26.06.2014

RANDY GAGE İNANCIN GÜCÜ


Devamı bir sonraki, post yazımda olacaktır. Devamını merak edenler video dan izleyebilirler. Ben çok beğendim bu semineri ve sizlerle paylaşmak istedim. Benim gibi iş yerinde dinleme sorunu yaşı yanlara  okutmak daha iyi olur diye düşündüm.. Bir insanın başarısızlıklardan başarıya geçişini ve kendinin anlatması çok etkileyici. Gördüğünüz arabaların hepsi ona ait...:))




İnanCIn gücü hakkında konuşalım.

Ama inancın gücü hakkında konuşmaya başlamadan önce sizleri 38 sene öncesine geri götürmek istiyorum.


İnancın gücünü henüz öğrenmediğim zamanlara.

Ümidin gücünü.

Hayal etmenin gücünü.

15 yaşımdaydım.

Üstesinden gelinemez olarak düşündüğüm bir zorluğun karşısındaydım.

HarcamaMAM gereken bir sürü para harcamıştım.

O parayı, Suçu olmayan başka birinden alacaklardı.

Bir aileden birkaç Çocuğu olan bir baba.

Üç çocuğu vardı.

Ve hatanın bedelini 0 ödeyecekti.

Bunun olmasını istemiyordum.

Hayatın adaletsiz olduğunu düşünüyordum.

çünkü o ana kadar hayatım boyunca hep fakirdim.

Annem bir başına 3 çocuk yetiştiriyordu.

Çocukları için Avon satıcısı olarak kapı kapı dolaşıyordu.

Hep fakir olmuştuk ve ben fakirlikten nefret ediyordum.

Komiktir bazen televizyonda ünlülerin röportajlarını görüyorum "Fakirdik ama farkında değildik, diyorlar.

Onları izleyip diyorum ki "sahiden mi?" Çünkü ben fakir olduğumun farkındaydım ve fakirlikten nefret ediyordum.

Hayatın adaletsiz olduğunu düşünüyordum bizim paramız yokken başka insanların vardı.

İşler sona doğru yaklaşmıştı üzerimdeki baskı artıyordu, paranın tarihi gelmişti suçsuz adamı koruyabilmek için Cuma'ya kadar bu parayı bulmalıydım.



Şu Uzunlukta bir bıçak aldım, bir Kentucky Fried Chicken dükkânına girdim, ve onları SOYDUM.

Kasalarındaki bütün parayı çaldım.

15 yaşımdaydım, bir düşünün.

Sonra kaçtım.

Parayı ödedim, sonra başka yerler düşündüm, çünkü geriye hiç para kalmamıştı.
Ve bunun adil olduğunu düşünmüyordum. Çünkü başkaları vardı, çok parası olan zengin insanlar. Ama bende yoktu ve böyle olmaması gerekiyordu.

 0 yüzden işletmeleri soymaya başladım.

Onlardan para çaldım.

Sonra başka işletmelerden, Başka işletmelerden. Sonra bir gece doruk yaptı sabahın üç bucağında. Bir bakkala girmiştim. 24saat açık bakallardandı onları soydum.

Birkaç blok öteye kaçtım, arabayı oraya gizlemiştim.

Arabaya bindim, parayı, maskeyi, ceketimi her şeyi bagaja koydum. Sonra arabada eğilip saklandım.

Düşündüm ki burada 15 dakika beklerim Polis bakkala gider, rapor tutarlar, sonra da giderler.

Planım buydu çünkü yaşadığım yere gidebilmek için arabayla bakkalın önünden geçmem gerekecekti.

Arabada yerde oturuyorum, Kalbim küt küt, 15 yaşınızda böyle bir şey yaptığınızı hayal edin.

Kalbiniz ne kadar hızlı çarpar?

15 dakika beklediğimi sanıyordum.

Ama muhtemelen 1 dakika beklemişimdir.

Ama o kadar heyecanlıydım ki, muhtemelen zaman algımı kaybetmişim.

O yüzden arabaya binip az önce soymuş olduğum bakkalın oraya gittim.

Ortada polis de yoktu.

Harika diye düşündüm, planım işe yaradı.

Çoktan gelip gitmişler dedim.

Sürüyordum ve tam bir yol ağzına gelirken diğer yönden bir polis arabası geliyordu.

Yanlarından geçerken normal görünmeye çalıştım.

Ama belli ki yeterince normal görünmemişim, çünkü anında geri döndü, ve beni kenara çekmek için sirenini ve Işıklarını çalıştırdı.

Ehliyetimi istedi.
Bu bir sorundu, çünkü benim ehliyetim yoktu.
Ehliyet almak için 16 almak gerekiyordu, bense daha 15'tim.

"çok üzgünüm, evde unutmuşum" dedim.

"O zaman ruhsatı görebilir miyim" dedi.

Bu da bir sorundu, çünkü elbette araba benim değildi.

Arabanın sahibi de arabasının bende olduğunu bilmiyordu.

"Bagaja bakabilir miyim" dedi.

Zeki olduğum ve çok televizyon izlediğim için, "Arama iznin var mı" dedim.

O yüzden tabi ki adamın ben olduğumu anladı.

Beni arabadan çıkarttı, kelepçeledi, tutukladı, karakola götürdü.

Tabii sonra arabayı arayıp parayı, maskeyi falan her şeyi buldular.

Sabahın üç buçuğunda hapiste oturuyorum.

Büyük metal bir kapısı olan bir hücrede tek başınaydım.

Kapıda ufak kare bir pencere vardı.

Kırılmasın diye camın içinden teller geçiyordu.

Hücrede oturup o pencereden, koridordaki saate bakıyordum.
Oturup öylece saati izliyordum.
Dakika dakika, saat saat.
Sonra da günden güne.
İşte orada inancının olmamasının nasıl bir şey olduğunu anlıyorsun.
çünkü inancın olması için daha iyi bir geleceği inanman lazım.
Daha fazlasının vizyonuna sahip olmalısın.
Daha fazlasını yapmanın, daha fazlasına sahip olmanın ama en önemlisi daha fazlası olmanın.

Ve inancın olmadığında umudun da olmuyor.
Umudun olmadığında da her şey karanlıklar içinde.
Günden güne o hücrede oturdum.
Bir gün anahtarlık sesi duydum, ve kapı açıldı.
Tanımadığım bir adam içeri girdi, beni ziyaret etti.
İsmi Baxter Richardson' dı öğretmendi, okuldan en yakın arkadaşımın sevgilisinin ebeveyniydi.

Kızın babasıydı.
Beni O hücrede görmeye geldi.
Ve bana dedi ki,
"Randy, sen buraya ait değilsin."

"Sen büyük şeyler başarabilecek kapasitedesin"

Adamın deli olduğunu düşündüm, kiminle konuştuğunun farkında değildi.

Benimle konuştuğunu biliyor muydu acaba?

Alkolik, Uyuşturucu bağımlısı bir ergendim.

Hayatımda bir sürü kötü seçimler yapmıştım.


Bu adamın büyük şeyler başarabilecek kapasitede olduğumu neden düşündüğünü anlayamıyordum.
Ama O buna inanıyordu.
Bana inanıyordu.
"Kızımla senin hakkında konuştuk" dedi.
"Arkadaşlarınla senin hakkında konuştum."
"Okuldaki bütün kayıtlarına baktım."
Bazen 15 gün boyunca okula gitmiyorsun'
Sonra sınav günü gidip sınava girince üniversite seviyesinde not alıyorsun ileri üniversite seviyesinde okuyup anlaman var.'
'Zeki bir adamsın.'
'Büyük işler başaracak kapasiten var.'
'Bu hücreye ait değilsin.'





Ona inanmayı o kadar çaresizce istiyordum ki, ona inandım.

Bana olan inancını ödünç aldım.

Çünkü kendime inancım yoktu.

Ama onun bana olan inancını ödünç aldım.

Bugün sizinle konuşmak istediğim de bu İNANCIN GÜCÜ...

Bunu size neler kazandırabileceği.

Sanırım bir etkinliğe gelecek kişilerden bir etkinlik için hiç bu kadar heyecanlı mesajlar almamıştım.

Birçoğunuz bana twitler atmış.

Bir çoğunuz facebook'a yazmış.

Bir çoğunuz hoş geldin demiş, ve bu mesajları yollamış ve bu aylardır devam ediyor.

Bir çoğunuz günleri saymış.

'Randy seni çok seviyoruz, İstanbul'a gelmene sabırsızlanıyor.'

Sadece 17 gün daha var gibi.

5 gün kaldı.

1 gün kaldı.

Sadece 3 saat kaldı.

Sizlerden gelen binlerce mesaj.

İşte bu İNANCIN GÜCÜ.

Bu, hayallerinize duyduğunuz inancın gücü.

Bu VIP kısmında oturanların size duyduğu inancın gücü.

Belki siz kendinize inanmıyorsunuzdur, ama onlar, liderleriniz size inanıyorlar.

İnanç, olağanüstü bir şeydir.

Yaptığınız meslek için de mühim bir faktör.

Umut...

ve

İnanç.

Bu ikisi çok çok farklı şeyler.

Bunlar hakkında konuşmak istiyorum.

Çünkü umut insanları sektörümüze sokan şeydir.

Umutları olduğu için sektöre girerler.

Daha iyi bir gelecek ümit ederler.

Bir çekilişte bir araba veya bir seyahat bir tatil kazanmayı ümit ederler.

Çocuklarına daha iyi bir gelecek sunmayı ümit ederler.

Ailelerine bakabilmeyi ümit ederler.

Çalışıp, didinip bir başarı hikayesi yazmayı ümit ederler.

Bu umuttur.

Ama umut insanları bir yere kadar götürür.

Çünkü umut biterse insanlar da pes eder.

O yüzden bu işte yapacağınız en önemli şey insanların umutlarını inanca çevirmelerine yardım etmek.

Size inancın ne olduğunu söyleyeyim.

İnanç başaracağınızı bilmenizdir.

İnanç, gerçekleşeceğini bilmenizdir.

Gerçekleşeceğini ümit etmezsiniz, gerçekleşeceğini bilirsiniz.

O yüzden insanlar inanmaya başlayınca 'çizgiyi aşmak' diye bir söz vardır, çizgiyi aştıklarını söylerken de şunu demek istiyorum, bir eşiği geçtiklerini söylüyorum.

Öyle kuvvetli bir özgüven oluşturmuşlar ki, artık inanca dönüşmüş.

Bu işi yapabileceklerine inanıyorlar.

Başarılı olacaklarına inanıyorlar.

Geleceklerinin, geçmişlerinden daha iyi olacağına inanıyorlar.

İnsanları bu inanç seviyesine ulaşınca pes etmiyorlar.

Bu inanç seviyesine ulaştıktan sonra asla işi bırakmıyorlar.

İnsanlar umutluysa işi bırakabilirler.

Ümitleri tükenebilir.

Umut, umuttur.

Ama bilmek değildir.

İnananlarsa bilirler.

O yüzden biraz kötü bir imaj sergileseniz bile inanalar işi bırakmazlar.

İşten ayrılanlar olsa da, en iyi liderlerinden birini kaybetseler de eğer inançları varsa işi bırakmazlar.

Üründe bir sorun varsa hizmette sorun varsa, stoklar yetmediyse, iletişimsizlik varsa, ürünler geri toplanıyorsa hiç fark etmez.

Eğer insanlar inanıyorsa, işi bırakmazlar.

 Yapmamız gereken insanları yönlendirmek onları umutla inanca getirmek.

Çünkü inanan insanların dikkatleri dağılmaz ve hayallerine ulaşırlar.

Çünkü mümkün olduğuna inanırlar.

Kimse imkansız olduğunu düşündüğü bir şeye teşebbüs etmez.

Başarabileceklerine inandıkları şeylere teşebbüs ederler.

İnsanlara bu inancı aşılamalıyız.

Bunu nasıl yapacağız?

Önce onlar kendilerine inanmadan biz onlara inanmalıyız.

İlk sunumlarını yapmadan, ilk potansiyel müşterilerini aramadan, ilk etkiliklerini düzenlemeden sahneye çıkıp ilk sunumlarını yapmadan. 

Onlar kendilerine inanmadan önce siz onlara inanmalısınız.

Onlara inandığınızı göstermelisiniz.

Kart yollayarak.

Not yollayarak.

E-posta yollayarak.

Mesaj yollayarak.

Telefon açarak.

Tasvip ederek.

Başkalarına onlardan bahsederek.

Onları potansiyellerine uygun şekilde yücelterek.

Tasvip etmek, destek olmak ve notlar yollamak yaptığımız işte o kadar önemli ki.

Sizinle müthiş bir deneyim paylaşacağım.

Hırvatistan, Stovenya, Bulgaristan ve Makedonya ülkelerine Network Marketing i ben tanıttım.

Bu ülkelerin hepsi sosyalist benzeri yönetimlere sahipti.

komünizm, sosyalizm, kolektivizm gibi.

Hatırlıyorum, Slovenya ve Hırvatistan'ı açtığımda multimilyar dolarlık bir kozmatik firması için yapmıştım.

Herkes Avon u duymuşsunuzdur. Hatta annemin çalıştığı firmaydı.

Sonrasında beni işe aldılar, ve Slovenya'ya kendilerini network marketing olarak tanıtmamı istediler.

Ekipleriyle çalışmam için beni danışman olarak çağırdılar.

O ülkeyi açacak ilk 10-15 kişiyle tanışmanı hatırlıyorum.

Hırvatistan'daki ilk kişileri de hatırlıyorum. Hırvatistan'ı tam da savaş başladığında açtık.

Özgürlüklerini kazanmaya çalışıyorlardı, biz şirket açıyorduk.

Hükümet savaş fonu için açıldığımız hafta kozmetiğe %40 vergi koydu.

İç savaş vardı.

Etkinlik yapsak düşman bölgesinin etrafından dolaşmak zorunda kalacakları için 16 saat yol gelmek zorunda olan insanlar olacaktı.

Ama bu insanların umudu vardı.

Daha iyi bir gelecek ümit ediyorlardı, o yüzden bunları yaptılar.

Ljubljana, Slovenya'dayken O ilk 10-15 kişiyle tanışmamı hatırlıyorum.

İnsanları tasvip etmekten bahsetmiştim.

Yüceltmekten. 

Onlar kendilerine inanmadan onlara inanmaktan bahsettim.

Onlara not yollamanın, kart yollamanın, onları aramanın gücünden bahsettim.

Hatırlıyorum, eğitimi bitirdiğimde eğitimdeki 10-15 kişiden biri, adı Bayan Zupancic'di.

Elinde şu kalınlıkta bir deste kartpostalla bana geldi, 'Yardımına ihtiyacım var, bir şey rica edeceğim' dedi.

'Bütün bu kartpostalları imzalamanı rica ediyorum.'

'Bunlar ne dedim'. Onlara söylediğim bir şey de en üst kademelerine 'Elmas Direktör' deniyordu, onlara dedim ki...

'Kim en çok kartı ve notu gönderirse, Slovenya'nın ilk Elmas Direktörü olacak.'

Ara verdiğimizde oteldeki dükkana gitmiş, ve oradaki satışta olan her kartpostalı almış.

Hepsini imzalamamı istiyordu.

'Kim ilk telefon ederse, ilk sunumunu yaparsa, ilk etkinliğini düzenlerse onlara senden ve benden bir kartpostal göndereceğim' dedi.

Sakın bu fikri kullanmayın, bugün kart imzalamayacağım.

Ama girişkenliğinden çok etkilenmiştim, kalıp hepsini imzaladım. Bayan Zupancic için her birini imzaladım.

Ve sizce Slovenya'nın ilk Elmas Direktörü kim oldu?

Sizce ilk bonus arabayı kim kazandı?

Elbette, Bayan Zupancic'ti.

Komik olan şu, yaklaşım 60 yaşındaydı, ve hayatında hiç araba kullanmamıştı.

Ehliyeti bile yoktu.

Ama ilk bonus arabayı o kazandı.

Yeni bonus arabasında onu gezdirmesi için bir şoför tuttu.

İşte bu inancın gücü.

İnsanları kutluyoruz.

Başarılarını kutluyoruz.

İnanmalarını sağlamak için, inancımızı onlara ödünç veriyoruz.

İnip organizasyona derinlik kazandırmalıyız.

Aşağıya inip organizasyonun alt seviyesindekilerle çalışmalısınız.

Heyecan ve büyüme yaratmaya, kapasiteyi arttırmaya gayret etmelisiniz.

En tepeye kadar heyecan yayılacaktır.

İnsanlara yardım edin.

Aşağıya indikçe derinlik kazandırın.

Onlara temel becerileri öğretin.

Özgüven geliştirebilmeleri için, inanmaları için yeni kişilere öğretmemiz gereken beceriler şunlar:

İnsanlarla tanışma becerisi. Bu bir beceri. Bunu onlara öğretmeliyiz. 

Aday listesi oluşturma becerisi. Bu bir beceri. Yine öğretilmeli.

Güçlü davetler yapma becerisi. Bu da bir beceri. Herkes öğrenebilir ama öğretilmeleri lazım. 

Peşini bırakmama becerisi sunumunu yaptıktan sonrası için. Ne yapacağını, ne diyeceğini, hangi araçları kullanacağını bilmek. 

Bunlar dört basit şey. İnsanlarla tanışma becerisi. Aday listesi oluşturma becerisi. Davet etme becerisi. Ve peşini bırakmama becerisi. 

Çok basit 4 tane beceri ama insanların en az bu dört beceriye hakim olmaları gerekiyor. 

Önerdiğim şey, derinlik kazanırken insanlara yardım etmeniz.

İster salonlarında görüşüyor olun, ister şehirlerindeki bir otelde, internetten bile olabilir, skype görüntülü konuşmayla olabilir, telefon üzerinden olabilir fark etmez, organizasyona derinlik katmalarına yardım ediyoruz.

Ve onlara 4 beceriye hakim olmayı öğretiyoruz.

Bu koldan derinlik katmana yardım ederken sen de kendi adamlarına aynı süreci uygulayacaksın.

Diğer koldan derinlik katmanı sağlayacaksın.

Ve onlara 4 temel beceriye hakim olmayı öğreteceksin, insanlarla tanışma, aday listesi oluşturma, davet etme ve peşini bırakmama.

Onlar bu becerileri öğretip derinlik katacak sonra bir nesil insan daha olacak.

Aynı süreci kopyalayın.

Derinlik katın, 4 temel beceriyi öğretin onlara da bir kol derinlik kattırın.

4 beceriyi öğrenin.

4 beceriyi öğretin, kendi adamlarına nasıl öğreteceklerini de öğretin.

Bu meslekte bunu yapıyoruz.

İnsanlara nasıl öğrettiklerini öğretiyoruz.

İşte kopyalamak bu.

Ve inançta işte burada kuruluyor.

Çünkü büyümeyi görmeye başladıklarında, kopyalamayı görmeye başladıklarında bunun gerçekten işlediğini görüyorlar.

İnsanlar bu işin gerçekten işlediğini gördüklerinde işte o zaman inanıyorlar.

Bir kez inandılar mı, hiç bir güç onları bu işten koparamaz.

Biliyorum çünkü bu işte zorlananlardanım.

5 yıl çırpındım.

Para kaybettim, ürünler aldım, gereçler aldım, etkinliklere gittim ve hep kazandığımdan daha fazlasını harcadım.

Umudum vardı, ama inancım yoktu.

Bir şirkete katıldım, yürümedi, bıraktım. 

Başka şirket, başka şirket, başka şirket....

5 sene bunu yaptım.

Şirketten şirkete, şirketten şirkete.

Sonra anladım, çalışmış olduğum bütün bu şirketlerde başarılı insanlar vardı aynı ürün grubuyla, aynı ödeme planıyla çalışıyorlardı, aynı pazarlama materyallerini kullanıyorlardı.

Onlar başarıya ulaşıyorlardı.

Yani o şirketlerle ilgili değildi.

Ödeme planıyla da ilgili değildi.

Benimle ilgisi vardı.

Ne yaptığımla ilgiliydi.

O yüzden kendime kritik analiz yapmalıydım 5 senedir iş yapmışım şeklime de

Çünkü oldukça ilginç bazı senaryolar düşündüm.

İlk katıldığımda inanılmaz heyecanlıydım, tanıdığım herkese gittim o kadar heyecanlıydım ki onlarında öyle olacağını düşündüm.

Ama onlar heyecanlı değildi. Bana inanmadılar.

Çünkü ben başarılı biri değildim.

Gözlerinde itibarım yoktu.

Başarılı olmaktan, para kazanmaktan bahsediyordum, "Bu adam para kazanmıyor ki" diyorlardı.

"Bu adam başarılı değil ki."

"Ona bu konuda niye inanalım ki?"

Ve inanmadılar.

Devamı.... RANDY GAGE LİDERLİK KONUŞMASI..




1 yorum:

  1. Eğer bir kredi için mi arıyorsunuz? Yoksa bir banka veya bir ya da daha fazla nedenlerle bir finans kurumu tarafından bir kredi reddetti vardı? Haklısınız burada kredi çözümleri için doğru bir yer var! Elizabeth Global Finance% 2 düşük ve uygun faiz oranı şirketlerin ve bireylerin kredi vermek sınırlı. Elizabethp111@live.co.uk üzerinden e-mail yoluyla bugün bizimle irtibata geçiniz

    DİLEKÇE VERİ:

      1) Tam adı:
      2) Ülke:
      3) Adres:
      4) Devlet:
      5) Cinsiyet:
      6) Medeni Durumu:
      7) Meslek:
      8) Telefon Numarası:
      Iş yerinde 9) Bulunduğu konumu:
      10) Aylık gelir:
      11) Kredi Miktarı Gerekli:
      12) Kredi Süresi:
      Kredinin 13) Amaç:
      14) Din:
      15) Daha önce uygulanan mı;
      16) Doğum tarihi;
      teşekkürler,
    Bayan Elizabeth Patrick

    YanıtlaSil