "Neden birlikte bir kahve içmiyoruz?' Böylece kahve ve dondurma eşliğinde Ben'in başarı hikayesini dinledim.

ZORLAMAK ( İTMEK )

0 Zaman farkına varamamıştım ama bilmeden başarının ilk şartını uygulamıştım. korkuma rağmen kendimi zorla ileriye itmiş ve ilk adımı atmıştım. kendimi biriyle konuşabilmek için zorlamıştım. Daha sonra, araştırmalarında ilerledikçe fark edecektim ki başarılı insanlarında herkes gibi korkuları vardı ama buna rağmen onlar kendilerini ilerlemek için zorluyorlardi.

Ralph Waldo Emerson der ki,

"Her zaman, yapmaktan korktuğun şeyi yap."

Kovboy rollerinin unutulmaz aktörü John Wayne ise şöyle derdi;

"ölesiye korkmak ama yinede atını eydemek."

Bell Mobility Yönetim Kurulu Başkanı Bob Ferahat ise bana şöyle dedi;

"Bir binanın tepesinde, tam kenarda dururken, düşmekten korkarım ama korkumu asla kabul etmem. korkuma rağmen kendimi orada durmaya zerlarım."

Bob gibi ben de yüksekten korkarım, buna rağmen kendimi zorladım ve uçaktan paraşütle atladım, dünyanın en yüksek köprüsünden bungee Jumping yaptım ve dünyanın en yüksek zirvelerinden ikisine tırmandım. Yılandan korktuğum için bir piton yılanın boynuma daladım. Öte yandan, insanlarla konuşma korkumu yenmek bu kadar kolay olmadı.

AMAÇ

O gün ne olmuştu da kendimi Ben Cohen'le konuşmaya zorlayabilmiştim? Neden aniden bunu yapabilmiştim? Aradaki fark, bir amacımın olmasıydı. O anda uçakta genç kızın bana sorduğu ve benim cevap vermediğim o sorunun cevabını öğrenmek istiyordum. Başarının şartı neydi? Bunu öğrenmek için süper-başarılı kişilerle konuşmak zorundaydım ama onları şahsen tanımıyordum. Bu durumda yapacak tek şey vardı i en çok korktuğum şeyi yapmak -karşılarına dikilip onlarla konuşmak. Bu amacım o kadar güçlüydü ki, korkularıMa üstün geldi.

PRATİK YAPMAK

İlk mülakattan sonra kendimi harika hissediyordum. Korkuya rağmen ilerlemek çok keyifliydi. Böylece, bu küçük başarıyla tüm korkularımı yendiğimi düşünüyorsunuz değil mi? Hah! Diğer kişiye doğru yaklaşırken, yine dehşet ve endişe içindeydim. Kelebekler bu kez vücudumun her yerinde dans ediyorlardı sanki. Bir sonraki mülakatta da aynı duygular içindeydim, Ondan sonra da, daha sonra da ve sonra da...

Geriye dönüp geçmişe baktığımda görüyorum ki; bende bir atletin ya da bir müzisyenin daha iyi olmak için yapmak zorunda olduğu şeyi yapıyordum: pratik. Onlar aynı şeyi tekrar tekrar yaparlar, taki en iyisini yapıncaya dek. Bende korkumu yenmek konusunda aynı şeyi yapıyordum ve her defasında daha iyi oluyordum. Elli mülakattan sonra daha az korkuyordum. Yüz mülakattan sonra hâlâ karnımda kelebekler vardı ama Keith Richards'in dediği gibi bu kez en azından düzen içinde uçuyorlardı. 

İki yüz mülakattan sonra korkum iyice azalmıştı. Dört yüzüncü mülakattan sonra Oprah'ın kucağına bile oturabilirdim. Korku mu? Artık korku kalmamıştı.

İNATLA DEVAM ETMEK

Aynı zamanda öğrendim ki inatla devam etmek çok önemli bir özellikti. İnsanlarla konuşma korkumu yenmek on yılımı almıştı. Çok yavaş öğrendiğimi düşünüyordum. Oysa araştırmalarım gösterdi ki pek çok alanda başarılı olana kadar on yıllık bir çalışma gerekiyor.

İyi bir dansçı ya da iyi bir cerrah on yıllık pratiğin sonunda başarılı oluyor. Einstein'in e=mc formülüne ulaşması, ya da Google arama motorunun başarılı olması için de on yıl geçmesi gerekmişti.

Benim Bill Gates'le görüşebilmem için de on yıl geçmesi gerekti. Araştırmalarıma ilk başladığımda, kendisiyle görüşme talebime, Microsoft'tan kibar bir ret mektubu gelmişti. Aslında çok da iyi olmuştu. çünkü o görüşmede korkudan ağzımı bile açamayabilirdim. Oysa on yıl çalışma ve beş yüz mülakattan sonra Bill'le karşı karşıya geldik. Artık korku yoktu ve harika bir görüşme oldu.

Richard St. John (İş hayatında başarıyı yakaladıktan sonra, dünya çapında en başarılı 500 kişiyle görüştü ve onlara nasıl başarılı olduklarını sordu. Onların söylediği her bir kalimayi dikkatle inceledikten sonra, Başarılı insanların sekiz tane ortak noktası olduğunu buldu ve bu çalışmalarının sonuçlarını '8 To Be Great' adlı kitabında yayınladı. Kitap kısa zamanda çok satanlar listesinde eb üst sıraya çıktı.)

3 yorum:

  1. Çok güzeldi. Beğenerek okudu. Böyle kişisel gelişim yazılarını en ince ayrıntısına kadar okurken buluyorum.

    YanıtlaSil
  2. Benimde ilgi alanım diyebilirim :))

    YanıtlaSil
  3. İstanbul’da adam gibi su tesisatçısı ile sonunda karşılaştım.
    http://istanbulsutesisatcisi.blogspot.com.tr/

    YanıtlaSil