11.12.2014

BEŞİKTE DURDUĞU GİBİ DURMUYOR.


Her bebek dünyaya dımdızlak geliyor. Yanında hiçbir şey getirmiyor. Ne eşyası, ne bilgisi ne de söyleyecek iki çift sözü var. Birisi gelsin de ona bilgi versin, tanıtsın, tanıştırsın, öğretsin diye bekliyor. Bu kişiye ise dünyanın her noktasında ‘anne’ adı veriliyor.

Annenin bebeğini kucağına almasına, kokusunu duymasına ya da buruşuk suratını görmesine gerek yoktur. İşte, bedende kiracılık döneminin başlaması da, tam o sıralara denk gelir. Yakışan kıyafetler, yerini karnın ve dolayısıyla bebeğin huzurunu kaçırmayacak modellere, daha önce ferah ferah yapılan aktiviteler  ‘aman bebeğe zarar gelmesin’ repliğiyle beraber, oldukça dingin ve dengeli gündelik hareketlere bırakır. Bilinçaltında ‘bu beden artık bebeğime ait, şuracıkta, sessiz sedasız yaşayıversem ne mutlu bana’ düşüncesi hakimdir.

Müjde alınır alınmaz ANNE artık annedir; o an, ertesi gün ve ömrünün sonuna kadar…
Kadın, anne olduğunu kabul eder etmesine, fakat tam olarak ne anlama geldiği, görev tanımını, organizasyon şemasını, ancak yaşayarak öğrenebilir. Anneliğe genel hatlarıyla; uygulamalı, ağır, yoğun bir müfredata sahip, teorinin sıfır, pratiğin bol olduğu bir öğretim programı diyebiliriz. Bütünleme yok, sınıf tekrarına zaten vakit yok, karnedeki zayıfın bedeli ağır, teşekkür de taktir de çocuğun ta kendisi, dönem sonunda belge ya da benzeri mükafat bekleyen ise havasını alır.

Bebeğin gelişiminin, yüzde elli kalıtımsal, yüzde elli anne ve babayla kurulan sağlıklı ilişkilere bağlı olduğunu düşünüyorum. Çocuğunuza gülümseyin, ona sık sık onu ne kadar çok sevdiğinizi söyleyin.

Tek bedende binlerce meslek

Çocuğu a derken c’ yi kastettiğini, bir şeye sinirlenmiş gibi ağlarken aslında içten içe üzüldüğünü, dışa vuramadığı her düşünce için dudağının kenarını ısırdığını gözlemleyen anne, hem başarılı bir beden dili uzmanı hem de duayen bir psikologdur. Nitekim reçete de ilaç da, doktor da bizzat kendisidir.

Daha bitmedi. Her anne aslında adrenalin bağımlısı bir sporcudur. Bungee jumping, rafting ya da parasailing yapanlar kendini nimetten sanmasın. Bebeği uyuttuktan sonra, odayı gürültü çıkarmadan terk etmeye çalışan annenin salgıladığı adrenalini başka kimse salgılayamaz. Dahası her anne aslında bir balerindir. Değme balerinler bile onun kadar uzun süre parmak ucunda yürüyemez.

‘Ben sadece anne miyim?’ deyip hayıflanıyorsunuz değil mi, dahası da var. Başta James Bond olmak üzere, Hollywood film endüstrisinin, sinema dünyasıyla, tanıştırdığı bilumum ajan filmlerindeki kaçış ve kovalama sahneleri, birebir annelerin hayatlarından esinlenerek hazırlanmıştır. Çocuğunu evde bırakıp kocasıyla baş başa yemeğe gitmeye çalışan, bunu yaparken gerekirse önce koltuğun arkasında pusu kuran, sonra bahçe duvarının üzerinden atlayıp evden kaçan anneler epey yönetmene ilhan kaynağı olmuştur. İçeriden iki çocuğun ağlama sesi geldiğinde, olay mahalline gidip yerdeki kırık oyuncak, duvardaki boya kalemi izi ve bozulmuş yatak üçlüsü arasındaki ilişkiyi bir çırpıda çözerek, suçlunun kim olduğunu bulan kişi de, olay yeri inceleme uzmanı ya da annedir.

2 yorum: