Evlilik, aynı yolda sırt sırta verip her koşulda birlikte yürüyebilme başarısıdır. Yol engebeli, virajlı, inişli, çıkışlı olabilir. Uygun iletişim dilini kullanmak yerine, viraja sert girersek kaza yaparsınız. Evlilik çocuk oyuncağı değildir. Karşılıklı saygı, sevgi, fedakarlık bütününde değer bulur. İlgi, sıcaklık paylaşım evliliği canlı tutar. Eşine ilgi göstermeyi eziyet sayan, önce kendini sorgulamalıdır. Bazı kadınlar veya erkekler ilgiyi tek taraflı bekler. 'Bana bir gelene ben bin giderim' yanlışa düşer. Gerçekten seven, nedensiz bağlıdır sevdiğine. İçinden gelerek, mutlu etmek ister. Bazen mutlu etmek adına yanlışlar yapabilir. Bilgi eksikliği, uzmana danışmamak, yanlışları anlaşmazlığa kadar götürebilir.
Evlilikte karşılıklı ilgi, evliliğin canlı tutulmasında önemli rol oynar. İlgiden anlamamız gereken, sürekli telefonla aramak, her şeyi didikleyerek sorgulamak değildir. Karşılıklı ihtiyaçlarımızı kontrol etmek, gidermeye çalışmak dinlemeyi bilmek demektir.
Örneğin, kıskançsınız ama beraber olduğunuz kişi kıskanç biri istemiyor.
Bu durumda yapılması gereken ya kıskançlığınızı törpülemek ya da terk etmektir. 'O benim kıskançlığıma ayak uydursun' derseniz yanlış yaparsınız. Bu yüzden anlamsız çatışmalar, tartışmalar yaşamak yerine, onun istemediği bu özelliğimden kurtulabilir miyim? Yoksa kurtulmayı istiyor muyum?' diye kendimize sormalısınız. Eğer kurtulmayı istemiyorsanız o zaman zaten gerçek anlamda o kişiyi de istemiyorsunuz, demektir. Bırakır ve geleceğe bakarsınız.
Beraberliklerde önemli olan, önce kendimizi iyi tanımak ve nelerden vazgeçemeyeceğimize karar vermektir. 'Sürekli benim olsun, her şeyi sadece benimle yaşasın' gibi bir beklentiniz varsa, çok fazla gezen, arkadaşlarına vakit ayırmayı çok fazla seven, erkek erkeğe muhabbetlere bayılan erkeklerden uzak duracaksınız. Aksi taktirde problem yaşarsınız. 'Biz birbirimizi seviyoruz. Her zorluğun üstesinden geliriz,' diye düşünmek yanıltıcı olabilir. Önce siz kendinizden neleri değiştireceğinize karar verip, o yolda uygun olan kişi ile beraber olmalısınız. Karşınızdakinin değişmesini diye beklemek, hatadır.
İlk etapta dikkat edilmesi gereken, birlikte olunan kişinin maddi olanaklarından çok, nasıl bir ahlaka sahip olduğudur. Maddi kazanımlar zaman içinde değişir, ancak 'ahlak' kalıcıdır.
Acaba biz evlenmeyi ne kadar biliyoruz?
Evlilikte ne arıyoruz?
Bir evliliğe ne verebiliriz?
Sorularıyla yola çıktığımda gençlerin, evliliği bilmediklerini gördüm. Sebebine gelince; kızlar arasında her yüz gençten 87 sinin evliliğin saygı, sevgi temelinden önce kariyer, para, yakışıklılık, fiziksel özellikler, romantizm,sosyal hayat gibi değerlere dayandırdıklarını gördüm. Sonuç olarak, evliliği 'Gezelim,eğlenelim, sevişelim,' olarak görüyorlar. Evlilik konusunda gerçekçi değiller.
Erkekler 'Evleneceğime inandığım kadınla karşılaşmadım' diyor. 'Evleneceğine inandığın kadın nasıldır?' sorusuna önce 'Sadık, güvenilir' diye cevap veriyor. Demek ki kadınların sadakatinden şüpheleri var ve erkekler hala kafalarında, anne ve babalarının yaşadığı evliliği arıyorlar. Yani bilgisinin, kültürünün yanında ev işlerinde becerikli, erkeğini yücelten, pohpohlayan, ona erkek olduğunu hissettirecek kadın arıyorlar.
Doğru adam yoktur, doğru evlilik biçimi, doğru davranış biçimi vardır.
Kadın her an eşinden gördüğü ilginin sürekli olmasını istiyor. Anlayış, kesintisiz romantizm ve ilgi beklentisi var. Erkeğin istediği ise tam tersi kadından ve evlilikten fazla bir beklentisi yok. 'Beni mutlu etsin, huzur versin, yeter,' diyor. 'Parası olsun evi olsun,' demiyor. Diyen varsa toplum zaten ona adam gözü ile bakmıyor.
İkinci evliliğinde mutluluğu yaşayan bir erkeğe geçenlerde: 'İkisi de kadındı. Aradaki fark nedir? diye sorduğumda şunları anlattı:
-Eve geldiğimde beni sıcacık tebessümü ile kapıda karşılayan, tüm yorgunluğumu üstümden atmam için dinlendirmeye çalışan, az ama öz konuşan, her fikrine değer vermemi sağlayan, en ufak ihtiyacında bile emretmediği için dünyaları ayaklarının altına sermek istediğim, saygı ve sevgisini hem diliyle hem de tüm davranışlarıyla sunabilen, hizmet etmekten yüksünmeyen, en iyi bildiği konularda dahi sadece bana danışmak isteyecek kadar mütevazi, iş hayatında ki profesyonelliğini evinde de gösteren cıvıl cıvıl, çekici, güzel, gözümün ve gönlümün ilk aşkı ile evliyim. Kağıt üstünde ikinci evliliğim olsa ne yazar? Hissettiklerimle, yaşadıklarımla gönlümün ilk evliliğini yaşıyorum. Yeniden doğdum. Mutluyum. demişti.
Sonuçta erkeğin aradığı, istediği çok değil. Erkeğe karşısındaki kadın, kadına da karşısında erkek olduğunu hissettirmek yeterli.
Kadınlar konuşurken bir şeyler ima etmeyi severler. Kendileri ile ilgili, giysileri ile ilgili ya da aileleri ile ilgili bir soru soruyorlarsa itifat bekliyor demektir.
Mesela kadın erkeğe 'Ne zamandır dışarı çıkmadık,' derse erkeğin buna suçlama olarak algılamaması gerekir. Canı gezmek istiyordur, bunu ondan önce düşünüp teklif etmediği için kalbi kırılmıştır. Maksadı erkeği suçlamak değildir. Erkeğin 'Daha geçenlerde gezmeye gittik,' gibi bir savunmaya girmemesi şarttır. 'Tamam canım haklısın, ben de istiyorum, en kısa zamanda gideriz,' derse, konu kapanır. Tabi ilk fırsatta da sözünü yerine getirirse iyi olur.
Bir erkek bu tür küçük şeylere dikkat etmezse zamanını karısıyla büyük kavgalar ederek geçirir. Kadınlar çok vericidir ama, eğer erkek hep alıp hiç vermezse, bir gün birden patlar. Küçük küçük alırlarsa, büyük büyük verirler.
BENİM KOCAM ÇOK ZOR kitabından hoşuma giden ve gerçek anlamda toplumumuza çok uyan yazıları paylaştım.
Evlilikte karşılıklı ilgi, evliliğin canlı tutulmasında önemli rol oynar. İlgiden anlamamız gereken, sürekli telefonla aramak, her şeyi didikleyerek sorgulamak değildir. Karşılıklı ihtiyaçlarımızı kontrol etmek, gidermeye çalışmak dinlemeyi bilmek demektir.
Örneğin, kıskançsınız ama beraber olduğunuz kişi kıskanç biri istemiyor.
Bu durumda yapılması gereken ya kıskançlığınızı törpülemek ya da terk etmektir. 'O benim kıskançlığıma ayak uydursun' derseniz yanlış yaparsınız. Bu yüzden anlamsız çatışmalar, tartışmalar yaşamak yerine, onun istemediği bu özelliğimden kurtulabilir miyim? Yoksa kurtulmayı istiyor muyum?' diye kendimize sormalısınız. Eğer kurtulmayı istemiyorsanız o zaman zaten gerçek anlamda o kişiyi de istemiyorsunuz, demektir. Bırakır ve geleceğe bakarsınız.
Beraberliklerde önemli olan, önce kendimizi iyi tanımak ve nelerden vazgeçemeyeceğimize karar vermektir. 'Sürekli benim olsun, her şeyi sadece benimle yaşasın' gibi bir beklentiniz varsa, çok fazla gezen, arkadaşlarına vakit ayırmayı çok fazla seven, erkek erkeğe muhabbetlere bayılan erkeklerden uzak duracaksınız. Aksi taktirde problem yaşarsınız. 'Biz birbirimizi seviyoruz. Her zorluğun üstesinden geliriz,' diye düşünmek yanıltıcı olabilir. Önce siz kendinizden neleri değiştireceğinize karar verip, o yolda uygun olan kişi ile beraber olmalısınız. Karşınızdakinin değişmesini diye beklemek, hatadır.
İlk etapta dikkat edilmesi gereken, birlikte olunan kişinin maddi olanaklarından çok, nasıl bir ahlaka sahip olduğudur. Maddi kazanımlar zaman içinde değişir, ancak 'ahlak' kalıcıdır.
Acaba biz evlenmeyi ne kadar biliyoruz?
Evlilikte ne arıyoruz?
Bir evliliğe ne verebiliriz?
Sorularıyla yola çıktığımda gençlerin, evliliği bilmediklerini gördüm. Sebebine gelince; kızlar arasında her yüz gençten 87 sinin evliliğin saygı, sevgi temelinden önce kariyer, para, yakışıklılık, fiziksel özellikler, romantizm,sosyal hayat gibi değerlere dayandırdıklarını gördüm. Sonuç olarak, evliliği 'Gezelim,eğlenelim, sevişelim,' olarak görüyorlar. Evlilik konusunda gerçekçi değiller.
Erkekler 'Evleneceğime inandığım kadınla karşılaşmadım' diyor. 'Evleneceğine inandığın kadın nasıldır?' sorusuna önce 'Sadık, güvenilir' diye cevap veriyor. Demek ki kadınların sadakatinden şüpheleri var ve erkekler hala kafalarında, anne ve babalarının yaşadığı evliliği arıyorlar. Yani bilgisinin, kültürünün yanında ev işlerinde becerikli, erkeğini yücelten, pohpohlayan, ona erkek olduğunu hissettirecek kadın arıyorlar.
Doğru adam yoktur, doğru evlilik biçimi, doğru davranış biçimi vardır.
Kadın her an eşinden gördüğü ilginin sürekli olmasını istiyor. Anlayış, kesintisiz romantizm ve ilgi beklentisi var. Erkeğin istediği ise tam tersi kadından ve evlilikten fazla bir beklentisi yok. 'Beni mutlu etsin, huzur versin, yeter,' diyor. 'Parası olsun evi olsun,' demiyor. Diyen varsa toplum zaten ona adam gözü ile bakmıyor.
İkinci evliliğinde mutluluğu yaşayan bir erkeğe geçenlerde: 'İkisi de kadındı. Aradaki fark nedir? diye sorduğumda şunları anlattı:
-Eve geldiğimde beni sıcacık tebessümü ile kapıda karşılayan, tüm yorgunluğumu üstümden atmam için dinlendirmeye çalışan, az ama öz konuşan, her fikrine değer vermemi sağlayan, en ufak ihtiyacında bile emretmediği için dünyaları ayaklarının altına sermek istediğim, saygı ve sevgisini hem diliyle hem de tüm davranışlarıyla sunabilen, hizmet etmekten yüksünmeyen, en iyi bildiği konularda dahi sadece bana danışmak isteyecek kadar mütevazi, iş hayatında ki profesyonelliğini evinde de gösteren cıvıl cıvıl, çekici, güzel, gözümün ve gönlümün ilk aşkı ile evliyim. Kağıt üstünde ikinci evliliğim olsa ne yazar? Hissettiklerimle, yaşadıklarımla gönlümün ilk evliliğini yaşıyorum. Yeniden doğdum. Mutluyum. demişti.
Sonuçta erkeğin aradığı, istediği çok değil. Erkeğe karşısındaki kadın, kadına da karşısında erkek olduğunu hissettirmek yeterli.
Kadınlar konuşurken bir şeyler ima etmeyi severler. Kendileri ile ilgili, giysileri ile ilgili ya da aileleri ile ilgili bir soru soruyorlarsa itifat bekliyor demektir.
Mesela kadın erkeğe 'Ne zamandır dışarı çıkmadık,' derse erkeğin buna suçlama olarak algılamaması gerekir. Canı gezmek istiyordur, bunu ondan önce düşünüp teklif etmediği için kalbi kırılmıştır. Maksadı erkeği suçlamak değildir. Erkeğin 'Daha geçenlerde gezmeye gittik,' gibi bir savunmaya girmemesi şarttır. 'Tamam canım haklısın, ben de istiyorum, en kısa zamanda gideriz,' derse, konu kapanır. Tabi ilk fırsatta da sözünü yerine getirirse iyi olur.
Bir erkek bu tür küçük şeylere dikkat etmezse zamanını karısıyla büyük kavgalar ederek geçirir. Kadınlar çok vericidir ama, eğer erkek hep alıp hiç vermezse, bir gün birden patlar. Küçük küçük alırlarsa, büyük büyük verirler.
BENİM KOCAM ÇOK ZOR kitabından hoşuma giden ve gerçek anlamda toplumumuza çok uyan yazıları paylaştım.
kadınların konuştuğu BÜKÇE diye bir dil var işte biz erkekler o dili fazla bilmiyoruz.
YanıtlaSilzati evlendiğin kişinin dış görünümü beğenip evleniyor sonra da huylarını ve davranışlarını değiştirmek istersen işte orada en büyük hatayı yapıyorlar... yazdığın için söylüyorum insan aşkı için nelerden vazgeçebilir, mutlu olmak için kendinden ne kadar taviz verebilir bunu sorgulamalı evlenmeden önce.
En önemlisi iletişim kurmayı bilmek galiba. Teşekkürler yorumun için :))
SilCanim cok guzel anlatmissin... Banada isik oldu yazdiklarin.
YanıtlaSilWww.seleninevcilikhayati.com
teşekkürler :))
SilEvlilikleri bir puzzle gibi görmek lazım.Birbirini tamamlayan huylar ve davranışlar varsa parçalar yerine oturur ve evlilik kurumu devam eder.İnsan ne kadar fedakarlık edeceğini ve tahammül sınırının ne olduğunu biliyorsa ona göre karşısındakini süzgeçten geçirmeli ve karar vermelidir.Ben 18 yıllık evliliği bu şekilde ayakta tuttum ve mutluluğu yakaladım.Anlattıklarına da katılıyorum.Yeni nesil çok sabırsız ve doyumsuz olduğundan ilişkiyi çabuk harcıyorlar.Umarım beni yanıltırlar...
YanıtlaSiltecrübelerinizi paylaştığınız için teşekkürler :))
YanıtlaSilİstanbul’da adam gibi su tesisatçısı ile sonunda karşılaştım.
YanıtlaSilhttp://istanbulsutesisatcisi.blogspot.com.tr/