23.02.2014

PARA ÜZERİNE DENEMELER...


Borç Yiğidin Kamçısıdır.

Zaman zaman, atasözlerini anlamlarını yanlış bilerek kullanırız. Örneğin 'Borç yiğidin kamçısıdır.' Atasözünde borç yiğit adama yakışan, yiğit ayrılmaz bir parçasıymış gibi görülür ve bu atasözü kimi zaman mağrur bir ifade takınılarak kullanılır. Ama bu atasözünün ardında dramatik ve daha derin bir anlam gizlidir. Aslında borcun övünülecek bir tarafı olmadığını, insanın içini nasıl sıkıştırdığını anlatan bu zengin anlamlı kelime grubunu ( Anti parantez atasözlerinin bazen yanlış anlaşılmasının nedeni derin ancak özlü ifade edilmesidir.) eski bir arkadaşımdan yola çıkarak genişletmek istiyorum.

Çalışma hayatına memur olarak başlayan arkadaşım borçlular dünyasına çoğu insan gibi meslek hayatıyla birlikte merhaba dedi. Maaş demek, bordro demek; bordo olunca da bankalar sizi kapıda gülümseyerek karşılıyor. İhtiyaç kredisi, kredi kartı vs... demek ki bu sihirli tüketim dünyasında dolaşması için parası olması da şart değildi.

Hayatında tadılmamış, sürekli ertelenmiş o kadar çok şey vardı ki; bir lokanta da tıka basa yemek, yeni giysiler, elektronik cihazlar almak gibi....

Hızla harcıyordu, harcadıkça özgürleştiğine inanıyordu. Oysaki gelecek maaşlarını harcayarak her gün biraz daha esirleştiğinin farkına varması için daha zamanı vardı. Genelde ilk kez borçlamaya başlayanlar dibe varana kadar durmazlar. Çünkü dibe gittiğinin, dibe varmadan farkına varmak nadir bir meziyettir; özellikle dibe yapılan ilk yolculuklarda.

Borcunun aydan aya artmasıyla birlikte, kötüye gidişini frenlemek için evliliği bir seçenek olarak görmeye başladı. Bütçeye birini daha dahil etmek; geliri de, harcamalar üzerindeki denetimi de arttıracaktı. Tabi sırf bu yüzden evlenecek değildi. Ama bu düşünce, çevresinin çöpçatanlık girişimlerini daha ciddiye almasını sağladı. 

Zaman içinde aklına ve kalbine hitap eden bir kadınla tanıştı ve onunla evlenme kararı aldı. Ancak işler yine umduğu gibi gitmedi. Anne babadan bir şey gelmeyince ve karşı tarafın ailesi de kızlarının bu kararına karşı çıkarak, 'Düğüne bile gelmeyiz.' deyince (ki nikaha yakın barıştılar, düğüne de geldiler, bence sebep düğün masraflarından kaçınmaktı- para insanı başkalaştırabiliyor.) evliliğin faturası ağır oldu. Borç katlanarak büyüdü, borçlarının büyümesiyle birlikte taze evliliğinde sorunlar başladı.

Bu umutsuz durumu, onu gün geçtikçe daha da geriyordu. En yakınları bile mesele para olunca ona sırtını döndü ve böylece anladı ki ne varsa kendisinde var. Bütçesini ve ailesini rahatlatmak için ek gelir yaratmak istedi. Acelesi olduğundan çalıştığı kurumda yükselmeyi beklemektense, yeniden sınavlara girip, başka bir kuruma geçmek fikri aklına yattı. Ve düz memurlukla çalışma hayatına başlayan bu zat, gündüz memur gece öğrenci olarak devam ettiği ve saçlarının bir kısmının beyazlamasına sebebiyet verecek 3-5 yıkıcı yılın ardından bugün bir banka müfettişi.

Örneğimizde de olduğu gibi borçlanan insan borçlarını ödemek için hep daha fazla çalışmak zorundadır. Harcamalarını azaltmanın yanında, bir şekilde ek gelir yaratmalı ya da gelirinde düzenli bir artış sağlamalıdır. İşte yiğidin sırtındaki onu motive eden fakat fiziken/ruhen deforme eden kamçı budur. Bu kamçı, hikayede bahsi geçen memur arkadaşı epey yıprattı. Şartlar onu çaresiz bıraktı ama bir yandan da motive etti. İyi bir gelir seviyesine ulaştı, evliliği pahasına....

Sözün özü; borç insanı kamçılar, her kamçı insanın hayatında bir yara izi bırakır. Borçlanmak sizi mali fırsatlar karşısında uyanık yapar ama yaşamayı ıskalayacak kadar da borçlanmayın....

Kitapta paylaşmak istediğim çok fazla konu var... Kitabı tavsiye ederim...

19.02.2014

BENİM KOCAM ÇOK ZOR


Evlilik aynı yolda sırt sırta verip, her koşulda birlikte yürüyebilme başarısıdır.

                                                                                             İnci Yeşilyurt

Kitapta gerçekten evlilik ile bilmemiz gerekenler yazıyor diyebilirim. Yeni evli olduğum için belki bu konulara daha çok ilgi duyuyorum ama Feministlik duygularımda bu kitabı okurken kabarmadı değil. Yazarın ya da evlilikte iletişim uzmanının savunduğu Yönetilmeyecek erkek yoktur, Yönetemeyen kadın vardır düşünceyi pek benimseyemedim Toplum bize kadınlığı ağır bir şekilde yüklemiş. Aile kurabilmek için ise bütün görevlerimizi üstlenmemiz gerektiği yazıyor.


'O zaman şunu bilmek lazım. Ruhsal problemli bir erkek değilse, kadının tek yapması gereken iletişim ile yönetim şeklini belirlemek ve erkeğin hayalindeki kadın olup olmadığını anlamaktır. Ama bunun için önce, kendimiz ne istiyoruz, nasıl bir ilişki veya evlilik yaşamak istiyoruz ona karar vermeliyiz. Bugünlerde kadınların yaptığı yanlışların başında niyetlerini gizlemek geliyor oysa. Örneğin kadın evlenmek istiyor ama bunu erkekten gizliyor. Söylemiyor. Sadece erkeğinde onunla evlenmesini istemesini bekliyor.Böyle davranan kadın çok bekler.

İnternetten araştırmamın da beni etkilediğini söyleyebilirim İnci Hanım ile ilgili danışanların hep taraf tuttuğunu söylemesi de beni etkiledi ve kitabının içindeki şu cümlelerin de yazması ilginçtir.

'Duygularım tarafsız olmalıydı. Zaten bu yüzden bir takım kadıncıklar beni ara sıra eleştirmeye çalışırken; evliliği kadınların düzeltmesi gerektiğini savunduğumu, görevin sadece kadına düştüğü düşündüğümü söylerler. Çok gülerim o zaman. Bunu düşünecek kadar algılama zafiyetine düşmeyi, Allah düşmenıma nasip etmesin, demişimdir hep. Evet coğu zaman kadınlarla çalışırım. Ama erkeğin hala çocuk olduğunu bilerek çalışırım.'

Kitabı tavsiye ederim. Özellikle nişanlılık döneminde okunması yararlı olabilir. Neyle karşılaşacaklarını bilmeleri açısından :))

İnci Hanım ın evliliğinden de bir kesit yazıyor kitapta sizlere şimdi onu anlatmak istiyorum. Bakalım siz neler düşüneceksiniz? Başka bir postta kitabın içeriğindeki her zaman ki gibi beğendiğim yazılarını paylaşacağım...

'Evin kapısından girerken, tüm günün yorgunluğunu atma isteğinin dışında bir düşüncem yoktu. Ayakkabıları içeri aldıktan sonra, eşimin ceketini çıkarmasına yardımcı olurken telefonum çaldığını duydum.

......

Telefonu kapattıktan sonra, elimde kalan ceketi asıp, ardından üstümü değiştirmek için yatak odasına geçmiştim. Eşimin ev kıyafetlerini giyindiğini görünce suratım asıldı.

_ 'İki dakika bekleyemedin veya üstünü değiştirmene benim yardımcı olmamı istemedin sanırım,' deyince eşimin:

_Başka kadın olsa kendin değiştir der, sense kendin değiştirmeyince kızıyorsun. Seni sevdiğimi bugün hiç söylemedim mi?' cevabı ile tüm kızgınlığım geçmişti.

Cumartesi bugün de olması nedeni ile sabah 6 da uyanmıştım. Her Cumartesi gibi yoğun geçecekti. Eşimi uyandırmamaya gayret ederek mutfağa geçmiş ve kahvaltıyı hazırlamaya başlamıştım. Çayın iyice demlendiğine emin olduktan sonra yatak odasına yönelerek eşimi uyandırmak üzere yanağına bir öpücük kondurdum.

_'Evimin paşasının çayı hazırmış, ağzına layık içmesi için beklermiş.' derken saçlarını okşamaya bayıldığını tekrar hissetmiştim. O andan mahmurlaşmış gözleri ve tebessümle beni dinlediğini ifade eden yüzünü öpücüklere boğdum.

Kahvaltının ardından hazırlanıp yola çıktığımızda yağmurlu bir gün geçireceğimizi, çiseleyen ve hayli kapalı gökyüzüne bakarak anlamıştım. Düşüncemi paylaşmak ve eşimi yoğun trafik sıkıntısından biraz olsun kurtarmak için:

_'Hava kararsa da güzel kararmasa da. Çünkü yanımdasın. Sağlıklısın. Üstelik karısı kocasına aşık. Demek ki radyo açılmalı. Biraz oynamalı' diyerek, radyoya yöneldim. Sabah saatlerine uygun bir müzik aramaya başladım. Eşimin:

_Sen şimdi oynayacak bir şeyler bulursun,' diyen eşimin tebessüm eden yüzüne bakıp:

_'Gördün mü bak bensiz yollar çekilmiyor. Diğer arabalardaki insanları görüyor musun? Yarı uykulu yarı uyanık haldeler. Halbuki bu arabada hayat var,' dedim. 

O sırada radyo da çalan tempolu müzikle birlikte el çırpıyordum.'

Kendi hayatından olması gereken evlilik profilini çizmiş. Daha çok iletişim dilini kullanmayla ilgili yazılmış bir yazı sanırım. 

Bir sonra ki postta kitabından çok beğendiğim bölümleri paylaşacağım.... 

                                                                                sevgilerle....  iyi okumalar

17.02.2014

ÖĞRENİLMİŞ CARESİZLİK- 2


Devasa büyüklükteki bir filin önüne geçip onu durdurabilir misiniz? Prangalara vurabilir misiniz? Gitmek isterse engelleyebilir misiniz?


Afrika daki devasa filler ince bir halat ve bir kazık yardımıyla tutulur. Nasıl mı? Filler daha yavruyken, ayaklarına bir halat bağlanır. Tabii ki, başlangıçta yavru fili tutmak kolay değildir. Hemen teslim olmayıp, halattan kurtulmak için elinden geleni yapan yavru fil, ayaklarını çekiştirir, kaçmaya çalışır, kurtulmak için meydan okur. Fakat halat, küçük bir fili durdurabilecek kalınlıktadır. Sonunda kurtulmayacağını anlayan yavru fil vazgeçer ve bu halatla birlikte yaşamayı kabul eder. Artık, durumu değiştirmek için bir çaba göstermez; çünkü, ne yaparsa yapsın halattan kurtulamayacağını öğrenir bu küçük fil. Bunu zihnine kodlar. Yaşamının bundan sonrasını, kendini tutsak eden bu ipe saygı göstererek geçirecektir.


Fil küçükken, o ipten kurtulamayacağını öğrendiği için tekrar kaçmayı denemez. Sonrasında tonlarca ağırlığa gelse bile bedeninin ulaştığı gücün farkında olmadığı için kaderinin o ipe bağlı bir şekilde yaşamak olduğunu düşünür. Oysa hareketlerini kısıtlayan şeyin, ip değil, kendisi olduğunun farkına varsa, biraz zorlasa, toprağı köküyle birlikte yerinden çıkartabilecek güçtedir.


Eskiden sahip olamadığı bir güce ulaşmış, ama en önemli özelliğini cesaretini ve kendine olan özgüvenini kaybetmiştir. Sahip olduğu inanılmaz gücün farkında değildir; çünkü, öğrendiği bilgi kendini yere bağlayan halattan çok daha sağlamdır. Tıpkı bizlerin bilnçaltı kodlamaları gibi...

ÖĞRENİLMİŞ ÇARESİZLİK


California Üniversites inde Öğrenme konusunda, maymunlar üzerinde yapılan bir araştırmadan bahsetmek istiyorum. 


Deney, maymunların bir izleme kafesine yerleştirilmesiyle başlıyor. Kafesin ortasında, tavana asılı kocaman bir muz koçanı duruyor. Tüm deneysel koşulları hazırladıktan sonra maymunları kendi haline bırakan araştırmacılar onların hareketlerini gözlemliyor. Maymunlardan bir tanesi doğal olarak muzu almak için yukarı tırmandığında, hem muza ulaşan maymuna hemde aşağıdaki maymunlara tazyikli su fışkırtıyor. Tazyikli suyun etkisiyle kafesin farklı köşelerine savrulan maymunlar neye uğradıklarını şaşırıyorlar.

 Bir süre sonra bir başka maymun muzu almaya kalktığında, aynı olay bir kez daha tekrarlanıyor. İyice ıslanan ve sersemleyen maymunlar bu kez muz ile su arasında bir ilişki kurmaya başlıyorlar. Bu durum, bir kez daha tekrarlandıktan sonra, artık muzu almaktan vazgeçiyorlar; çünkü, bu çabalarının sonucunda ıslandıklarını anlıyorlar. Biraz zaman geçtikten sonra, tepelerinde asılı duran muza aldırmadan kafes içindeki normal hayatlarına devam ediyorlar.

Deneyin bir sonra ki aşamasında, kafesin içindeki maymunlardan biri dışarı çıkartılıyor. Yeni gelen maymun çok doğal olarak muzu almaya kalkıştığında, bütün maymunlar çığlıklar içerisinde saldırgan davranışlar göstererek yeni gelen maymuna engel oluyorlar. Bu olay bir kaç kez tekrarlandıktan sonra yeni gelen maymunda muzu almak için hiçbir çaba göstermiyor.


Yavaş yavaş her hafta kafesten bir maymun çıkarılıp, yerine tazyikli su deneyimi yaşamamış yeni bir maymun konuluyor. Her seferinde yeni gelen maymun muza ulaşmaya çalıştığında kafesteki maymunlar ona engel oluyor.

Sonunda kafeste, tazyikli su deneyimi yaşamış hiç bir maymun kalmıyor. Bu deneyimi yaşamış son maymunda kafesten çıkarıldıktan sonra yeni gelen maymun doğal olarak muza ulaşmaya çalıştığında, kafeste bulunan maymunlar, tazyikli su deneyimi yaşamadıkları halde yeni gelen maymunu durduruyor. 

Dışarıdaki maymunlar, kafesteki maymunlarla yer değiştirdikten sonra, tazyikli su deneyimi yaşamadıkları halde neden böyle davrandıklarını bilmiyorlar. Tek bildikleri, böyle öğretildiği. Yalnızca, muza ulaşmaya çalışırlarsa başlarına kötü bir şey geleceğini düşünüyorlar. Böylece sorgulama gereği hissetmeden, öğrendikleri şeyi yapmayı sürdürüyorlar.

16.02.2014

ÇOCUĞUM, İŞİM, EŞİM... PEKİ YA BEN?


'Hayatta tek bir başarı vardır, o da hayatı bildiğimiz gibi yaşamak...'
                                 
                                                                                               MORLEY


Kitabı tavsiye ederim. Kısa bir zaman diliminde okuyup bitirdiğim bir kitap. Anlattıkları ise tam günümüz kadınları için KARİYER de YAPARIM ÇOCUKTA diye tutturan kadınların işlerinin ne kadar zor olduğunu ve yapmasalar daha iyi olur dedirten bir kitap. 

Evliliğimin ilk altı ayı dolmadan bu kitabı okuduğum için çok mutluyum ve evlenmeden önce kadınların okumasını tavsiye ederim. Evli ve çocuklu kadınlarsa kendilerinden çok şey bulacaklardır. 

Ve yazarın blogu olduğunu okuduğumda da çok sevindim. Bakmak isteyenler için                     adresi: http://www.gokkusagikadinlari.blogspot.com.tr/

Bayan Güçlü, Bayan Kariyer, Bayan Huzur, Bayan Farkında, Bayan Evcimen, Bayan Estetik, Bayan Anne, Bayan Yürekli ve Bayan Üretken var. Bu kadınlara sorulan sorulara verdikleri cevapları yazılmış. Hayatlarını dürüstçe ve gerçek yaşanılanlar anlatılmış.

Akan bilgi paylaşıldıkça ruhlarımızı aydınlatıyordu.

Şunu öğrendim ki, kendimden, çocuğumdan, eşinden ve sevdiğin şeyleri yaparak geçireceğin bir ömürden çalan fazlalıkları budamak gerekli. Hayat dediğimiz bu değil mi zaten?

BAYAN ESTETİK;
'Benim için de en önemli şey benim mutluluğum. Çünkü ben mutluyken eşime ve çocuklarıma sevgi ve ilgiyi sınırsızca verebiliyorum. Mutsuz olduğumda ise gerekli olduğu için vermeye çalışıyorum. Onun için benim mutluluğum çok önemli.'

BAYAN HUZUR;
'Bir de sosyalleşmek ve sosyalleşirken de hayatımda beni yukarıya taşıyacak insanların olması çok önemli. Asla aşağıya çeken insanları hayatımda istemiyorum. Bana bir şeyler katsın, bu önemli! Tüm bu söz ettiklerimi hayat felsefem haline getirdim ve bunun içinde çok mutluyum.'

Nerede nasıl yaşarsan yaşa, ne işi yaparsan yap, asıl mutluluk insanın içinde, hedeflerinde ve algılama biçiminde... Sen değişirsen dünya değişiyor...

Mutsuzluğumuz ya da mutluluğumuz, temelde seçtiğimiz yaşamlara dayanıyor. Seçtiğimiz ve kurduğumuz yaşamın içinde kendimiz ne kadar fazla yer alıyorsak o kadar mutlu oluyoruz.

BAYAN ESTETİK;
'Ama şunu da biliyorum ki, 15 yaşına geldiğinde bana ihtiyacı olmayacak ve bu yüzden kendime de yatırım yapmam gerekli. 15 yaşına geldiğinde beni istemeyecek hatta. İşte o zaman hayatımda başka şeylerde olmalı ve onu bugünden kurmaya başlamak gerek. Çünkü hayat çok hızlı akıyor. Kendi hayallerimi şu anda planlamam gerekli.

BAYAN FARKINDA;
'İnsanın ne istediğini bilmesi ve buna göre yaşaması mutluluk getiriyor.'

Annelik gerçekten de bir milattı. Doğumdan sonra hepimiz hayatlarımıza kalın birer çizgi çekip oyun alanlarımızı kendimiz belirlemiştik. Doğumla beraber bakış açımız, algılarımız, tercihlerimiz, yaşam tarzımız, sosyal çevremiz tamamen değişmişti. Aslında kendine yeniden doğmaktı.

BAYAN FARKINDA;
'Annelerimizle ilişkimiz belirliyor çocuğumuzla ilişkimizin durumunu... Annemizin en çok eleştirdiğimiz bir yanını, bakıyoruz ki biz yapmaya başlamışız çocuğumuza.. Ya da farkındalığımızı oluşturarak tam aksini yapmayı seçebiliyoruz... Ne enteresan! Hepimiz geçmişimizden besleniyoruz gerçekten...

BAYAN HUZUR;
'Hamileliğimde bana demişti ki 'Sen ne hissedersen çocuk onu yaşar, onun için mutlu olman lazım.' Sonrasında da ben sadece mutlu olmaya odaklandım.'

BAYAN FARKINDA;
'Benim gözlemim şu; Bir kadın anne olduktan sonra, o eşi neden seçtiğini unutuyor. Kadınlığını da unutuyor ve koca sadece 'baba' oluyor kadının gözünde. O adamla evlendiğinde o adamı eş olarak görüyordun ve sen de kadındın. Evlenirken o adama aşıktın ve seni çeken bir sürü başka özelliği vardı.'

BAYAN YÜREKLİ;
'Anne olduktan sonra yanı hayatı yaşamıyorsun artık. Bir sürü şeyi bilmek ve öğrenmek zorunda kalıyorsun. Daha endişeli oluyorsun, daha karmaşık yaşıyorsun. On tane şeyi aynı anda düşünüp, yapmak zorunda kalıyorsun ve buna alışmak çok zor aslında. Hayat değişiyor ama eşin aynı hızda değişemiyor. Bir sürü istemediğin sorunla uğraşıyorsun; gazıydı, uykusuzluğuydu, ağlamasıydı ve onun dilini de daha anlamadığın için hayat çok zor geliyor. Annelik denilen şeyin kitabı da yok maalesef ve burada en önemli şey senin bunu nasıl gördüğün ve nasıl göğüslediğin. Sen ne kadar kasılırsan olay da o kadar kasılıyor, sen ne kadar kolay içselleştirirsen süreç o kadar kolay yürüyor.

BAYAN FARKINDA;
'Öncelikle bir sıfat daha kazanıyorsun ve 'ANNE' oluyorsun.'

BEKLENTİLERİ YÜKSEK KADINLARIN KOYU BİR YALNIZLIĞI OLUR.

                                                                      MURATHAN MUNGAN



Kitapta daha önce blogumda da paylaştığım CAN YÜCEL in güzel şiiri SAĞLIK OLSUN da var.


11.02.2014

Finansal Aldatma


Hürriyet gazetesinin internet sitesinde 01 Eylül 2013 tarihinde bir yazı okudum. Köşesinde ‘Aşk Meşk ve Ötesi’ adı altında yazılarını paylaşan Sabanur Kıraç’ ın finansal aldatma hakkında yazdıklarını okuyunca çevreden gördüklerimle yazının içeriğinin ne kadar doğru olduğunu farkettim. Okumayanlar için yazıyı bir de ben paylaşıyorum. İyi okumalar 
Bütçelerinizi birleştirmenize, hayatı paylaşmanıza, finansal kararları beraber almanıza rağmen sevdiğiniz kişiden para kaçırıyor ya da yaptığınız harcamalarla ilgili yalan söylüyorsanız bilin ki onu aldatıyorsunuz! Üstelik yalnız da değilsiniz.

Bugün her iki kişiden biri öyle ya da böyle sevdiği kişiye parayla ilgili yalan söylüyor. Kimi satın aldığı şeyleri saklıyor, kimi harcadığı parayı gizliyor, kiminin gizli bir hesabı ya da kredi kartı var kimiyse borç içinde ama sevdiğine söylememiş… Her nasıl ve neden
olmuşsa olmuş ve Forbes’ın yaptığı bir araştırmaya göre bugün, finansal aldatmaların sayısı cinsel aldatmaları bile geçmiş.
Biliyorum, finansal aldatma kulağa ilk bakışta o kadar tehlikeli ya da büyük bir olaymış gibi gelmiyor. Ama işin içine girdikçe finansal aldatmanın ne kadar büyük bir sorun olduğu daha da iyi anlaşılıyor.


Finansal aldatmada belki otel odalarında buluşmalar ya da gizli gizli mesajlaşmalar yok ama bu aldatma türünde de sırlar ve yalanlar var. Ve bunlar bir ilişkiyi temelleri ne kadar sağlam olursa olsun kökünden sarsabiliyor.
Gizli gizli alınan ayakkabılar, yapılan spor kanalığı üyelikleri, verilen veya alınan borçlar ve saklanan gelir gider tabloları… Size masum mu görünüyor? Belki. Peki ama bunlar birer kandırmaca mı? Evet! Yalan mı? Evet! Peki aldatma mı? Kesinlikle!


Sevdiğiniz kişiden bir şey saklamak, onun arkasından iş çevirmek, sebebi ne olursa olsun aldatıcıdır. Onu korumak için söylediğiniz bir yalan bile yine de yalandır ve o yalanı söylediğiniz anda karşınızdaki kişinin güvenini sarsmaya başlarsınız.
O yüzden eğer karşınızdaki kişiyi gerçekten seviyor ve onu kaybetmekten korkuyorsanız yapmayın. Sadece yatakta değil başta finansal konularda olmak üzere her konuda dürüst olun. Unutmayın yalan yalanı doğurur ve borç da borcu… Ve evet finansal aldatma da aldatmadır!

Erkekgiller

Konu para olunca erkekgillerin türleri saymakla bitmez. O yüzden konuyu biraz daha daraltalım ve finansal açıdan sadakatsiz erkekgilleri türlerine ayıralım:
-Maaşını şişkin gösterenler: Bu türler genelde paranın her şeyi satın alabileceğini sanan safgillerle aynı familyadan gelir. Bir lira kazanıyor olsa sorulmadan bin lira kazanıyorum derler ve inandırıcı olmak için son model cep telefonlarını referans verirler…
-Maaşını düşük gösterenler: Bu türler nadir de olsa her kadının karşısına hayatta bir kere çıkar. Kadının fazla talepkar olmasından korkan bu cimrigiller, son model arabaya binseler de sevgililerini pahalı bir restorana götüreceklerine market alışverişini yapıp yemeği onlara pişirtmeyi tercih ederler!
-Borcum var alamam diyenler: Bunlar da cimrigiller familyasından gelmekte olup kendine Müslümanlarla yakın akrabadırlar. İş kendilerine gelince kesenin ağzını açar, borçlarının üzerine yeni borç takar, karşılarındakine gelince sinemaya gitmeyi masraftan sayarlar.
-Borcu olduğunu gizleyenler: Borç içinde yüzmelerine rağmen her şey güllük gülistanlıkmış gibi takılan bu erkekgiller, erkekliklerine borçları olduğunu yediremezler.
-Karşı taraf yeni bir şey isteyince param yok deyip, gizlice kendine dünyanın en saçma şeylerini alanlar: Bunlar genelde evlerinde aynı anda üç farkı markanın oyun konsoluna sahip olup dördüncüyü almaktan çekinmeyen ama sevgilisi “eve perde lazım” deyince “perdeye ne gerek var canım” diyenlerdir.
-Aldıklarını saklayanlar: Çok alışveriş yaptığı anlaşılmasın diye aldığı şeyleri saklayan veya “Bu mu, bu çok eski canım, hiç giymiyordum” diyen kadıngillerle aynı evde büyümüş olabilirler.
-Gizli kredi kartı çıkaranlar: Kredi kartı ekstresi eve gelen ve her harcaması sevgilisi tarafından didiklenenlerin, ekstresi iş yerine gelen kredi kartına sahip versiyonlarıdır.
-Gizli bir hesapta para biriktirenler: Ortak hesapta hiç para kalmadığı için sevgilisini az harcama yapmaya hatta tatile annesinin yazlığına gitmeye ikna edip bir köşede yeni arabasının depozitosunu biriktirenlerdir.

Ah bu erkekgiller iş paraya gelince çok cinlerdir çok!

10.02.2014

Evliliğe Hazırlanırken Yaşanan Sıkıntılar..


Çok yorucu ve maliyetli bir iş evlilik hazırlığı.. Bu nedenle hazırlık yaparken yakınlarımızın da bize destek olmasını isteriz. İşimizin ucundan tutulmasını, eksiklerimizde yardım edilmesini isteriz.


Bir yandan da büyük bir heyecanımız vardır. Hem kendimize ait evimizin olması hem de yeni bir hayatımızın olması heyecan vericidir ve biraz da korkutucu. Evliliğin zor olduğunu duyarız büyüklerimizden. İki insanın bir evde anlaşması zordur. Toplumun kadından beklentileri çok fazladır. Evini temizle, yemeğini yap, bakımlı ol…. Özellikle çalışan bir bayan için hem iş, hem de ev temizliği bir yandan da kendi bakımı çok zorlayıcı olur.
Evliliğe hazırlık sürecinin başka bir açısı da ailelerin her şeye karışmasıdır ve bu nedenle çok streslidir. İki anne arasında rekabet varsa ikisi de ben bilirim diyorsa hepten zordur. Kayınvalide çaktırmadan güya sorun çıkarmıyormuş gibi alttan bir şeyleri empoze etmeye çalışır. Bence dantel detaylı tül perdeyi almalısın der mesela..
O halılar güzel değil başka yerden alalım.
Ya da iki gün sonra elinde küçük bir masa ile gelir sana sürpriz yapayım dedim
mutfağına bu masayı koyarsın çok da güzel olur der.
Kendi annenle uğraşırsın
Nerden aldın bu halıları yeni evlinin evinde olmaz böyle halılar diyerek sinirlenir.
Arada çiftler kalır.
Bu süreç sıkıntılı ve yorucudur.
Zorluklar da olsa sonu güzeldir. Sonunda mutlu olunan, huzurla oturulan sevdiğimiz ile yaşayacağımız bir evde olmak gibisi yoktur.
Birbirimize anlayış ve sevgi dolu olmamız dileğiyle…

7.02.2014

SWOT Analizi


• Güçlü bir lidere ve yetenekli yöneticilere sahip miyiz?
• Yeni ve bize faydası olan teknolojileri kullanıyor muyuz?
• Yeni ürün ve yeni stratejiler (inovasyon) geliştirebiliyor muyuz?
• Bilgi ve becerisi yüksek çalışanlara sahip miyiz?
Ve bunlara eklenebilecek yeni sorularla içsel güç ve başarı durumu yani SWOT Analizinin "S" bölümü analiz edilmiş olur. Benzer şekilde;
• Kurumsal yapıda stratejik bir hedefleme eksikliği var mıdır?
• Lider, yönetici ve çalışanların yetenek ve bilgilerinde bir yetersizlik söz konusu mudur?
• Ar-Ge (araştırma ve geliştirme)ye verilen önem ne ölçüde?
• Kurum kültürümüzde aşınma ya da eksiklik söz konusu mu?
• Satış, pazarlama, ürün ya da hizmet kalitesi ve verimliliğimizde düşüklük var mı?
vs. gibi içsel yapının zayıf ve olumsuz yönlerinin (W bölümü) tespit edilmesine yönelik sorular listelenir. Dışsal göstergeler ise "O" ile simgelenen potansiyel dışsal fırsatlar ve "T" ile simgelenen tehlikelerden oluşur. Bu kısımlar için değerlendirmeye alınacak değerleri şöyle özetleyebiliriz;
Örneğin fırsat yaratan değerleri,
• Teknoloji ve iç-dış pazarlarda oluşan değişimler
• Devletin, hükümetin ya da uluslararası kurumların (AB gibi) politikalarındaki değişiklikler
• Ülkedeki ekonomik ve sosyo-kültürel yapıdaki gelişmeler
Tehdit ve risk yaratan değerleri ise,
• Kurum olarak karşılaşabileceğimiz engeller nelerdir?
• Mevcut ve potansiyel rakiplerimiz ne yapmaktalar?
Ürün ve hizmet üretirken, iç ve dış sektörde iş, ürün veya hizmet standartları değişmekte mi?
• Durmadan ilerleyen ve değişen teknoloji piyasadaki konumumuzu tehdit ediyor mu?
• Nakit durumumuzu zora sokacak finansal sorunlarımız var mı?
Olarak belirtebiliriz.

5.02.2014

2011-2014 BLOG DEĞERLENDİRMEM...


Blog yazmaya başladığımdan beri hiç böyle hissetmemiştim. Her yazdığım konunun bende ayrı bir yeri var. Kitaplığım benim krallığım diye saatlerimi hiç sıkılmadan harcadığım bir yerdi. Şimdi bloğumda benim için aynı değere sahip.
SAĞLIK KİTAPLARI İÇİN TIK TIK..

Paylaşmak istediğim o kadar konu var ki... İnanır mısınız bu yüzden yazmaya başlayamıyorum. Tamamen kitabı bitirememe sebep oluyor diyebilirim. Bitirirsem sizinle de paylaşmaya başlayacağım çünkü.

AŞKBOOK KİTAPCIĞI İÇİN TIK TIK 





Bloğumda bana yazılarıyla katkıda bulunan sevgili SELDA ya da teşekkür ederim. İnsan kaynaklarında çalışıyor dolayısıyla bu alandaki yazıları blogumda ayrı bir yer kazandırıyor. Bilgileriyle bloga emek veriyor. Kalemi ve kendi benim için çok özel bir insan. Blogu onunla paylaşmaktan çok mutluyum. SELDAM TEŞEKKÜRLER...
İNSAN KAYNAKLARI BİLGİLERİ İÇİN TIK TIK

Blog yazarlığı çok farklı bir iş, Modelist olarak bir iş yerinde çalışıp yoğun tempoda eve koştur koştur gelip bilgisayarın başına oturmak gerçekten yorucu. Ama sevince herşey kendiliğinden oluyor diyebilirim. 

Genel bir değerlendirme yapıp kendi içimde kendimin nerde olduğuna bakmak ve tabiki herşeyi olduğu gibi bunu da paylaşmak istedim. Kocaman bir sayfa ayırdım kendime.
GEZİP GÖRDÜĞÜM YERLER TIK TIK 

PARA üzerine yazılan kitapları konu aldım. Uzun bir listem hala var hepsinini okuyup sizinle paylaşamak için can atıyorum.
PARA İLE İLGİLİ KİTAPLAR İÇİN TIK TIK

Gezdiğim ve beğendiğim yerleri paylaştım. Yaz olsun daha çok yeri görmek istiyorum. Allah nasip ederse tabiii.

Sinema tiyatro merakı olan Ben ve SELDA nın gittiği yerler. Çok fazla gitmediğimizi farkettim umarım bunları da sıklaştırırız.
TİYATRO TIK TIK

Sağlık bizim için önemli konulardan biri bununla ilgili ve beslenmeyle ilgili kitaplar paylaştım. Ve bunda da yeni okunacak kitaplarım çok fazla.


Motive olmak çok önemli, öyle hikayeler var ki. Okudukça daha çok okumak istediğim kimi gerçek kimi öğretici. Hepsini toplamaya çalışıyorum blogumda bence bir ansiklopedi yapabilirim blogumu NE DERSİNİZ?
MOTİVASYON ROMAN TIK TIK

Kişisel gelişim kitaplarının özetlerini burada bulabilirsiniz. Elimden geldiği kadar okuyup yeni kitapları sizinle paylaşmak istiyorum.

Romanlar Kitaplar, hayatımızda olmazsa olmazı diyebilirim. Paylaştığım kitaplar...
İLİŞKİLER TIK TIK 

Burada hepsini paylaşamadım. Ama zaman içinde hepsini bu sayfaya kaydetmeyi düşünüyorum. Size faydalı bir post olması dileğiyle.... SEVGİYLE KALIN...



4.02.2014

AHMET ŞERİF İZGÖREN AVUCUNUZDAKİ KELEBEK


Ahmet Şerif İzgören’ in bütün kitaplarını okudum. Ancak bu kitabından aldığım tadı diğer kitaplarından alamadım. Sizin de aynı tadı almanız dileğiyle kitaptan paylaşımlar yapacağım.

‘’Yaşamınızda çok büyük bir başarısızlık yaşadınız mı?

İşe yaramaz bir avukat yaşadı. Çok varlıklı bir aileden geliyordu ve anne babasının gurur kaynağıydı. En iyi okullarda okumuş, avukatlık diploması almıştı ve çok önemli insanlar tanıyordu.

Fakat iyi bir avukat olarak kendisini kanıtlaması gerekiyordu. Babasının yardımını ve sosyal çevresini kullanmadan başarmak istiyordu bunu. Ancak, mahkeme salonunda bıraktığı ilk izlenim korkunçtu. Karşı tarafın gücünden o kadar korkmuştu ki büyük bir yenilgiye uğradı.
Kendisini bitkin hissettiği bir anda, kendisinden çok daha kötü durumda olan insanlar olduğunu fark etti ve işte o zaman, sorununu nasıl çözeceğini düşünmeye başladı.
Çok ünlü bir avukat olmayı başaramadı; ama kendi felsefesini değiştirdi ve kendine bir hayat amacı belirledi. Memleketi olan Hindistan’ ın İngiliz egemenliğinden kurtulmasını sağladı. Adı Mahatma Gandhi’ ydi.

En kötü başarısızlıklarımızda, çevremize şöyle bir bakarbilirsek, yaşam hakkında bambaşka bir bakış açısı kazanabiliriz. Kenidinizi en başarısız hissettiğiniz anlar, belki de geleceğin tohumlarını atmanız için en uygun zamandır. ‘’

İhtiyar Balıkçı
‘’Karayipler’ de 85 gün olta salladıktan ve eve boş döndükten sonra, bir gün iyice açılıp ‘Büyük Balığı’ yakalar. Lakin kıyıya dönerken, yedeğine aldığı, teknesinden yarım metre daha büyük olan bu kılıçbalığı, yol boyu kan kokusuna gelen canavar köpekbalıklarınca didik didik edilir. Balıkçının bu korkunç  mücadeleden elinde kala kala dev balığın iskeleti kalmıştır.

Kan revan içinde, uykusuz ve bitkin sahile yanaşırken ‘Beni adamakıllı yendiler… Hem de ne yeniş’ diye geçirir içinden.

‘ Yenilmedim aslında, belki biraz açıldım o kadar.’

Hayat yolculuğumuz da öyle değil midir?

Kimi için güzel bir kadındır ‘Büyük Balık’ , kimi için zengin bir damat, iyi bir hayat, hayırlı bir evlat ya da müstakil bir ev,  son model bir araba, sınırsız servet…
Kimi, büyük balığı hiç görmeden ölür. Kimi, bir kez tuttu mu, bir daha açılmaz hiç…. Onunla gömülür. Kimi ise yaşam denilen şakaya gelmez deryanın dalgalarında yalpalana yalpalana arar büyük balığı bir ömür boyu….  Açıldıkça bulma şansıyla birlikte artar yitirme ihtimali… Zor bulanlar çabuk yitirir bazen…

Acımasızca yağmalanır ve sonuçta elde bir kılçıkla kalakalırlar.
Yenilgi değildir onlarınki aslında….
Olsa olsa biraz fazla açılmışlardır.

Ama insanlık, kısmen de onların fazla açılması sayesinde ilerler’’

Performans Yönetiminin Kurum Faaliyetleri İle İlişkisi


I. İş süreçleri, girdiler, sonuçlar ve verimlilikle ilişkiPerformansın doğru yönetimi başarılı iş sonuçlarını oluşturur.
Ancak bunun için süreçlerle yetkinlikler, iş bilgisi ve beceriler ilişkilendirilmeli, bireylerin ve takımın sürece katılımı sağlanmalıdır.

II. Planlamayla ilişkiPerformans yönetimi, gelecek dönem hedeflerinin ve kriterlerin yer aldığı planlamayla ilgilidir. Bunun anlamı, beklentilerin hedeflere dönüştürülmesi ve iş planlarında yer almasıdır.

III. Ölçme ve gözden geçirme süreci ile ilişki"Eğer ölçemiyorsanız, yönetemezsiniz..."
Performans yönetimi, sonuçların ölçülmesi, öngörülen hedeflerle gerçekleştirilen hedeflerin kıyaslaması ve gelişmenin gözden geçirilmesi aşamalarıyla ilgilidir.

IV. Sürekli gelişim ve geliştirme ile ilişkiPerformans yönetimi, organizasyonel ve bireysel öğrenme ve geliştirme ile sürekli gelişim kültürünün yaratılmasını sağlar.

V. İletişimle ilişki
Yöneticiler, takımları ve üyeleri arasında sürekli diyaloga dayalı bir iş ortamının kurulması, beklentilerin tanımlanması, bilgi, misyon, değerler ve hedeflerin paylaşılması ile bu iletişimi gerçekleştirirler.
VI. Paydaşlarla ilişki
Sermayedarların, yönetimin, çalışanların, müşterilerin, tedarikçilerin ve toplumun talep ve beklentilerinin karşılanması ile ilişkilidir.

VII. Etik ilişki Performans yönetimi süreci, üzerinde mutabakat sağlanan etik kurallara uyumlu olarak yürütülmelidir.
Bireye saygı ; Karşılıklı saygı; Dürüstlük; Şeffaflık






3.02.2014

AMAÇ


Yapılan araştırmalara göre mi bilmem ama hayatta insanın amacını bulması gerçekten önemli. Sizce de değil mi?


Sabah yataktan kalkış halimizi bile nasıl değiştiriyor. Tembellik hissi ortadan kalkıyor sanki. Bende bu şekil açıkçası sizi bilmem.

Tek sorun galiba arada sırada o amacı kaybetmem. Kendi kendime oturup baştan bulmaya çalışıyorum amacım NEYDİ?

AMAÇ ne demekti?

Ulaşılmak istenen sonuç.

Yani hayatı olduğu gibi ne getirirse hayat yaşarım da diyebiliriz. Bu da bir seçenek ya da tercihlerimiz doğrultusunda yaşamayı da seçebiliriz.

Başta söylediğim gibi, amacımızı belirlediğimizde sabah yataktan kalkışımız bile değişecektir. Gittiğimiz yönü belirlememiz çaba sarfedEceğimiz anlamına geliyor. Kilo vermek, para biriktirmek, emekliliğimizi rahat geçirmek....

Kısa, orta ve uzun vadeli amaçlar belirlediğimizde amacımız bizi daha çok motive edecektir. 

Amacımız, ölçülebilir, gerçekçi, zamanlı, açık ve net olmalı. Her yerde yazan bir terimdir buda.

Minik minik bölmek her zaman başarma duygusunu erken yaşatır size bu yüzden aşamalar oluşturabilirsiniz kendinize.

1. aşama kilo vermek bir haftalık kilo kaybı,2. aşama 1 aylık kilo kaybı, 3. aşama 1 yıllık kilo kaybı.

Bunun yanında 1. proje kilo vermek. 2. proje mali durumumu iyileştirmek diye amaç kategorileri bile oluşabilir. Hayat bir bölüm değildir çünkü bir bütündür. Şunum olsa yeter yalandır Herşey isteriz veherşeye ulaşmak çabadır.

Herşeyin başı çaba emek diyebilirim. Sağlığımız içinde çaba vermek zorundayız. Oturduğumuz yerden kendimizi hiç incitmeden bir yere gelmek imkansız. İstediğimiz hayata ulaşmak için çırpınmak şart. 

Emeksiz yemek olmaz.

Ulaşmak istediği amaca ulaşmış insanlar vardır. Onların hayatlarını okuyup feyz almalıyız. O yapmışsa bende yapabilirim demek büyük bir motivasyon. Başarmış olduğunuz amaçları bana da yazın blogumda paylaşabilirim. Mücadelenizi başarmak isteyenlere ilham verir.


AMAÇLARIMIZA ULAŞMANIN YOLU...

Yetkinlik Bazlı Mülakat için Kullanabileceğiniz İpuçları



Vermeniz istenen cevaplar, sorulan durumlarda tam ve kesin olarak ne yaptığınızdır. Sizden istenen, sorulan davranışları, ne zaman ve hangi ortamda sergilediğinizi gösteren belirli örneklerdir. Bu yüzden genel cevaplardan kaçının. Cevabınız, kişisel olarak yaptıklarınızla ilgili olmalıdır. Cevabınızın, durumdaki rolünüzü, varsa karşılaştığınız güçlükleri, nasıl üstesinden geldiğinizi, alternatif davranış biçimlerini ve bu durumda öğrendiğiniz şeyleri içermesi beklenir.
Görüşmeyi yapan kişi detayları duymak isteyeceğinden, cevabınızı üsteleyen sorular sorabilir. Sorulara vereceğiniz, yetkinliklere dayalı, iyi yapılandırılmış cevaplar sizi görüşmelerde avantajlı duruma getirecektir. Yapılandırılmış cevaplarınızın şunları içermesine dikkat edin:
• İçinde bulunulan durum
• Durumun gerektirdiği görev ve sorunun çözümü için düşündükleriniz
• Sorunu çözmek için yaptıklarınız
• Ulaştığınız sonuçlar
Bu tür mülakatlarda önemi olan pozisyonun gerektirdiği yetkinliklerin sizde bulunup bulunmadığını ölçmesidir. Bu nedenle sonuçların olumlu ya da olumsuz olmasından çok, yetkinliğin gerektiği duruma nasıl yaklaştığınız, durumdan neler öğrendiğiniz ve öğrendiklerinizi sonrasında nasıl kullandığınız önemlidir.

Yetkinlik Bazlı Mülakat Soruları


Adaya , onun hakkında adil bir karar verebilmenizi sağlayacak belirgin bilgiler edinmek istediğinizi açıklayın .
Ona , görüşmenin başında birkaç genel soru sorduktan sonra ondan iş deneyimleri hakkında belirli örnekler isteyeceğinizi belirtin .
Bu sırada notlar alacağınızı açıklayın.

Bu işte size verilen sorumluluklar nedir / neydi ? ----------------------------------------

En iyi ve en kötü olduğunuz dersler ve nedeni ? ------------------------------------------

Adayın bazı kişilik özelliklerini yorumlamak amacıyla sorabileceğiniz soru örnekleri aşağıda yer almaktadır:
Takım Çalışmasına Yatkınlık

1- Başkalarının kendi işlerini yapabilmek için, sizin yaptığınız işe güvendiği bir durumu anlatınız.

2- Bir görev konusunda başkalarıyla birlikte çalıştığınız bir durumla ilgili bir örnek veriniz.

3- İş yerinizdeki diğer insanları düşünmek zorunda kaldığınız bir durumdan bahsediniz.

4- İşiniz, birlikte çalıştığınız insanları nasıl etkiliyor? Belirgin bir örnek veriniz.

5- İş yerinizde zor insanlarla nasıl başa çıktınız? Sizin “zor insan” tanımınızı öğrenebilir miyiz?

6- Başkalarıyla çalışırken elde ettiğiniz en büyük başarı neydi?
Girişimcilik

1- Zor olmasına rağmen, işi tamamlamak için gereken her şeyi yapabildiğiniz bir durumdan bahsediniz.

2- İlk başta karşı koymalarına karşın, diğerlerini bir iş problemine ilişkin, bir çözüm yolunu kabul etmeye ikna edebildiğiniz bir durumdan bahsediniz.

Mücadelecilik

1- Baskı altındayken başarı/iyi bir satış elde ettiğiniz bir durumdan bahsediniz.

2- Zor insanlarla çalışmanıza rağmen başarılı bir iş çıkardığınız oldu mu? Örnek veriniz.

Planlama

1- Öncelikli işlerin yapılmasını nasıl sağlarsınız? Bir örnek veriniz.

2- Aynı anda birçok işle uğraşmanızın gerektiği bir durumdan bahsediniz. Bütün işlerin başarıyla tamamlanmasını nasıl sağladınız?

Kaliteye Yönelim

1- İşinizi yaparken hataları nasıl kontrol edersiniz?

2- İşinizde hata bulunduğunda ne yaptığınıza ilişkin bir örnek veriniz.

Etik Değerler

1- İşinizde, ahlaki olarak neyi yapmanın doğru, neyi yapmanın yanlış olduğu konusunda karar verirken zorlandığınız bir durumu anlatınız . Sonuçta kararınızı ne yönde verdiniz?

2- Hiç değerlerinizden taviz vermeyi düşündüğünüz oldu mu? Bunu nasıl çözümlediniz?

3- Bir bilgiyi gizli tutmanızın istendiği bir durumu anlatınız.

4- Elinizde diğer insanlara açıklayamayacağınız bilgilerin olduğu bir diğer durum anlatınız.

İletişim Yeteneği

1- İşinizdeki bir kişiye çok önemli bir bilgi iletmeniz gerektiği bir durumdan bahsediniz.

2- Her birimiz diğer insanlara vermek istediğimiz mesajı anlatmakta zorlandığımız bir durumda kalmışızdır. Başınıza böyle bir olayın geldiği bir durumu anlatınız.

Duyarlılık

1- Geçmişte gerekene göre daha az insan, para veya zaman kullanarak tamamladığınız bir iş oldu mu?

2- Çalıştığınız kuruma para tasarrufu sağladığınız bir başka durumu anlatınız.

Yaratıcılık

1- Yaptığınız işi nasıl daha iyi duruma getirdiniz?

2- Başkalarının yaptıkları işleri daha iyi hale getirmelerini nasıl sağladınız?/sağlardınız? Bir örnekle anlatınız.


Yönetim Becerileri

1- Örgüt politikalarına bağlı kalınmasını nasıl sağlarsınız? Bir örnek veriniz.

2- Hiç firmanızda çalışan insanların işlerini yapma şekillerini, firma çapında değiştirmeniz gerekti mi?

3- İnsanların onlardan bekleneni yapmalarını nasıl sağlarsınız ?


Liderlik

1- Başkalarının en iyi sonucu almalarına nasıl yardımcı olduğunuzu bir örnekle anlatınız.

2- Bir başkasının yapamayacağını düşündüğü bir iş için, zorlu bir mücadeleye girmesine yardımcı oldunuz mu? Örnek veriniz.

Analitik Düşünme Yeteneği

1- Birçok veriden anlamlı sonuçlar çıkarmanızın gerektiği bir durumdan bahsediniz.

2- Zor olduğu halde bilgi elde edebildiğiniz bir durumu anlatınız. Bilgiyi nasıl kullandınız?

3- Harekete geçmeniz gerektiği, ancak işinizde ne yapmanız gerektiğinden emin olmadığınız bir zamanı anlatınız

Motivasyon

1- İşinizde sizi tatmin eden/etmeyen unsurlar nelerdir?

2- İşinizi en iyi şekilde yapmak için , fazladan iş yapmak zorunda kaldığınız bir durumu anlatınız.

3- İnsanların işlerini en iyi şekilde yapmaları gerektiğinde ne yaptığınıza ilişkin bir örnek verebilir misiniz?

Son olarak

1- Adaya bu mevki için neden onun düşünülmesi gerektiğini sorun.