23.04.2013

KARİYERİM GELECEK Mİ?


'GELECEĞİNİZİ KENDİNİZE BİR HEDİYE OLARAK SUNUN'.

HAYALLERDEN HEDEFLERE, HEDEFLERDEN GERÇEKLERE...

 
Başarının sırrı; 'İnanmak, Tutku ve Azim'

Yaptığım işi sevmek, sevdiğim işi yapmak, sevdiğim işi yaparken yeteneklerimi ve güçlü yanlarımı kullanarak başarı,keyif, mutluluk duygularını hissetmek ve paylaşmak.

Yaşam bir tesadüf değil, yaptıklarınızın aynada bir yansımasıdır.

Kariyer koçu, Yasemin sungur dan kariyer koçu tanımı: ilk adımım, kişinin ihtiyaçlarını dogru belirlemek, kendisini ve bulunduğu durumu doğru analiz etmesini sağlamaktır. Kişinin bakış açısı, karekter özellikleri, amaç ve hedefleri, değerleri, korkuları, tehditleri, olanakları, kaynakları açısından kendisini keşfetmesini sağlamak ve elimizdeki bilgi, duyduğumuz istek ile harekete geçmesini sağlamaktır.

Koçluk, kişinin bulunduğu yerden olmak istediği yere ulaşmasını sağlayan yol gözterme sürecidir.

Amaç; danışanın kendi belirlediği hedefe, koçun desteğiyle ulaşması ve sorunlarının üstesinden tek başına gelmeyi öğrenmesidir.

Süreç boyunca danışan kendisini daha iyi tanır, potansiyelini keşfeder ve hatalarından ders alarak yetkinliklerini gerçekliştirir.

SİZ KİM OLDUĞUNUZ BİLİYOR MUSUNUZ?
Yaşamdan ne istiyor ve bekliyorsunuz?
Sizi neler mutlu eder?
Yaşamda ki hangi rolünüz İLE Oscar'ı kazanmak istersiniz?

Hadi cevap verelim bu sorumalara ŞİMDİ yorumlarınızı bekliyorum...

Kitaptan kısa bir hikaye,

Bir fırsat bulsanız, kariyerinizi başka bir yönde devam ettirmek ister misiniz?

'Reklam ajansına bir kutu yollandı, hayatı değişti.'

Herşey bir tehdit mektubuyla başladı. Serdar Erener in reklam ajansı Alamet-i Fabrika ya iş başvurusunda bulunmak istiyordu. Gazeteden kestiği harflerle 'Cellocan elimizde, Özlem'i işe alamazsanız sorumluluk size ait. İmza Özlem, pardon bir dost' yazdı ve gönderdi. Kağıdın sol tarafına da bir 'Cellocan' fotoğrafı iliştirmişti.

Hemen akabinde Alamet-i Fabrika ya Özlem'in CV' si de ulaştı. Beyaz bir dosya kağıdına okuduğu okulları, çalıştığı şirketleri sıralamak yerine kendini anlattığı kocaman bir kutu hazırlamıştı. Çünkü ne okuduğu üniversite ne de daha önce yaptığı işlerin metin yazarlığıyla alakası yoktur. Orman mühendisiydi ve uzun yıllar müzik sektöründe çalışmıştı. Kutu tıklım tıkıştı. Yüzücülük madalyaları, yara bandı, çivi,vida, okunmuş çikolata, minik bir kutu süt...
Hepsinin bir nedeni vardı. Yara bandı ve çivi gibi şeylerle 'Küçük çözümler, büyük işler başarır.' demek istiyordu. Çikolatanın üzerine 'okunmuş' yazarakta Türkiye li olduğunu anlatıyordu. Sonuçta Özlem Küçükyılmaz (32) işe alındı. Hikayesi, kariyer seminerlerinde anlatıldı. Ve sayesinde Alamet-i Fabrika ya kutu yağmaya başladı. Şimdi reklamcı olmak isteyen gençler, Özlem KÜÇÜKYILMAZ gibi kutu ile işe başvuruyor. Ama Özlem, onlara daha yaratıcı olmalarını öneriyor. 'Kutu bir kere yapılmış bir şey. Başka bir şey yapmak lazım. İnsanın kendisini ifade edebileceği bir yol mutlaka vardır.'

Adana da doğdu. Muhalif tarafını sendika ile uğraşan babasından, sosyal tarafını kozmatik mağazası sahibi annesinden aldı. Ortaokul ve lise yıllarında, okul çıkışında annesine yardım ediyordu. Bu sayede insan ilişkileri tarafı gelişti, bakımlı kadın nasıl onunur öğrendi. Sosyal bir çocuktu. Bütün müsamerelere katıldı, başrolleri hep o kaptı. İyi bir yüzücü olmak tek tutkusuydu. Hayatının 12 yılında hiç durmadan kulaç attı.

18 yaşında üniversiteyi kazanıp İstanbul a geldi. Okul, İstanbul Üniversitesi Orman Mühendisliği Fakültesi ydi. Bu bölümün karekteriyle ve hayalleriyle uzaktan yakından alakası yoktu. Sekiz yaşından beri yazar olmak istiyordu. Ama nedense bu konuda bir hamle yapmıyordu. Yazdığı şiir ve öyküleri kimseyle paylaşmıyordu. Besbelli bir mucize bekliyordu.

Üniversiteden mezun olduğu yıl aşk çıkageldi. Hemen evlendi, hemen hamile kaldı ve bir kızı oldu. 2 yaşına kadar kendi baktı. Kızı üç buçuk, kendi 28 buçuk yaşındayken boşandı. Bu arada Dream Desing Factory nin müşteri tarafında çalışıyordu. Müzik sektörüne geçti. Farklı firmalarda satış, pazarlama yöneticiliği yaptı. Tarkan dan Nazan Öncel e Mustafa Sandal dan Özcan Deniz e kadar bir çok ünlünün telif haklarını onlar adına kovaladı. O sırada da şiir, öykü ve şarkı sözü yazıyordu; ama her zaman ki gibi kendine saklıyordu.

32 yaşına bastığı gün kendine gelmeye, yazmakla ilgili çabalamaya karar verdi. Kafasında uçuşan senaryolardan birinin kurgusunu tamamladı, bir 'sitcom' projesine dönüştürdü ve BKM ile görüşmeye gitti. BKM çok beğendi ama dramaya ihtiyaçları vardı. Özlem e bir dram searyosu siparişi verdiler.

ÇOK ÜŞÜR, ŞİİR YAZAR, ANNE

Senaryolarını okuyanlardan hep aynı öneriyi duyuyordu: 'Kıvrak bir kalemin var, reklam yazmayı olmayı denesene.' Deneyecekti de kendine pek güveni yoktu. 32 yaşındaydı, hiç deneyimi yoktu, üstüne üstlük orman mühendisiydi. Bir gün gazetede gördüğü bir ilan onu motive etti.

Serdar Erener in sahibi olduğu reklam ajansı Alamet-i Fabrika eleman arıyordu, yaratıcı olduğunu düşünenleri görüşmeye çağırıyordu. Oturdu CV sini yazdığı şeyden hiç memnun kalmadı. 'Bu ben değilim ki' diye düşündü. Daha yaratıcı bir şey yapmazsa işe alınmayacağını biliyordu. İlk iş, Cv sini poşet bir dosya kağıdına koydu. Üzerine küçük post-itlele gerçek Özlem'i anlatan kelimeler yazdı: 'Çok üşür, şiir yazar, anne, sıcakkanlı,hızlı.....'

Ertesi gün sokakta gezerken iki rozet gördü.Birinde 'Hayatta herşey olabilir' diğerinde de 'Bakalım buğün neler olacak.' yazıyordu. Hemen satın aldı. Kendini, hayata bakışını anlatacak bir kutu hazırlayacaktı. Kutunun en üstüne de bu rozetleri iğneleyecekti.

İlk iş edebiyata olan ilgisini yansıtmaktı. Şiirlerini, öykülerini ve senaryolarını itinayla kutunun
zeminine yerleştirdi. Yazma tutkusundan ötürü gelişen kırtasiye bağımlılığını anlatmak için bir sürü kalem ekledi. Hayatının dönüm noktası olan kitabı unutamazdı: 'Nazım Hikmet in Kemal Tahir e Mektuplar kitabı benim için çok önemlidir. Kitabın ilk sayfaların da Nazım Hikmet in bir şiiri var. Şiirin bir yerinde 'kayısı gibi' bir laf geçiyor. İlk okuduğumda o laf beni rahatsız etti. Kitabın ortalarına doğru Nazım Hikmet, Kemal Tahir e yazdığı bir mektubunda şöyle diyordu. 'Şiirim hakkında yaptığın tenkitlei okudum. Gerçekten de kayısı gibi lafı lüzumsuz, çıkaraçağım.' Bu cümleyi okuduğumda ayaklarım yerden kesilmişti. İyi yazı yazacağımın ilk sinyali budur.

Senaryo ve kitaplardan sonra kutuya çift taraflı bant, ataç, kilit ve vida gibi araç gereçler koydu. ' küçük çözümler, büyük işler başarır.' demek istiyordu. 12 yıllık yüzücülük deneyiminden kazandığı madalyalar ilk defa işe yaradı. Onlar sayesinde disiplinli ve sabırlı olduğunu anlattı. Para kazanmanında önemli olduğunu vurgulamak için kutuya 50 kuruş attı. Reklamcılık sektörünü takip ettiğini, Love Mark, aşkla bağlanılan markalar terimini bildiğini anlatmak için küçük bir kutu Pınar süte kalpler bağladı.

Yedi yaşında ki küçük kızından bahsetmemek olmazdı. Defne nin okuma yazmayı ilk söktüğü gün yazdığı notu kutuya koydu 'Anneciğim sen olmasaydın ben ne yapardım?'
yazıyordu.

HIZLIYIM ÇÜNKÜ TEMBELİM...

Yazdığı bir kaç şarkı sözü tesadüfen birilerinin kulağına gitmiş ve ünlü şarkıcıların albümlerinde yer almıştı. Emel müftüoğlu, Yonca Lodi ve Sedat bunlardan üçüydü. Üçünün CDside kutuda yerini aldı. Kutuyu açanların gülümsemesi için ' İstediğiniz kişiye 8 dakika da nasıl evet dedirtirsiniz?' isimli kitabı da koydu. Üstüne de 'Bana cevap vermeden önce lütfen bunu okuyun!' yazdı. Bir de ilaç prospektüsü yerleştirdi. 'Enine boyuna incelerim, etkileri ve yan etkileri hep göz önünde tutarım.' demek istiyordu. Türkiye yi iyi tanıdığını da marketten aldığı çikolatanın üstüne 'Bu okunmuş çikolatadır. Bunu yiyen bana evet der.' yazarak anlatıyordu. En son bir itiraf saklamıştı. Oyuncak aslancık, hem aslan burcu olduğunu hem de aynı ormanlar kralı gibi yan gelip yatmayı sevdiğini anlatıyordu. 'Bir işi çabuk yapıyorsam, tembellik moduna geçmek içinidir' diyordu.

Fotoğraf büyük sorundu. Özlem vesikalık çektirmekten nefret ediyor, hiçbirinde kendi gibi çıkmıyordu. Çareyi kutuya büyük ebatlı, çerceveli fotoğraflar koymakta buldu.

Sonunda dolup taşan bu kutuyu Alamet-i Fabrika ya gönderdi. İlk görüşmede neyi niçin koyduğunu anlattı. Herkes çok etkilendi ama diğer başvuruları da değerlendirmek için Özlem i yaklaşık iki ay beklettiler. Özlem bu iki ayda boi durmadı. Taciz telefonları, e-mailler, ve mektuplar yollanmaya devam etti. Bir gün 'Ne zaman karar vereceksiniz, dokuz doğurdum' diye telefon açtı. Ertesi gün dokuz tane bebek resmi postaladı.

Ve 10 Ocak ta işe başladı. İki aylık bir deneme süresinin ardından metin yazarı oldu. Ekibe alışması, diğer reklamcıların bir orman mühendisini kabullenmesi zor oldu ama oldu. Özlem, 'Bu yaşadıklarım bazen rüya gibi geliyor.' diyor.

Benim için bu yaşanmış hikaye çok önemli. Bende kendime pay çıkartarak aslında 'istediğimizde herşey mümkün olabilir' demeyi öğrendim diyebilirim. Kendim için yapıcağım yeni kariyer planımda bana esin kaynağı oldu. Bu kitapta benim için yazılmış bir yaşanmış hikaye buldum. Bir tane daha var aslında ama bu yazı çok uzun olduğu için başka bir posta saklamalıyım. Yorumlarınız benim için çok önemli, yorumlarınızı beklerim.

23 Nisan çocuk bayramı  tüm TÜRKİYE ve DÜNYA  için kutlu olsun :))

yazılarımı takip etmenin kısa bir yolu da facebook: yağmurun dünyası
 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder