'Bir gecede okuduğum ender kitaplardan. Kitaptan en güzel cümleleri yazdım. Sizlere de iyi okumalar.
Gerçek keyif Göğsünde genişlik, kalbinde Sakinlik hissetmektir.
Farkında olalım olmayalım, hepimiz bir kitap yazıyoruz aslında. Kitabımız, yaşadığımız hayat. Yaşadığımız her gün, bir sayfa. Hayatımızda her dönemeç, bir bölüm. Ve bu kitabı her gün, hiç durmadan yazıyoruz.
Okuduğum kitaplar, yüreğime dokunan hikayeler hep aynı şeyi söylüyordu. Her şey içindeydi. Bulmak istediğim, beni mutlu edecek hayatımı, anlamlı kılacak her şey. Çünkü Tanrı içindeydi, Ve 0, her şeyin kaynağıydi. Dolayısıyla, O'nu bulan, her şeyi bulmuş olacaktı.
Her insan farklıdır. Amaçlarımız, hayata bakışımız birbirine ne kadar benzerse benzesin benim, hayat tecrübem sana bir şey öğretemez Mathias. İnsanlar hayatı başkalarının tecrübeleri ile öğrenmezler, kendi tecrübeleri ile öğrenirler. Bizzat kendileri yaşayarak, deneyimleyerek tadarak.
Bir zeytinin tadını anlatabilir misin der. Ne kadar iyi tasvir edilirse edilsin, bir zeytinin ya da bir çileğin ya da bir şeyin tadI, O şey tadılmadan aktarılamaz. İşte başkalarının hayat tecrübesi de böyledir Zeytinin tadının tasviri gibidir.
Mısırlı büyük Sufi İbn Atâullah el- İskender i şöyle diyordu:
"Bu dünyadan el ayak çeken zahitler, eğer dünyevi güzelliklerin Allah'tan geldiğini görebilselerdi, Onları terk etmelerine gerek kalmazdı."
İnsanlar öleceklerine inanmıyorlar. Beni hiç kimse bunun aksine ikna edemez. "Bir gün öleceğiz." diyoruz. Her gün gazetelerde, televizyonlarda yüzlerce kişinin öldüğünü okuyoruz, duyuyoruz. Her saniye insanlar ölüyor, ölümü en yakıştıramadıklarımızın ya da en "ölümsüz" görünenlerin öldüğüne tanık oluyoruz,. yine de bir türlü öleceğimize inanmıyoruz.
Bazen cenazelerde veya tanıdıklarımız toprağa verirken ölümü biraz olsun "hissediyor, "fani dünya" diyoruz, ama etkisi hemen geçiveriyor Tekrar, öleceğimize inanmama haline bürünüyoruz.
Her şey burada bitiyor, diye düşündüm. 0 sayılı, ama her biri bir saat gibi gelen dakikalarda, hayatımı anlamlandırmaya çalıştım. Her şey ne kadar boştu . Hedeflerim, çabalarım arzularım ne kadar boştu.
Ölümün nefesini hissettiğim anda - bu sefer kurtulmuş Olsam da, 0 nefesi bir gün tekrar geri dönülemez bir Şekilde hissedecektim. - hayatta en çok önemsediğim şeyler birkaç saniye içinde önemini yitirmişti.
Hayaller, düşler, hedefler, güzel şeylerdir. İnsan hedefsiz yaşayamaz ve hedeflerini gerçekleştirdikçe daha fazla tat alır hayattan.
Dışarıdan bakıp hüküm vermek, suçlamak, yargılamak kolaydır. Ama herkesin tecrübesiyle sabittir ki, bir şeyin içinde olduğunuz zaman, gerçek, dışarıdan görünenden Çok farklıdır.
"Hakikat yolculuğu, başkalarının durduğu yerde durabilme sanatıdır,"
Şunu gördüm ki kötülüğe, iyilikle karşılık vermek, kötünün içine dehşet bir korku salıyor.
Hayat geçmişte yaşanmıyor.
Konya'da onu etkileyen üç şey olmuştu. Mevlana'nın Şems'in ve Ateş baz-I Veli'nin türbesinde geçirdiği zamanlar. Gelmeden önce, Mevlana hakkında okuduğu kadar şems hakkında da bilgi sahibiydi. Ancak dergahın aşcısı Ateşbaz -ı veli'yi ilk kez burada duymuştu. Hikayesi kalbini etkilemişti.
Bu zat bir gün dergahın mutfağında odun bitince, Mevlana'ya ve dostlarına yemek çıkarabilmek için, odun yerine ayaklarını ateşe sokmuş ve yemeği öyle pişirmişti.
"Sanırım Ateşbaz-l Veli'nin ayaklarının yanmamasını sağlayan şey yüreğindeki aşk ateşinin bütün bedenine yayılmış Olmasıydı. Çünkü ateş ateşi yakmaz. "
Onun hakkında duyduğum şeylerden biri, sevgisinin bütün insanlığı kucaklıyor olmasıydı. Bunu ifade eden ,
"Gel, ne olursan ol, gel. İster kafir, ister ateşe tapan, ister puta tapan ol, yine gel," sözünü aktarmışlardı bana. Onun bu sonsuz, koşulsuz sevgisi, Onu tanımak için buraya gelen bana da uzanmaz mıydı acaba?
Çalışmak ve mücadele etmek kadar kalbe iyi gelen az şey vardır.
Ve birçok anlamlı söz daha var ama bu postta sığmadı ardından bir post daha yazılacak gibi gözüküyor Devamı...
Gerçek keyif Göğsünde genişlik, kalbinde Sakinlik hissetmektir.
Farkında olalım olmayalım, hepimiz bir kitap yazıyoruz aslında. Kitabımız, yaşadığımız hayat. Yaşadığımız her gün, bir sayfa. Hayatımızda her dönemeç, bir bölüm. Ve bu kitabı her gün, hiç durmadan yazıyoruz.
Okuduğum kitaplar, yüreğime dokunan hikayeler hep aynı şeyi söylüyordu. Her şey içindeydi. Bulmak istediğim, beni mutlu edecek hayatımı, anlamlı kılacak her şey. Çünkü Tanrı içindeydi, Ve 0, her şeyin kaynağıydi. Dolayısıyla, O'nu bulan, her şeyi bulmuş olacaktı.
Her insan farklıdır. Amaçlarımız, hayata bakışımız birbirine ne kadar benzerse benzesin benim, hayat tecrübem sana bir şey öğretemez Mathias. İnsanlar hayatı başkalarının tecrübeleri ile öğrenmezler, kendi tecrübeleri ile öğrenirler. Bizzat kendileri yaşayarak, deneyimleyerek tadarak.
Bir zeytinin tadını anlatabilir misin der. Ne kadar iyi tasvir edilirse edilsin, bir zeytinin ya da bir çileğin ya da bir şeyin tadI, O şey tadılmadan aktarılamaz. İşte başkalarının hayat tecrübesi de böyledir Zeytinin tadının tasviri gibidir.
Mısırlı büyük Sufi İbn Atâullah el- İskender i şöyle diyordu:
"Bu dünyadan el ayak çeken zahitler, eğer dünyevi güzelliklerin Allah'tan geldiğini görebilselerdi, Onları terk etmelerine gerek kalmazdı."
İnsanlar öleceklerine inanmıyorlar. Beni hiç kimse bunun aksine ikna edemez. "Bir gün öleceğiz." diyoruz. Her gün gazetelerde, televizyonlarda yüzlerce kişinin öldüğünü okuyoruz, duyuyoruz. Her saniye insanlar ölüyor, ölümü en yakıştıramadıklarımızın ya da en "ölümsüz" görünenlerin öldüğüne tanık oluyoruz,. yine de bir türlü öleceğimize inanmıyoruz.
Bazen cenazelerde veya tanıdıklarımız toprağa verirken ölümü biraz olsun "hissediyor, "fani dünya" diyoruz, ama etkisi hemen geçiveriyor Tekrar, öleceğimize inanmama haline bürünüyoruz.
Her şey burada bitiyor, diye düşündüm. 0 sayılı, ama her biri bir saat gibi gelen dakikalarda, hayatımı anlamlandırmaya çalıştım. Her şey ne kadar boştu . Hedeflerim, çabalarım arzularım ne kadar boştu.
Ölümün nefesini hissettiğim anda - bu sefer kurtulmuş Olsam da, 0 nefesi bir gün tekrar geri dönülemez bir Şekilde hissedecektim. - hayatta en çok önemsediğim şeyler birkaç saniye içinde önemini yitirmişti.
Hayaller, düşler, hedefler, güzel şeylerdir. İnsan hedefsiz yaşayamaz ve hedeflerini gerçekleştirdikçe daha fazla tat alır hayattan.
Dışarıdan bakıp hüküm vermek, suçlamak, yargılamak kolaydır. Ama herkesin tecrübesiyle sabittir ki, bir şeyin içinde olduğunuz zaman, gerçek, dışarıdan görünenden Çok farklıdır.
"Hakikat yolculuğu, başkalarının durduğu yerde durabilme sanatıdır,"
Şunu gördüm ki kötülüğe, iyilikle karşılık vermek, kötünün içine dehşet bir korku salıyor.
Hayat geçmişte yaşanmıyor.
Konya'da onu etkileyen üç şey olmuştu. Mevlana'nın Şems'in ve Ateş baz-I Veli'nin türbesinde geçirdiği zamanlar. Gelmeden önce, Mevlana hakkında okuduğu kadar şems hakkında da bilgi sahibiydi. Ancak dergahın aşcısı Ateşbaz -ı veli'yi ilk kez burada duymuştu. Hikayesi kalbini etkilemişti.
Bu zat bir gün dergahın mutfağında odun bitince, Mevlana'ya ve dostlarına yemek çıkarabilmek için, odun yerine ayaklarını ateşe sokmuş ve yemeği öyle pişirmişti.
"Sanırım Ateşbaz-l Veli'nin ayaklarının yanmamasını sağlayan şey yüreğindeki aşk ateşinin bütün bedenine yayılmış Olmasıydı. Çünkü ateş ateşi yakmaz. "
Onun hakkında duyduğum şeylerden biri, sevgisinin bütün insanlığı kucaklıyor olmasıydı. Bunu ifade eden ,
"Gel, ne olursan ol, gel. İster kafir, ister ateşe tapan, ister puta tapan ol, yine gel," sözünü aktarmışlardı bana. Onun bu sonsuz, koşulsuz sevgisi, Onu tanımak için buraya gelen bana da uzanmaz mıydı acaba?
Çalışmak ve mücadele etmek kadar kalbe iyi gelen az şey vardır.
Ve birçok anlamlı söz daha var ama bu postta sığmadı ardından bir post daha yazılacak gibi gözüküyor Devamı...
merhaba :)
YanıtlaSilben de çok kısa sürede bitirmiştim bu kitabı,
alıntıları yeniden okumak huzur verdi, teşekkürler :)
Ben teşekkür ederim güzel yorumunuz için :)
Sil